Ramazan ayında yatsı namazından sonra kılınan namaz. "Teravih" kelimesi
Arapça, "Terviha"nın çoğuludur ve "oturmak, istirahat etmek'" anlamına
gelmektedir. Teravih namazı her dört rekatın sonunda oturulup biraz dinlenildiği
için, bu adı almıştır (el-Meydanı, el-Lubab, İstanbul, (t.y) I, 123).
Teravih namazı, kadın erkek her müslüman için sünnet-i müekkededir. Teravih,
orucun sünneti değil, vaktin sünnetidir. Bir mazereti dolayısıyla oruç
tutamayanlar da teravih namazı kılarlar.
Ramazan gecelerini ihya etmek için kılınan Teravih namazı, Kur'an'da
zikredilmemektedir. Fakat hakkında çok sayıda hadis rivâyet edilmiştir (Şevkânî,
Neylü'l-Evtâr, Mısır, (t.y) III, 53). Ebû Hureyre'nin naklettiği bir hadise göre
Resulullah (s.a.s), Ramazan gecelerini ihya etmeyi teşvik etmiş, fakat bunu
kesin olarak emretmemiştir. Bu konuda; "Her kim inanarak ve karşılığını
Allah'tan bekleyerek Ramazan'ı ihya ederse, geçmiş günahları bağışlanır"
(Buharî, İman, 25, 27; Müslim, Musafi'in, 173, 176; İbn Mace, İkametu's-Salâ,
173; Tirmizî, Savm, 83) diye buyurmuştur. Hadis alimlerinden en-Nevevî, Hz.
Muhammed (s.a.s)'in ashabına Ramazanı ihya etmeyi vacip kılmadığını, fakat
mendup olarak emredip teşvik ettiğini, İslâm alimlerinin de bunun mendup
olduğunda ittifak ettiklerini kaydetmektedir. En-Nevevî, "Ramazanı ihya etmenin,
teravih namazını kılmakla hasıl olduğunu" da zikretmektedir. Bu açıdan Hz.
Muhammed (s.a.s)'in, "her kim Ramazan'ı ihva ederse" sözü, "her kim geceleri
namaz kılarak Ramazan'ı ihya ederse" şeklinde anlaşılmalıdır (en-Nevevî,
el-Minhâc, 1924, VI, 39, vd.) Nitekim Abdurrahman b. Avf'ın naklettiği bir
hadiste Hz. Muhammed (s.a.s): Şüphesiz Allah Ramazan orucunu farz kıldı. Ben de
Ramazan gecelerini ihya etmeyi sünnet kıldım. Her kim inanarak ve sevabını
Allah'tan bekleyerek Ramazan'ı oruçla, gecelerini namazla ihya ederse, anasından
doğduğu gün gibi günahlarından temizlenmiş olur" buyurmaktadır. (İbn Mâce,
İkametu's-Salâ, 173; İbn Hanbel, I, 191, 195).
"Resulullah (s.a.s) Ramazanda mescitte gece bir namaz kıldı. Sahabenin çoğu da
onunla birlikte o namazı kıldı. İkinci gece yine aynı namazı kıldı. Bu kez O'na
tabi olarak aynı namazı kılan cemaat daha fazla oldu. Üçüncü gece Hz. Muhammed
(s.a.s) mescit'e gitmedi. Orayı dolduran cemaat onu bekledi. Resulullah (s.a.s)
ancak sabah olunca mescide çıktı ve cemaata şöyle buyurdu:
"Sizin cemaatla teravih namazını kılmaya ne kadar arzulu olduğunuzu
görüyorum. Benim çıkıp, size namazı kıldırmama engel olan bir husus da yoktu.
Ancak ben size, teravih namazının farz olmasından korktuğum için çıkmadım"
(Buharî, Teheccud, 57).
Ebû Zer (r.a)'dan nakledildiğine göre, Resulullah (s.a.s) Ramazan ayının sonuna
doğru bazı gecelerde ahsabına, gecenin üçte birini geçinceye kadar teravih
namazını kıldırmıştır (İbn Mâce, İkametu's-Salâ, 173).
Ebû Hureyre (r.a)'nın naklettiği bir başka hadiste de Rasûlüllah (s.a.s)'in
Ramazan ayında, ashabtan bir grubu, Ubey b. Kab (r.a)'ın arkasında cemaatle
namaz kılarken gördü ve "Doğru yapıyorlar, yaptıkları şey ne güzeldir" diyerek
tasvip ettikleri haber verilmiştir (Ebû Dâvud, İkâmetu's-Salâ, 190).
Yine Hz. Âişe validemiz (r.a) Hz. Peygamber (s.a.s)'in kıldığı teravih namazı
hakkında şu bilgileri vermiştir:
"Allah'ın elçisi ne Ramazanda, ne de diğer zamanlarda on bir rekattan fazla
namaz kılmazdı. Dört rekat namaz kılardı ki, güzelliği ve uzunluğunu anlatamam!
Nihayet üç rekat daha kılardı. Bir defasında, Ey Allah'ın Resulu! Vitir namazını
kılmadan uyuyor musun? diye sorduğumda "Ey Âişe! Benim gözlerim uyur, fakat
kalbim uyumaz" buyurdu" (Buharî, Teheccüd, 1 25).
