| Ayet Ayet Kuran-ı Kerim Oku | Kurani Kerim Dinle | | Sayfa Sayfa Kurani Kerim Oku | Dini Oyun Oyna | | Sure Sure Kurani Kerim OKU | »
Kurani Kerim 590.Sayfa 30.Cuz 85.Sure Büruc Suresi Ayet 12-22 / 86.Sure Tarık Suresi Ayet 1-17
Arapca Metin | : | Font = 20px -
30px -
40px -
50px
إِنَّ بَطْشَ
رَبِّكَ لَشَدِيدٌ {12} إِنَّهُ هُوَ يُبْدِئُ وَيُعِيدُ {13} وَهُوَ الْغَفُورُ الْوَدُودُ {14}
ذُو الْعَرْشِ الْمَجِيدُ {15} فَعَّالٌ لِّمَا يُرِيدُ {16} هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ الْجُنُودِ
{17} فِرْعَوْنَ وَثَمُودَ {18} بَلِ الَّذِينَ كَفَرُوا فِي تَكْذِيبٍ {19} وَاللَّهُ مِن
وَرَائِهِم مُّحِيطٌ {20} بَلْ هُوَ قُرْآنٌ مَّجِيدٌ {21} فِي لَوْحٍ مَّحْفُوظٍ {22}
ص
سورة الطارق (86) ص 591
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
وَالسَّمَاء وَالطَّارِقِ {1} وَمَا أَدْرَاكَ مَا الطَّارِقُ {2} النَّجْمُ الثَّاقِبُ {3} إِن كُلُّ
نَفْسٍ لَّمَّا عَلَيْهَا حَافِظٌ {4} فَلْيَنظُرِ الْإِنسَانُ مِمَّ خُلِقَ {5} خُلِقَ مِن مَّاء
دَافِقٍ {6} يَخْرُجُ مِن بَيْنِ الصُّلْبِ وَالتَّرَائِبِ {7} إِنَّهُ عَلَى رَجْعِهِ لَقَادِرٌ {8}
يَوْمَ تُبْلَى السَّرَائِرُ {9} فَمَا لَهُ مِن قُوَّةٍ وَلَا نَاصِرٍ {10} وَالسَّمَاء ذَاتِ الرَّجْعِ {11}
وَالْأَرْضِ ذَاتِ الصَّدْعِ {12} إِنَّهُ لَقَوْلٌ فَصْلٌ {13} وَمَا هُوَ بِالْهَزْلِ {14} إِنَّهُمْ
يَكِيدُونَ كَيْداً {15} وَأَكِيدُ كَيْداً {16} فَمَهِّلِ الْكَافِرِينَ أَمْهِلْهُمْ رُوَيْداً {17} ص
|
Turkçe Turkish | : | 10px -
15px -
25px -
30px
Şüphesiz Rabbinin yakalaması çok şiddetlidir. (12) Bilin ki O, (kâinat yokken) ilk olarak yaratan, (ölümden sonra tekrar hayatı) geri getirendir. (13) O, çok bağışlayan ve çok sevendir. (14) Şerefli Arş`ın sahibidir. (15) Dilediği şeyleri mutlaka yapandır. (16) (17) Orduların, Firavun ve Semûd`un (uğradıkları felâketin) haberi sana geldi mi? (17) (18) Orduların, Firavun ve Semûd`un (uğradıkları felâketin) haberi sana geldi mi? (18) Doğrusu inkarcılar (gerçeği) yalanlayıp dururlar. (19) Allah onları arkalarından kuşatmıştır. (20) (21) Hakikatte o (yalanladıkları, aslı) levh-i mahfuzda bulunan şerefli Kur`an`dır. / (21) (22) Hakikatte o (yalanladıkları, aslı) levh-i mahfuzda bulunan şerefli Kur`an`dır. / (22)
Rahman ve rahîm olan Allah'ın adıyla
(1) Gökyüzüne ve târıka (sabah yıldızına) yemin ederim. Târıkın ne olduğunu nereden bileceksin? (O, karanlığı) delen yıldızdır. Hiç kimse yoktur ki üzerinde bir koruyucu, bir denetleyici bulunmasın. (1) (2) Gökyüzüne ve târıka (sabah yıldızına) yemin ederim. Târıkın ne olduğunu nereden bileceksin? (O, karanlığı) delen yıldızdır. Hiç kimse yoktur ki üzerinde bir koruyucu, bir denetleyici bulunmasın. (2) (3) Gökyüzüne ve târıka (sabah yıldızına) yemin ederim. Târıkın ne olduğunu nereden bileceksin? (O, karanlığı) delen yıldızdır. Hiç kimse yoktur ki üzerinde bir koruyucu, bir denetleyici bulunmasın. (3) (4) Gökyüzüne ve târıka (sabah yıldızına) yemin ederim. Târıkın ne olduğunu nereden bileceksin? (O, karanlığı) delen yıldızdır. Hiç kimse yoktur ki üzerinde bir koruyucu, bir denetleyici bulunmasın. (4) (5) İnsan neden yaratıldığına bir baksın! Atılan bir sudan yaratıldı. (O su) sırt ile göğüs kafesi arasından çıkar. İşte Allah (başlangıçta bu şekilde yarattığı) insanı tekrar yaratmaya da kadirdir. (5) (6) İnsan neden yaratıldığına bir baksın! Atılan bir sudan yaratıldı. (O su) sırt ile göğüs kafesi