| Ayet Ayet Kuran-ı Kerim Oku | Kurani Kerim Dinle | | Sayfa Sayfa Kurani Kerim Oku | Dini Oyun Oyna | | Sure Sure Kurani Kerim OKU | »
Kurani Kerim 594.Sayfa 30.Cuz 90.Sure Beled Suresi Ayet 8-20 / 91.Sure Şems Suresi Ayet 1-15
Arapca Metin | : | Font = 20px -
30px -
40px -
50px
أَلَمْ نَجْعَل لَّهُ عَيْنَيْنِ {8} وَلِسَاناً وَشَفَتَيْنِ {9} وَهَدَيْنَاهُ
النَّجْدَيْنِ {10} فَلَا اقْتَحَمَ الْعَقَبَةَ {11} وَمَا أَدْرَاكَ مَا الْعَقَبَةُ {12}
فَكُّ رَقَبَةٍ {13} أَوْ إِطْعَامٌ فِي يَوْمٍ ذِي مَسْغَبَةٍ {14} يَتِيماً ذَا مَقْرَبَةٍ
{15} أَوْ مِسْكِيناً ذَا مَتْرَبَةٍ {16} ثُمَّ كَانَ مِنَ الَّذِينَ آمَنُوا وَتَوَاصَوْا
بِالصَّبْرِ وَتَوَاصَوْا بِالْمَرْحَمَةِ {17} أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ {18} وَالَّذِينَ
كَفَرُوا بِآيَاتِنَا هُمْ أَصْحَابُ الْمَشْأَمَةِ {19} عَلَيْهِمْ نَارٌ مُّؤْصَدَةٌ {20}
ص
سورة الشمس (91) ص 594
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
وَالشَّمْسِ وَضُحَاهَا {1} وَالْقَمَرِ إِذَا تَلَاهَا {2} وَالنَّهَارِ إِذَا جَلَّاهَا {3}
وَاللَّيْلِ إِذَا يَغْشَاهَا {4} وَالسَّمَاء وَمَا بَنَاهَا {5} وَالْأَرْضِ وَمَا طَحَاهَا
{6} وَنَفْسٍ وَمَا سَوَّاهَا {7} فَأَلْهَمَهَا فُجُورَهَا وَتَقْوَاهَا {8} قَدْ
أَفْلَحَ مَن زَكَّاهَا {9} وَقَدْ خَابَ مَن دَسَّاهَا {10} كَذَّبَتْ ثَمُودُ
بِطَغْوَاهَا {11} إِذِ انبَعَثَ أَشْقَاهَا {12} فَقَالَ لَهُمْ رَسُولُ اللَّهِ
نَاقَةَ اللَّهِ وَسُقْيَاهَا {13} فَكَذَّبُوهُ فَعَقَرُوهَا فَدَمْدَمَ
عَلَيْهِمْ رَبُّهُم بِذَنبِهِمْ فَسَوَّاهَا {14} وَلَا يَخَافُ عُقْبَاهَا {15} ص
|
Turkçe Turkish | : | 10px -
15px -
25px -
30px
(8) Biz ona iki göz, bir dil ve iki dudak vermedik mi? Ona iki yolu (doğru ve eğriyi) göstermedik mi? (8) (9) Biz ona iki göz, bir dil ve iki dudak vermedik mi? Ona iki yolu (doğru ve eğriyi) göstermedik mi? (9) (10) Biz ona iki göz, bir dil ve iki dudak vermedik mi? Ona iki yolu (doğru ve eğriyi) göstermedik mi? (10) (11) Fakat o, sarp yokuşu aşamadı. O sarp yokuş nedir bilir misin? Köle azat etmek veya açlık gününde yakını olan bir yetimi, yahut aç-açık bir yoksulu doyurmaktır. (11) (12) Fakat o, sarp yokuşu aşamadı. O sarp yokuş nedir bilir misin? Köle azat etmek veya açlık gününde yakını olan bir yetimi, yahut aç-açık bir yoksulu doyurmaktır. (12) (13) Fakat o, sarp yokuşu aşamadı. O sarp yokuş nedir bilir misin? Köle azat etmek veya açlık gününde yakını olan bir yetimi, yahut aç-açık bir yoksulu doyurmaktır. (13) (14) Fakat o, sarp yokuşu aşamadı. O sarp yokuş nedir bilir misin? Köle azat etmek veya açlık gününde yakını olan bir yetimi, yahut aç-açık bir yoksulu doyurmaktır. (14) (15) Fakat o, sarp yokuşu aşamadı. O sarp yokuş nedir bilir misin? Köle azat etmek veya açlık gününde yakını olan bir yetimi, yahut aç-açık bir yoksulu doyurmaktır. (15) (16) Fakat o, sarp yokuşu aşamadı. O sarp yokuş nedir bilir misin? Köle azat etmek veya açlık gününde yakını olan bir yetimi, yahut aç-açık bir yoksulu doyurmaktır. (16) (17) Sonra iman edenlerden, birbirlerine sabrı tavsiye edenlerden ve birbirlerine acımayı öğütleyenlerden olmaktır. İşte bunlar sağdakilerdir. (17) (18) Sonra iman edenlerden, birbirlerine sabrı tavsiye edenlerden ve birbirlerine acımayı öğütleyenlerden olmaktır. İşte bunlar sağdakilerdir. (18) (19) Âyetlerimizi inkar edenler ise işte onlar soldakilerdir. Cezaları, kapıları üzerlerine sımsıkı kapatılmış bir ateştir. / (19) (20) Âyetlerimizi inkar edenler ise işte onlar soldakilerdir. Cezaları, kapıları üzerlerine sımsıkı kapatılmış bir ateştir. / (20)