Hanefilere göre, teravih namazının rekât sayısı Hz. Ömer (r.a)'ın uygulamasına
dayanır. Hz. Ömer Mescid-i Nebevî'de halifeliğinin son zamanlarında teravih
namazını yirmi rekât olarak kıldırdı. Dört halife devrinden sonra da kimse
teravihin yirmi rekat olarak cemaatla kılınmasına karşı çıkmadı. Alimler bu
hususta Hz. Muhammed (s.a.v)'in şu hadisine göre hareket etmişlerdir: "Benden
sonra benim sünnetimden ve raşit halifelerin sünnetinden ayrılmayın" (Tirmizî,
İlim, 16; İbn Hanbel, IV, 126). Diğer yandan Abdullah b. Abbas (r.a)'ın Ramazan
ayında teravih namazını yirmi rekat olarak kıldığı ve arkasından da üç rekat
vitir namazını kıldığı rivâyet edilmiştir. İmam Ebû Hanife'ye Hz. Ömer (r.a)'ın
bu hususta yaptığı uygulama sorulunca, şöyle demiştir: Teravih namazı hiç
şüphesiz müekked bir sünnettir. Hz. Ömer, bu namazın cemaatle ve yirmi rekat
kılınmasını şahsi bir ictihadı ile yapmadığı gibi, bir bid'at olarak da
emretmemiştir. O, kendisinin bildiği şer'î bir esasa ve Hz. Muhammed (s.a.v)'in
bir vasiyetine dayanarak böyle yapmıştır (et-Tahtavî, Haşiye, 334).
Yukarıda işaret edildiği gibi, teravih namazı erkek ve kadınlar için sünnet-i
müekkede olarak kabul edilmektedir. Hz. Peygamber (s.a.s) bir hadiste: "Allah
size Ramazan orucunu farz kılmıştır, ben de size gece namazını (teravihi) sünnet
kıldım" (İbn Mâce, İkametü's, Salâ, 173; İbn Hanbel, I,191 vd.) diyerek buna
işaret buyurmuştur .
Nakledilen bütün bu rivâyetlere göre teravih namazının sekiz rekatının müekked
sünnet olduğunda şüphe yoktur. İbnu'l-Humam gibi bazı alimler, sekiz rekattan
fazlasının müstahap olduğunu söylemişlerdir. Bu durum, yatsı namazından sonra
dört rekat nafile namaz kılmanın müstahap oluşuna benzer ki, bunun ilk iki
rekatı müekked sünnet olur (İbnu'l-Humâm, Fethü'l-Kadîr, Mısır, 1315, I, 333
vd.).
Teravih namazı, Ramazan ayına mahsustur; vakti, tercih edilen görüşe göre, yatsı
namazından sonradır, sabah namazının vaktine kadar devam eder. Vitir namazı
teravih namazından sonra kılınır. Ancak teravih namazından önce kılınmasında da
herhangi bir sakınca yoktur. Ancak teravih namazı yatsı namazından önce
kılınmaz. Kılındığı takdirde, iâdesi gerekir. Bu namazın gece yarısından veya
gecenin üçte birinden sonraya tehir edilmesi müstehaptır. En sağlam görüşe göre,
teravihte cemaat olmak sünnet-i kifâyedir. Yani bir mescitte hiç kimse teravihi
cemaatle kılmazsa, hepsi günahkâr olur. Teravih namazı tek başına kılınabilir.
Fakat cemaatle kılınması daha faziletlidir. Teravih namazına, yarısında yetişen
kimse, önce yatsı namazının farzını kılar ve daha sonra teravih namazını kılmak
için imama uyar. Eksik kalan teravih rekatlarını, daha sonra kendisi tamamlar.
Hatim ile teravih namazını kılmak sünnettir.
Teravih namazının kazası yoktur. Bilindiği gibi farz ve vacip namazlar kaza
edilirler.
Teravih namazını, her iki rekatta bir selâm vererek on selâm ile bitirmek daha
faziletlidir. Dört rekatta bir selam vermek de caizdir. Fakat bu şekilde kılmak
mekruhtur.
Teravih namazını kılarken, iki rekatta bir selâm verilse, normal olarak akşam
namazının iki rekat sünneti gibi ve dört rekatta bir selâm verilse, yatsı
namazının dört rekat sünneti gibi kılınır. Başlarken ve her iki rekatın başında
"Sübhâneke", "Ezûzübesmele" ve her oturuşta "et-Tahiyyat"
ile "Salli-barik" duaları okunur. Cemaatle kılınınca, cemaat hem
teravihe, hem de imama uymaya niyet eder. İmam teravih namazını sesli olarak
kıldırır (el-Kasânî, Bedai'us-Sanâyi', Beyrut, 1974, I, 288; Tahtavî, Haşiye,
335 vd).
Teravih namazı, diğer namazlara nispetle biraz seri kılınır. Ama bu, harflerin
mahreci anlaşılmayacak şekilde bozuk bir telaffuzla kılınabilir anlamına gelmez.
Bu bakımdan teravih namazının normalin dışındaki bir şekilde acele kılınması
mekruhtur. Namazın rükünlerini yerine getirirken de acele edilmez. Kelimeleri
tane tane okumak, mahreçlere dikkat etmek ve rükünleri gerektiği gibi yerine
getirmek gerekir.
Teravih namazı hatimle kılınmayan camilerde, herhangi bir yanlışlığa meydan
vermemek ve cemaatın da kısa sureleri iyice ezberlemelerini sağlamak için, "Fil
sûresi"nden sonraki sureleri okumakta yarar vardır. Bu durumda imam, rekat
sayılarında da tereddüde düşmekten korunmuş olur. (İbn Abidîn, Reddu'l-Muhtar,
II, 44; vd., Vekbe ez-Zuhaylî, el-Fıkhu'l-İslâmî, Dimaşk, 1989, II, 72).
Nureddin TURGAY
Şamil İslam Ansiklopedisi
|