arasından çıkar. İşte Allah (başlangıçta bu şekilde yarattığı) insanı tekrar yaratmaya da kadirdir. (6) (7) İnsan neden yaratıldığına bir baksın! Atılan bir sudan yaratıldı. (O su) sırt ile göğüs kafesi arasından çıkar. İşte Allah (başlangıçta bu şekilde yarattığı) insanı tekrar yaratmaya da kadirdir. (7) (8) İnsan neden yaratıldığına bir baksın! Atılan bir sudan yaratıldı. (O su) sırt ile göğüs kafesi arasından çıkar. İşte Allah (başlangıçta bu şekilde yarattığı) insanı tekrar yaratmaya da kadirdir. (8) (9) Gizlenenlerin ortaya döküldüğü günde insan için ne bir güç ne de bir yardımcı vardır. (9) (10) Gizlenenlerin ortaya döküldüğü günde insan için ne bir güç ne de bir yardımcı vardır. (10) (11) Dönüş sahibi olan (yağmur yağdıran) göğe, (nebat ile) yarılan yere yemin ederim ki Kur`an, (hak ile bâtılı) ayıran bir sözdür. O, asla bir şaka değildir. Onlar bir tuzak kurarlar, ben de bir tuzak kurarım. Kafirlere mühlet ver, onları biraz kendi hallerine bırak (pek yakında desteğimiz sana gelecek). / (11) (12) Dönüş sahibi olan (yağmur yağdıran) göğe, (nebat ile) yarılan yere yemin ederim ki Kur`an, (hak ile bâtılı) ayıran bir sözdür. O, asla bir şaka değildir. Onlar bir tuzak kurarlar, ben de bir tuzak kurarım. Kafirlere mühlet ver, onları biraz kendi hallerine bırak (pek yakında desteğimiz sana gelecek). / (12) (13) Dönüş sahibi olan (yağmur yağdıran) göğe, (nebat ile) yarılan yere yemin ederim ki Kur`an, (hak ile bâtılı) ayıran bir sözdür. O, asla bir şaka değildir. Onlar bir tuzak kurarlar, ben de bir tuzak kurarım. Kafirlere mühlet ver, onları biraz kendi hallerine bırak (pek yakında desteğimiz sana gelecek). / (13) (14) Dönüş sahibi olan (yağmur yağdıran) göğe, (nebat ile) yarılan yere yemin ederim ki Kur`an, (hak ile bâtılı) ayıran bir sözdür. O, asla bir şaka değildir. Onlar bir tuzak kurarlar, ben de bir tuzak kurarım. Kafirlere mühlet ver, onları biraz kendi hallerine bırak (pek yakında desteğimiz sana gelecek). / (14) (15) Dönüş sahibi olan (yağmur yağdıran) göğe, (nebat ile) yarılan yere yemin ederim ki Kur`an, (hak ile bâtılı) ayıran bir sözdür. O, asla bir şaka değildir. Onlar bir tuzak kurarlar, ben de bir tuzak kurarım. Kafirlere mühlet ver, onları biraz kendi hallerine bırak (pek yakında desteğimiz sana gelecek). / (15) (16) Dönüş sahibi olan (yağmur yağdıran) göğe, (nebat ile) yarılan yere yemin ederim ki Kur`an, (hak ile bâtılı) ayıran bir sözdür. O, asla bir şaka değildir. Onlar bir tuzak kurarlar, ben de bir tuzak kurarım. Kafirlere mühlet ver, onları biraz kendi hallerine bırak (pek yakında desteğimiz sana gelecek). / (16) (17) Dönüş sahibi olan (yağmur yağdıran) göğe, (nebat ile) yarılan yere yemin ederim ki Kur`an, (hak ile bâtılı) ayıran bir sözdür. O, asla bir şaka değildir. Onlar bir tuzak kurarlar, ben de bir tuzak kurarım. Kafirlere mühlet ver, onları biraz kendi hallerine bırak (pek yakında desteğimiz sana gelecek). / (17) |
Almanca Deutsch | : | 10px -
15px -
25px -
30px
Wahrlich, die Rache deines Herrn ist enorm. (12) Er ist es, Der erschafft und wiederkehren läßt. (13) Und Er ist der Allvergebende, der Liebvolle, (14) Der Herr des Ruhmvollen Throns. (15) Er tut, was Er will. (16) Hat die Geschichte von den Heerscharen dich erreicht, (17) von Pharao und den Thamud? (18) Nein, aber die Ungläubigen bestehen auf dem Leugnen; (19) und Allah ist hinter ihnen her und hat sie alle in Seiner Gewalt. (20) Ja, es ist ein ruhmvoller Qur`an (21) auf einer wohlverwahrten Tafel. (22)