Rahman ve rahîm olan Allah'ın adıyla
(1) Güneşe ve kuşluk vaktindeki aydınlığına, güneşi takip ettiğinde aya, onu açığa çıkarttığında gündüze, onu örttüğünde geceye, gökyüzüne ve onu bina edene, yere ve onu yapıp döşeyene, nefse ve ona birtakım kabiliyetler verip de iyilik ve kötülüklerini ilham edene yemin ederim ki, nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir. (1) (2) Güneşe ve kuşluk vaktindeki aydınlığına, güneşi takip ettiğinde aya, onu açığa çıkarttığında gündüze, onu örttüğünde geceye, gökyüzüne ve onu bina edene, yere ve onu yapıp döşeyene, nefse ve ona birtakım kabiliyetler verip de iyilik ve kötülüklerini ilham edene yemin ederim ki, nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir. (2) (3) Güneşe ve kuşluk vaktindeki aydınlığına, güneşi takip ettiğinde aya, onu açığa çıkarttığında gündüze, onu örttüğünde geceye, gökyüzüne ve onu bina edene, yere ve onu yapıp döşeyene, nefse ve ona birtakım kabiliyetler verip de iyilik ve kötülüklerini ilham edene yemin ederim ki, nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir. (3) (4) Güneşe ve kuşluk vaktindeki aydınlığına, güneşi takip ettiğinde aya, onu açığa çıkarttığında gündüze, onu örttüğünde geceye, gökyüzüne ve onu bina edene, yere ve onu yapıp döşeyene, nefse ve ona birtakım kabiliyetler verip de iyilik ve kötülüklerini ilham edene yemin ederim ki, nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir. (4) (5) Güneşe ve kuşluk vaktindeki aydınlığına, güneşi takip ettiğinde aya, onu açığa çıkarttığında gündüze, onu örttüğünde geceye, gökyüzüne ve onu bina edene, yere ve onu yapıp döşeyene, nefse ve ona birtakım kabiliyetler verip de iyilik ve kötülüklerini ilham edene yemin ederim ki, nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir. (5) (6) Güneşe ve kuşluk vaktindeki aydınlığına, güneşi takip ettiğinde aya, onu açığa çıkarttığında gündüze, onu örttüğünde geceye, gökyüzüne ve onu bina edene, yere ve onu yapıp döşeyene, nefse ve ona birtakım kabiliyetler verip de iyilik ve kötülüklerini ilham edene yemin ederim ki, nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir. (6) (7) Güneşe ve kuşluk vaktindeki aydınlığına, güneşi takip ettiğinde aya, onu açığa çıkarttığında gündüze, onu örttüğünde geceye, gökyüzüne ve onu bina edene, yere ve onu yapıp döşeyene, nefse ve ona birtakım kabiliyetler verip de iyilik ve kötülüklerini ilham edene yemin ederim ki, nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir. (7) (8) Güneşe ve kuşluk vaktindeki aydınlığına, güneşi takip ettiğinde aya, onu açığa çıkarttığında gündüze, onu örttüğünde geceye, gökyüzüne ve onu bina edene, yere ve onu yapıp döşeyene, nefse ve ona birtakım kabiliyetler verip de iyilik ve kötülüklerini ilham edene yemin ederim ki, nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir. (8) (9) Güneşe ve kuşluk vaktindeki aydınlığına, güneşi takip ettiğinde aya, onu açığa çıkarttığında gündüze, onu örttüğünde geceye, gökyüzüne ve onu bina edene, yere ve onu yapıp döşeyene, nefse ve ona birtakım kabiliyetler verip de iyilik ve kötülüklerini ilham edene yemin ederim ki, nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir. (9) (10) Güneşe