Im Namen Allahs, des Allerbarmers, des Barmherzigen!
Bei dem Himmel und bei At-Tariq! (1) Und was lehrt dich wissen, was At-Tariq ist? (2) (Es ist) ein Stern von durchdringender Helligkeit. (3) Wahrlich, jede Seele hat über sich einen Hüter. (4) Darum soll der Mensch denn bedenken, woraus er erschaffen ist! (5) Erschaffen wurde er aus einer herausschießenden Flüssigkeit, (6) die zwischen den Lenden und den Rippen hervorkommt. (7) Wahrlich, Er hat die Macht, ihn zurückzubringen (8) am Tage, wenn die Geheimnisse enthüllt werden; (9) dann wird er keine Kraft und keinen Helfer haben. (10) Und beim Himmel mit seiner Wiederkehr; (11) und bei der Erde, die sich spaltet! (12) Dies ist wahrlich ein entscheidendes, letztes Wort, (13) und es ist nicht zum Scherzen. (14) Wahrlich, sie planen eine List. (15) Und Ich plane eine List. (16) Darum gewähre nun den Ungläubigen Aufschub, ein klein wenig Aufschub. (17) |
ingilizce Eng Dr. Mohsin | : | 10px -
15px -
25px -
30px
Verily, (O Muhammad (SAW)) the Seizure (Punishment) of your Lord is severe and painful. (See V.11:102) (12) Verily, He it is Who begins (punishment) and repeats (punishment in the Hereafter) (or originates the creation of everything, and then repeats it on the Day of Resurrection). (13) And He is Oft-Forgiving, full of love (towards the pious who are real true believers of Islâmic Monotheism), (14) Owner of the throne, the Glorious. (15) (He is the) Doer of whatsoever He intends (or wills). (16) Has the story reached you of the hosts, (17) Of Fir'aun (Pharaoh) and Thamûd? (18) Nay! The disbelievers (persisted) in denying (Prophet Muhammad (SAW) and his Message of Islâmic Monotheism). (19) And Allâh encompasses them from behind! (i.e. all their deeds are within His Knowledge, and He will requite them for their deeds). (20) Nay! This is a Glorious Qur'ân, (21) (Inscribed) in Al-Lauh Al-Mahfûz (The Preserved Tablet)! (22)
In the name of Allah, the Beneficent, the Merciful
By the heaven, and At-Târiq (the night-comer, i.e. the bright star); (1) And what will make you to know what At-Târiq (night-comer) is? (2) (It is) the star of piercing brightness; (3) There is no human being but has a protector over him (or her) (i.e. angels in charge of each human being guarding him, writing his good and bad deeds). (4) So let man see from what he is created! (5) He is created from a water gushing forth, (6) Proceeding from between the back-bone and the ribs, (7) Verily, (Allâh) is Able to bring him back (to life)! (8) The Day when all the secrets (deeds, prayers, fasting, etc.) will be examined (as to their truth) (9) Then he will have no power, nor any helper. (10) By the sky (having rain clouds) which gives rain, again and again. (11) And the earth which splits (with the growth of trees and plants), (12) Verily, this (the Qur'ân) is the Word that separates (the truth from falsehood, and commands strict laws for mankind to cut the roots of evil). (13) And it is not a thing for amusement. (14) Verily, they are but plotting a plot (against you O Muhammad (SAW)). (15) And I (too) am planning a plan. (16) So give a respite to the disbelievers; deal gently with them for a while. (17) |
ingilizce Eng Yusuf Ali | : | 10px -
15px -
25px -
30px
Truly strong is the Grip (and Power) of thy Lord. (12) It is He Who creates from the very beginning, and He can restore (life). (13) And He is the Oft-Forgiving Full, of loving-kindness (14) Lord of the Throne of Glory, (15) Doer (without let) of all that He intends. (16) Has the story reached thee, of the Forces― (17) Of Pharaoh and the Thamud? (18) And yet the Unbelievers (persist) in rejecting (the Truth)! (19) But Allah doth encompass them from behind! (20) Nay this is a Glorious Qur'an, (21) (Inscribed) in a Tablet Preserved! (22)
In the name of Allah, the Beneficent, the Merciful
By the Sky and the Night-Visitant (therein)― (1) And what will explain to thee what the Night-Visitant is?― (2) (It is) the Star of piercing brightness― (3) There is no soul but has a protector over it. (4) Now let man but think from what he is created! (5) He is created from a drop emitted― (6) Proceeding from between the backbone and the ribs: (7) Surely (Allah) is able to bring him back (to life)! (8) The Day that (all) things secret will be tested. (9) (Man) will have no power, and no helper. (10) By the Firmament which returns (in its round), (11) And by the Earth which opens out (for the gushing of springs or the sprouting of vegetation)― (12) Behold this is the Word that distinguishes (Good from Evil): (13) It is not a thing for amusement. (14) As for them, they are but plotting a scheme, (15) And I am planning a scheme. (16) Therefore grant a delay to the unbelievers: give respite to them gently (for a while). (17) |
French Fransizca | : | 10px -
15px -
25px -
30px
La riposte de ton Seigneur est redoutable. (12) C’est Lui, certes, qui commence (la création) et la refait. (13) Et c’est Lui le Pardonneur, le Tout-Affectueux, (14) Le Maître du Trône, le Tout-Glorieux, (15) Il réalise parfaitement tout ce qu’Il veut. (16) T’est-il parvenu le récit des armées, (17) de Pharaon, et de Ṯamūd? (18) Mais ceux qui ne croient pas persistent à démentir, (19) alors qu’Allah, derrière eux, les cerne de toutes parts. (20) Mais c’est plutôt un Coran glorifié (21) préservé sur une Tablette (auprès d’Allah). (22)
Au nom d’Allah, le Tout Miséricordieux, le Très Miséricordieux
Par le ciel et par l’astre nocturne (1) Et qui te dira ce qu’est l’astre nocturne? (2) C’est l’étoile vivement brillante. (3) Il n’est pas d’âme qui n’ait sur elle un gardien. (4) Que l’homme considère donc de quoi il a été créé. (5) Il a été créé d’une giclée d’eau (6) sortie d’entre les lombes et les côtes. (7) Allah est certes capable de le ressusciter. (8) Le jour où les cœurs dévoileront leurs secrets, (9) Il n’aura alors ni force ni secoureur. (10) Par le ciel qui fait revenir la pluie! (11) et par la terre qui se fend(2)! (12) Ceci [le Coran] est certes, une parole décisive [qui tranche entre le vrai et le faux], (13) et non point une plaisanterie frivole! (14) Ils se servent d’une ruse, (15) et Moi aussi Je me sers de Mon plan. (16) Accorde (ô Prophète) donc un délai aux infidèles: accorde-leur un court délai. (17) |
Endonezya indonesian | : | 10px -
15px -
25px -
30px