ve kuşluk vaktindeki aydınlığına, güneşi takip ettiğinde aya, onu açığa çıkarttığında gündüze, onu örttüğünde geceye, gökyüzüne ve onu bina edene, yere ve onu yapıp döşeyene, nefse ve ona birtakım kabiliyetler verip de iyilik ve kötülüklerini ilham edene yemin ederim ki, nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir. (10) (11) Semûd kavmi azgınlığı yüzünden (Allah`ın elçisini) yalanladı. Onların en bedbahtı (deveyi kesmek için) atıldığında, Allah`ın Resûlü onlara: "Allah`ın devesine ve onun su hakkına dokunmayın!" dedi. Ama onlar, onu yalanladılar ve deveyi kestiler. Bunun üzerine Rableri günahları sebebiyle onlara büyük bir felâket gönderdi de hepsini helâk etti. (Allah, bu şekilde azap etmenin) âkıbetinden korkacak değil ya! / (11) (12) Semûd kavmi azgınlığı yüzünden (Allah`ın elçisini) yalanladı. Onların en bedbahtı (deveyi kesmek için) atıldığında, Allah`ın Resûlü onlara: "Allah`ın devesine ve onun su hakkına dokunmayın!" dedi. Ama onlar, onu yalanladılar ve deveyi kestiler. Bunun üzerine Rableri günahları sebebiyle onlara büyük bir felâket gönderdi de hepsini helâk etti. (Allah, bu şekilde azap etmenin) âkıbetinden korkacak değil ya! / (12) (13) Semûd kavmi azgınlığı yüzünden (Allah`ın elçisini) yalanladı. Onların en bedbahtı (deveyi kesmek için) atıldığında, Allah`ın Resûlü onlara: "Allah`ın devesine ve onun su hakkına dokunmayın!" dedi. Ama onlar, onu yalanladılar ve deveyi kestiler. Bunun üzerine Rableri günahları sebebiyle onlara büyük bir felâket gönderdi de hepsini helâk etti. (Allah, bu şekilde azap etmenin) âkıbetinden korkacak değil ya! / (13) (14) Semûd kavmi azgınlığı yüzünden (Allah`ın elçisini) yalanladı. Onların en bedbahtı (deveyi kesmek için) atıldığında, Allah`ın Resûlü onlara: "Allah`ın devesine ve onun su hakkına dokunmayın!" dedi. Ama onlar, onu yalanladılar ve deveyi kestiler. Bunun üzerine Rableri günahları sebebiyle onlara büyük bir felâket gönderdi de hepsini helâk etti. (Allah, bu şekilde azap etmenin) âkıbetinden korkacak değil ya! / (14) (15) Semûd kavmi azgınlığı yüzünden (Allah`ın elçisini) yalanladı. Onların en bedbahtı (deveyi kesmek için) atıldığında, Allah`ın Resûlü onlara: "Allah`ın devesine ve onun su hakkına dokunmayın!" dedi. Ama onlar, onu yalanladılar ve deveyi kestiler. Bunun üzerine Rableri günahları sebebiyle onlara büyük bir felâket gönderdi de hepsini helâk etti. (Allah, bu şekilde azap etmenin) âkıbetinden korkacak değil ya! / (15) |
Almanca Deutsch | : | 10px -
15px -
25px -
30px
Haben Wir ihm nicht zwei Augen gemacht (8) und eine Zunge und zwei Lippen? (9) Und ihm haben Wir die beiden Wege gezeigt. (10) Doch er bezwang das Hindernis nicht. (11) Und was lehrt dich wissen, was das Hindernis ist? (12) (Es sind:) das Befreien eines Nackens; (13) oder an einem Tage während der Hungersnot das Speisen (14) einer nahverwandten Waise (15) oder eines Armen, der sich im Staube wälzt. ; (16) Dann wird er unter denen sein, die glauben und einander ermahnen zur Geduld und einander ermahnen zur Barmherzigkeit. (17) Dies sind diejenigen, die von der rechten (Seite) sind. (18) Diejenigen aber, die nicht an Unsere Zeichen glauben - sie werden von der linken (Seite) sein; (19) sie werden vom Feuer ringsum eingeschlossen sein. (20)
Im Namen Allahs, des Allerbarmers, des Barmherzigen!
Bei der Sonne und bei ihrem Morgenglanz; (1) und bei dem Mond, wenn er ihr folgt; (2) und bei dem Tage, wenn er sie erstrahlen läßt; (3) und bei der Nacht, wenn sie sie bedeckt; (4) und bei dem Himmel und bei Dem, Der ihn aufgebaut hat; (5) und bei der Erde und bei Dem, Der sie ausgebreitet hat; (6) und bei einer (jeden menschlichen) Seele und bei Dem, Der sie gebildet (7) und ihr den Sinn für ihre Sündhaftigkeit und für ihre Gottesfurcht eingegeben hat! (8) Erfolgreich ist derjenige, der sie rein hält; (9) und versagt hat derjenige, der sie verkommen läßt. (10) So leugneten die Thamud (die Wahrheit) in ihrem Trotz. (11) (Gedenke der Zeit) als der Unseligste unter ihnen auftrat. (12) "Da sagte der Gesandte Allahs zu ihnen: ""Haltet euch von der Kamelstute Allahs und von ihrer Tränke fern!"" (13) "Sie aber bezichtigten ihn der Lüge und töteten sie; darum kam ihr Herr (zur Vergeltung) für ihre Schuld mit Seinem Zorn über sie und ebnete sie ein. (14) Und Er fürchtet die Folgen nicht. (15) |
ingilizce Eng Dr. Mohsin | : | 10px -
15px -
25px -
30px
Have We not made for him a pair of eyes? (8) And a tongue and a pair of lips? (9) And shown him the two ways (good and evil)? (10) But he has not attempted to pass on the path that is steep (i.e. the path which will lead to goodness and success). (11) And what will make you know the path that is steep? (12) (It is) Freeing a neck (slave)[] (13) Or giving food in a day of hunger (famine), (14) To an orphan near of kin. (15) Or to a Miskîn (poor) cleaving to dust (out of misery). (16) Then he became one of those who believed, (in the Islamic Monothsim) and recommended one another to perseverance and patience, and (also) recommended one another to pity and compassion. (17) They are those on the Right Hand (i.e. the dwellers of Paradise), (18) But those who disbelieved in Our Ayât (proofs, evidences, verses, lessons, signs, revelations, etc.), they are those on the Left Hand (the dwellers of Hell) (19) The Fire will be shut over them (i.e. they will be enveloped by the Fire without any opening or window or outlet.[] (20)
In the name of Allah, the Beneficent, the Merciful
By the sun and its brightness; (1) By the moon as it follows it (the sun); (2) By the day as it shows up (the sun's) brightness; (3) By the night as it conceals it (the sun); (4) By the heaven and Him Who built it; (5) By the earth and Him Who spread it, (6) And by Nafs (Adam or a person or a soul), and Him Who perfected him in proportion; (7) Then He showed him what is wrong for him and what is right for him; (8) Indeed he succeeds who purifies his ownself (i.e. obeys and performs all that Allâh ordered, by following the true Faith of Islâmic Monotheism and by doing righteous good deeds). (9) And indeed he fails who corrupts his ownself (i.e. disobeys what Allâh has ordered by rejecting the true Faith of Islâmic Monotheism or by following polytheism or by doing every kind of evil wicked deeds) (10) Thamûd (people) denied (their Prophet) through their transgression (by rejecting the true Faith of Islâmic Monotheism, and by following polytheism, and by committing every kind of sin). (11) When the most wicked man among them went forth (to kill the she-camel). (12) But the Messenger of Allâh [Sâlih (Saleh) A.S.] said to them: "Be cautious! (Fear the evil end). That is the she-camel of Allâh! (Do not harm it) and bar it not from having its drink!" (13) Then they denied him and they killed it. So their Lord destroyed them because of their sin, and made them equal in destruction (i.e. all grades of people, rich and poor, strong and weak)! (14) And He (Allâh) feared not the consequences thereof. (15) |