Sesungguhnya azab Tuhanmu benar-benar keras. (12) Sesungguhnya Dia-lah Yang menciptakan [makhluk] dari permulaan dan menghidupkannya [kembali]. (13) Dia-lah Yang Maha Pengampun lagi Maha Pengasih, (14) yang mempunyai ’Arsy lagi Maha Mulia, (15) Maha Kuasa berbuat apa yang dikehendaki-Nya. (16) Sudahkah datang kepadamu berita kaum-kaum penentang, (17) [yaitu kaum] Fir’aun dan [kaum] Tsamud? (18) Sesungguhnya orang-orang kafir selalu mendustakan, (19) padahal Allah mengepung mereka dari belakang mereka [3]. (20) Bahkan yang didustakan mereka itu ialah Al Qur’an yang mulia, (21) yang [tersimpan] dalam Lauh Mahfuzh. (22)
Dengan menyebut nama Allah Yang Maha Pemurah lagi Maha Penyayang
Demi langit dan yang datang pada malam hari, (1) tahukah kamu apakah yang datang pada malam hari itu?, (2) [yaitu] bintang yang cahayanya menembus, (3) tidak ada suatu jiwapun [diri] melainkan ada penjaganya. (4) Maka hendaklah manusia memperhatikan dari apakah dia diciptakan? (5) Dia diciptakan dari air yang terpancar, (6) yang keluar dari antara tulang sulbi dan tulang dada. (7) Sesungguhnya Allah benar-benar kuasa untuk mengembalikannya [hidup sesudah mati]. (8) Pada hari dinampakkan segala rahasia, (9) maka sekali-kali tidak ada bagi manusia itu suatu kekuatanpun dan tidak [pula] seorang penolong. (10) Demi langit yang mengandung hujan [1], (11) dan bumi yang mempunyai tumbuh-tumbuhan, (12) sesungguhnya Al Qur’an itu benar-benar firman yang memisahkan antara yang hak dan yang bathil, (13) dan sekali-kali bukanlah dia senda gurau. (14) Sesungguhnya orang kafir itu merencanakan tipu daya yang jahat dengan sebenar-benarnya. (15) Dan Akupun membuat rencana [pula] dengan sebenar-benarnya. (16) Karena itu beri tangguhlah orang-orang kafir itu yaitu beri tangguhlah mereka itu barang sebentar. (17) |
Malezya Malaysian | : | 10px -
15px -
25px -
30px
Sesungguhnya azab Tuhanmu (terhadap orang-orang yang kufur ingkar) amatlah berat. (12) Sesungguhnya Dialah yang menciptakan (sekalian makhluk) pada mulanya dan yang mengembalikannya (hidup semula sesudah mati). (13) Dan Dialah Yang Maha Pengampun, lagi Maha Pengasih. (14) Tuhan yang mempunyai Arasy yang tinggi kemuliaannya, (15) Yang berkuasa melakukan segala yang dikehendakinya. (16) Sudahkah sampai kepadamu (wahai Muhammad) perihal (kebinasaan yang telah menimpa) kaum-kaum yang menentang (Rasul-rasul yang diutuskan kepada mereka)? (17) (Mereka itu ialah kaum) Firaun dan Thamud (kaum Nabi Soleh). (18) (Kaummu wahai Muhammad, bukan sahaja menolak ajaranmu), bahkan orang-orang yang kafir itu terus tenggelam dalam keadaan mendustakan kebenaran; (19) Sedang Allah, dari belakang mereka, melingkungi mereka (dengan kekuasaanNya)! (20) (Sebenarnya apa yang engkau sampaikan kepada mereka bukanlah syair atau sihir), bahkan ialah Al-Quran yang tertinggi kemuliaannya; (21) (Lagi yang terpelihara dengan sebaik-baiknya) pada Luh Mahfuz. / (22)
Dengan nama Allah, Yang Maha Pemurah, lagi Maha Mengasihani