ingilizce Eng Yusuf Ali | : | 10px -
15px -
25px -
30px
Have We not made for him a pair of eyes?― (8) And a tongue, and a pair of lips?― (9) And shown him the two highways? (10) But he hath made no haste on the path that is steep. (11) And what will explain to thee, the path that is steep? (12) (It is:) freeing the bondman; (13) Or the giving of food in a day of privation (14) To the orphan with claims of relationship, (15) Or to the indigent (down) in the dust. (16) Then will he be of those who believe, and enjoin patience, (constancy, and self-restraint), and enjoin deeds of kindness and compassion. (17) Such are the Companions of the Right Hand. (18) But those who reject Our Signs, they are the (unhappy) companions of the Left Hand. (19) On them will be Fire Vaulted over (all round). (20)
In the name of Allah, the Beneficent, the Merciful
By the Sun and his (glorious) splendour; (1) By the Moon as it follow him; (2) By the Day as it shows up (the Sun's) glory; (3) By the Night as it conceals it; (4) By the Firmament and its (wonderful) structure; (5) By the Earth and its (wide) expanse; (6) By the Soul, and the proportion and order given to it; (7) And its enlightenment as to its wrong and its right;― (8) Truly he succeeds that purifies it, (9) And he fails that corrupts it! (10) The Thamud (people) rejected (their prophet) through their inordinate wrong-doing. (11) Behold the most wicked Man among them was deputed (for impiety). (12) But the messenger of Allah said to them: "It is a She-camel of Allah! and (bar her not from) having her drink!" (13) Then they rejected him (as a false prophet), and they hamstrung her. So their Lord, on account of their crime, obliterated their traces and made them equal (in destruction, high and low)! (14) And for Him is no fear of its consequences. (15) |
French Fransizca | : | 10px -
15px -
25px -
30px
Ne lui avons Nous pas assigné deux yeux, (8) et une langue et deux lèvres? (9) Ne l’avons-Nous pas guidé aux deux voies(4). (10) Or, il ne s’engage pas dans la voie difficile!(5) (11) Et qui te dira ce qu’est la voie difficile? (12) C’est délier un joug [affranchir un esclave], (13) ou nourrir, en un jour de famine, (14) un orphelin proche parent (15) ou un pauvre dans le dénuement. (16) Et c’est être, en outre, de ceux qui croient et s’enjoignent mutuellement l’endurance, et s’enjoignent mutuellement la miséricorde. (17) Ceux-là sont les gens de la droite; (18) alors que ceux qui ne croient pas en Nos versets sont les gens de la gauche. (19) Le Feu se refermera sur eux. (20)
Au nom d’Allah, le Tout Miséricordieux, le Très Miséricordieux
Par le soleil et par sa clarté! (1) Et par la lune quand elle le suit! (2) Et par le jour quand il l’éclaire! (3) Et par la nuit quand elle l’enveloppe!(2) (4) Et par le ciel et Celui qui l’a construit! (5) Et par la terre et Celui qui l’a étendue! (6) Et par l’âme et Celui qui l’a harmonieusement façonnée; (7) et lui a alors inspiré son immoralité, de même que sa piété! (8) A réussi, certes, celui qui la purifie. (9) Et est perdu, certes, celui qui la corrompt. (10) Les Ṯamūd, par leur transgression, ont crié au mensonge, (11) lorsque le plus misérable(3) d’entre eux se leva (pour tuer la chamelle) (12) Le Messager d’Allah leur avait dit: «La chamelle d’Allah! Laissez-la boire. (13) Mais, ils le traitèrent de menteur, et la tuèrent. Leur Seigneur les détruisit donc, pour leur péché et étendit Son châtiment sur tous. (14) Et Allah n’a aucune crainte des conséquences. (15) |
Endonezya indonesian | : | 10px -
15px -
25px -
30px
Bukankah Kami telah memberikan kepadanya dua buah mata, (8) lidah dan dua buah bibir. (9) Dan Kami telah menunjukkan kepadanya dua jalan [2]. (10) Maka tidakkah sebaiknya [dengan hartanya itu] ia menempuh jalan yang mendaki lagi sukar?. (11) Tahukah kamu apakah jalan yang mendaki lagi sukar itu? (12) [yaitu] melepaskan budak dari perbudakan, (13) atau memberi makan pada hari kelaparan, (14) [kepada] anak yatim yang ada hubungan kerabat, (15) atau orang miskin yang sangat fakir. (16) Dan dia termasuk orang-orang yang beriman dan saling berpesan untuk bersabar dan saling berpesan untuk berkasih sayang. (17) Mereka [orang-orang yang beriman dan saling berpesan itu] adalah golongan kanan. (18) Dan orang-orang yang kafir kepada ayat-ayat Kami, mereka itu adalah golongan kiri. (19) Mereka berada dalam neraka yang ditutup rapat. (20)
Dengan menyebut nama Allah Yang Maha Pemurah lagi Maha Penyayang
Demi matahari dan cahayanya di pagi hari, (1) dan bulan apabila mengiringinya, (2) dan siang apabila menampakkannya, (3) dan malam apabila menutupinya [1], (4) dan langit serta pembinaannya, (5) dan bumi serta penghamparannya, (6) dan jiwa serta penyempurnaannya [ciptaannya], (7) maka Allah mengilhamkan kepada jiwa itu [jalan] kefasikan dan ketakwaannya, (8) sesungguhnya beruntunglah orang yang mensucikan jiwa itu, (9) dan sesungguhnya merugilah orang yang mengotorinya. (10) [Kaum] Tsamud telah mendustakan [rasulnya] karena mereka melampaui batas, (11) ketika bangkit orang yang paling celaka di antara mereka, (12) lalu Rasul Allah [Shaleh] berkata kepada mereka: ["Biarkanlah] unta betina Allah dan minumannya". (13) Lalu mereka mendustakannya dan menyembelih unta itu, maka Tuhan mereka membinasakan mereka disebabkan dosa mereka, lalu Allah menyama-ratakan mereka [dengan tanah], (14) dan Allah tidak takut terhadap akibat tindakan-Nya itu. (15) |
Malezya Malaysian | : | 10px -
15px -
25px -
30px
(Mengapa manusia terpedaya dan bermegah-megah?) Tidakkah Kami telah menjadikan baginya: Dua mata (untuk dia memerhatikan kekuasaan dan kekayaan Kami?) (8) Dan lidah serta dua bibir (untuk dia menyempurnakan sebahagian besar dari hajat-hajatnya)? (9) Dan Kami telah menunjukkan kepadanya dua jalan, (jalan kebaikan untuk dijalaninya, dan jalan kejahatan untuk dijauhi)? (10) Dalam pada itu manusia tidak (memilih jalan kebaikan) merempuh masuk mengerjakan amal-amal yang tinggi darjatnya di sisi Tuhan; (11) Dan apa jalannya engkau dapat mengetahui: Apa dia amal-amal yang tinggi darjatnya di sisi Tuhan itu? (12) (Di antara amal-amal itu bagi orang yang mampu) ialah: Memerdekakan hamba abdi; (13) Atau memberi makan pada hari kelaparan. (14) Kepada anak yatim dari kaum kerabat, (15) Atau kepada orang miskin yang terlantar di atas tanah. (16) Selain dari (tidak mengerjakan amal-amal) itu, dia (tidak pula) menjadi dari orang-orang yang beriman dan berpesan-pesan dengan sabar serta berpesan-pesan dengan kasih sayang. (17) (Ketahuilah! Bahawa orang-orang yang beriman serta berusaha mengerjakan amal-amal yang tinggi darjatnya di sisi Tuhan), merekalah golongan pihak kanan (yang akan beroleh Syurga). (18) Dan (sebaliknya) orang-orang yang kufur ingkar akan ayat-ayat keterangan Kami, merekalah golongan pihak kiri. (19) Mereka ditimpakan (azab seksa) Neraka yang ditutup rapat (supaya kuat bakarannya). / (20)
Dengan nama Allah, Yang Maha Pemurah, lagi Maha Mengasihani