Demi langit dan "At-Taariq"; (1) Dan apa jalannya engkau dapat mengetahui apa dia "At-Taariq" itu? (2) (At-Taariq) ialah bintang yang menembusi (sinaran cahayanya); (3) Tiada sesuatu diri juapun melainkan ada malaikat yang menjaga (keadaannya serta menyimpan catatan mengenai segala bawaannya). (4) (Setelah mengetahui yang demikian), maka hendaklah manusia memikirkan: Dari apa dia diciptakan. (5) Dia diciptakan dari air (mani) yang memancut (ke dalam rahim); (6) Yang keluar dari "tulang sulbi" lelaki dan "tulang dada" perempuan. (7) Sesungguhnya Allah Maha Kuasa untuk mengembalikannya (hidup semula sesudah mati), (8) Pada hari didedahkan segala yang terpendam di hati (dari iktiqad, niat dan lain-lainnya), (9) Maka (pada saat itu) tidak ada bagi manusia sebarang kekuatan (untuk membela diri) dan tidak ada penolong (yang dapat memberikan pertolongan). (10) Demi langit yang berulang-ulang mencurahkan hujan, (11) Dan bumi yang merekah mengeluarkan tumbuh-tumbuhan, (12) Sesungguhnya keterangan Al-Quran adalah kata-kata pemutus (yang sebenar), (13) Dan bukanlah ia kata-kata yang olok-olok. (14) Sesungguhnya mereka (yang menentangmu, wahai Muhammad) bermati-mati menjalankan rancangan jahat, (15) Dan Aku pula tetap bertindak membalas rancangan jahat (mereka dan menggagalkannya). (16) Oleh itu janganlah engkau hendakkan segera kebinasaan orang-orang kafir itu, berilah tempoh kepada mereka sedikit masa. / (17) |
Spanish ispanya | : | 10px -
15px -
25px -
30px
Realmente la violencia de tu Señor es grande. (12) Él es el que da origen y lo repite de nuevo. (13) Y Él es el Perdonador, el Amoroso. (14) Dueño del Trono sublime. (15) El que hace lo que quiere. (16) ¿Te ha llegado la historia de los ejércitos, (17) Firáun y los Zamud? (18) Por cierto que los que se niegan a creer están negando la verdad (19) y Allah los rodea por detrás. (20) Sin embargo es una Recitación sublime (21) contenida en una Tabla Protegida. (22)
En el nombre de Allah, el Misericordioso, el Compasivo
¡Por el cielo y el que viene de noche! (1) ¿Y cómo hacerte saber qué es el que viene de noche? (2) Es el astro fulgurante. (3) Que cada alma tiene un protector*. (4) Que mire el hombre de qué ha sido creado. (5) Ha sido creado de agua eyaculada (6) que sale de entre la espina dorsal y las costillas. (7) Él tiene poder para hacerlo volver. (8) El día en que los secretos queden al descubierto, (9) no tendrá fuerza ni nadie que lo auxilie. (10) ¡Por el cielo con sus ciclos de lluvia! (11) ¡Por la tierra que se abre para dar fruto! (12) Que es una palabra que encierra discriminación (13) y no es ninguna ligereza. (14) Ellos traman algo, (15) pero Yo también tramo. (16) Deja que les llegue su momento a los incrédulos, dales un poco de tiempo. (17) |
HafizEfendi.Com değişik dillerde kurani kerimi okumanizi sağlar.Sayfa Sayfa hatim okumanizda yardımcı sesli ve mealli olarak hazirlanmıştır.Bu sayfada okunan her harfden Peygamberimizin Mubarek Ruhu saadetleri için , ehli beytinin ashabi kiramın ruhları için tabiinin etbauttabiinin ruhları için peygamberler silsilesinin ervahi tayyibeleri için Ebubekir siddik efendimizden günümüze kadar gelmiş geçmiş bütün sadati kiram hazerati için Sami efendi ve Musa efendilerin ruhları için Muhterem Ustadımız Osman Nuri Topbaş Hoca efendinin ruhaniyeti için okuyanların gelmiş geçmişlerin ruhları için Bilhassa Allah Rizasi için EL FatiHa Es Salavat
HafizEfendi.Com sitesi ziyaretçilerine ayetlerde yer alan kelimelerin tek tek Türkçe anlamlarını da sunarak, Kur'an da yer almayan bidatlerin nasıl meallerde yer aldığını göstermek ve ziyaretçilerin Kur'an-ı Kerim'i daha iyi anlamalarına vesile olmak amaçları ile hazırlanmıştır.
|