Demi matahari dan cahayanya yang terang-benderang; (1) Dan bulan apabila ia mengiringinya; (2) Dan siang apabila ia memperlihatkannya dengan jelas nyata; (3) Dan malam apabila ia menyelubunginya (dengan gelap- gelita), (4) Demi langit dan Yang membinanya (dalam bentuk yang kuat kukuh yang melambangkan kekuasaanNya); (5) Serta bumi dan Yang menghamparkannya (untuk kemudahan makhluk-makhlukNya); (6) Demi diri manusia dan Yang menyempurnakan kejadiannya (dengan kelengkapan yang sesuai dengan keadaannya); (7) Serta mengilhamkannya (untuk mengenal) jalan yang membawanya kepada kejahatan, dan yang membawanya kepada bertakwa; (8) Sesungguhnya berjayalah orang yang menjadikan dirinya yang sedia bersih bertambah-tambah bersih (dengan iman dan amal kebajikan), (9) Dan sesungguhnya hampalah orang yang menjadikan dirinya yang sedia bersih itu susut dan terbenam kebersihannya (dengan sebab kekotoran maksiat). (10) (Ingatlah), kaum Thamud telah mendustakan (Rasulnya) dengan sebab perbuatan derhaka mereka yang melampaui batas; (11) Ketika orang yang paling jahat di antara mereka menerima perintah dari mereka (supaya membunuh unta yang menjadi mukjizat), (12) Maka berkatalah Rasul Allah (Nabi Soleh) kepada mereka: (Janganlah kamu ganggu) unta betina dari Allah itu dan (janganlah kamu menyekatnya daripada mendapat) air minumnya (supaya kamu tidak ditimpa azab)! (13) (Setelah Nabi Soleh memberi amaran) lalu mereka mendustakannya serta menyembelih unta itu. Dengan sebab dosa mereka, maka Tuhan menimpakan mereka dengan azab yang membinasakan serta Dia meratakan azab itu meliputi mereka (sehingga punah-ranah semuanya). (14) Dan Allah tidak hiraukan kesudahan (mereka) yang demikian, (kerana itu adalah balasan yang adil). / (15) |
Spanish ispanya | : | 10px -
15px -
25px -
30px
¿Acaso no le hemos dado dos ojos (8) una lengua y dos labios? (9) ¿Y no le hemos señalado las dos vías? (10) Sin embargo no ha emprendido la cuesta. (11) ¿Y cómo hacerte saber qué es la cuesta? (12) Es liberar a un siervo, (13) o alimentar en un día de necesidad (14) a un pariente huérfano, (15) o a un mendigo polvoriento. (16) Y es ser de los que creen, se aconsejan la paciencia y se aconsejan la piedad. (17) Esos son los compañeros de la derecha. (18) Pero los que se niegan a creer en Nuestros signos, ésos son los compañeros de la izquierda. (19) Sobre ellos habrá un fuego cerrado. (20)
En el nombre de Allah, el Misericordioso, el Compasivo
¡Por el sol y su claridad matinal! (1) ¡Por la luna cuando lo sigue! (2) ¡Por el día cuando lo descubre! (3) ¡Por la noche cuando lo cubre! (4) ¡Por el cielo y cómo fue edificado! (5) ¡Por la tierra y cómo fue extendida! (6) ¡Por un alma y Quien la modeló! (7) Y le infundió su rebeldía y su obediencia*. (8) Que habrá triunfado el que la purifique (9) y habrá perdido quien la lleve al extravío. (10) Los Zamud, por su exceso, negaron la verdad. (11) Cuando el más miserable de ellos tuvo la osadía. (12) Y el Mensajero de Allah les dijo: ¡La camella de Allah y su turno de bebida! (13) Pero lo negaron y la desjarretaron.Y su Señor los aniquiló por su atrocidad, arrasándolos. (14) Y no temió sus consecuencias. (15) |
HafizEfendi.Com değişik dillerde kurani kerimi okumanizi sağlar.Sayfa Sayfa hatim okumanizda yardımcı sesli ve mealli olarak hazirlanmıştır.Bu sayfada okunan her harfden Peygamberimizin Mubarek Ruhu saadetleri için , ehli beytinin ashabi kiramın ruhları için tabiinin etbauttabiinin ruhları için peygamberler silsilesinin ervahi tayyibeleri için Ebubekir siddik efendimizden günümüze kadar gelmiş geçmiş bütün sadati kiram hazerati için Sami efendi ve Musa efendilerin ruhları için Muhterem Ustadımız Osman Nuri Topbaş Hoca efendinin ruhaniyeti için okuyanların gelmiş geçmişlerin ruhları için Bilhassa Allah Rizasi için EL FatiHa Es Salavat
HafizEfendi.Com sitesi ziyaretçilerine ayetlerde yer alan kelimelerin tek tek Türkçe anlamlarını da sunarak, Kur'an da yer almayan bidatlerin nasıl meallerde yer aldığını göstermek ve ziyaretçilerin Kur'an-ı Kerim'i daha iyi anlamalarına vesile olmak amaçları ile hazırlanmıştır.
|