| Ayet Ayet Kuran-ı Kerim Oku | Kurani Kerim Dinle | | Sayfa Sayfa Kurani Kerim Oku | Dini Oyun Oyna | | Sure Sure Kurani Kerim OKU | »
Kurani Kerim 449.Sayfa 23.Cuz 37.Sure Saffat Suresi Ayet 103-126
Arapca Metin | : | Font = 20px -
30px -
40px -
50px
فَلَمَّا أَسْلَمَا وَتَلَّهُ لِلْجَبِينِ {103} وَنَادَيْنَاهُ أَنْ يَا إِبْرَاهِيمُ {104} قَدْ
صَدَّقْتَ الرُّؤْيَا إِنَّا كَذَلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ {105} إِنَّ هَذَا لَهُوَ
الْبَلَاء الْمُبِينُ {106} وَفَدَيْنَاهُ بِذِبْحٍ عَظِيمٍ {107} وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي
الْآخِرِينَ {108} سَلَامٌ عَلَى إِبْرَاهِيمَ {109} كَذَلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ
{110} إِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِنِينَ {111} وَبَشَّرْنَاهُ بِإِسْحَاقَ نَبِيّاً مِّنَ
الصَّالِحِينَ {112} وَبَارَكْنَا عَلَيْهِ وَعَلَى إِسْحَاقَ وَمِن ذُرِّيَّتِهِمَا
مُحْسِنٌ وَظَالِمٌ لِّنَفْسِهِ مُبِينٌ {113} وَلَقَدْ مَنَنَّا عَلَى مُوسَى
وَهَارُونَ {114} وَنَجَّيْنَاهُمَا وَقَوْمَهُمَا مِنَ الْكَرْبِ الْعَظِيمِ
{115} وَنَصَرْنَاهُمْ فَكَانُوا هُمُ الْغَالِبِينَ {116} وَآتَيْنَاهُمَا الْكِتَابَ
الْمُسْتَبِينَ {117} وَهَدَيْنَاهُمَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَقِيمَ {118} وَتَرَكْنَا
عَلَيْهِمَا فِي الْآخِرِينَ {119} سَلَامٌ عَلَى مُوسَى وَهَارُونَ
{120} إِنَّا كَذَلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ {121} إِنَّهُمَا مِنْ
عِبَادِنَا الْمُؤْمِنِينَ {122} وَإِنَّ إِلْيَاسَ لَمِنْ الْمُرْسَلِينَ {123}
إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِ أَلَا تَتَّقُونَ {124} أَتَدْعُونَ بَعْلاً وَتَذَرُونَ أَحْسَنَ
الْخَالِقِينَ {125} اللَّهَ رَبَّكُمْ وَرَبَّ آبَائِكُمُ الْأَوَّلِينَ {126}
سورة الصافات (37) ص
|
Turkçe Turkish | : | 10px -
15px -
25px -
30px
(103) Her ikisi de teslim olup, onu alnı üzerine yatırınca: Ey İbrahim! Rüyayı gerçekleştirdin. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. Bu, gerçekten, çok açık bir imtihandır, diye seslendik. (103) (104) Her ikisi de teslim olup, onu alnı üzerine yatırınca: Ey İbrahim! Rüyayı gerçekleştirdin. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. Bu, gerçekten, çok açık bir imtihandır, diye seslendik. (104) (105) Her ikisi de teslim olup, onu alnı üzerine yatırınca: Ey İbrahim! Rüyayı gerçekleştirdin. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. Bu, gerçekten, çok açık bir imtihandır, diye seslendik. (105) (106) Her ikisi de teslim olup, onu alnı üzerine yatırınca: Ey İbrahim! Rüyayı gerçekleştirdin. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. Bu, gerçekten, çok açık bir imtihandır, diye seslendik. (106) (107) Biz, oğluna bedel ona büyük bir kurban verdik. Geriden gelecekler arasında ona (iyi bir nam) bıraktık: İbrahim`e selam! dedik. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. Çünkü o, bizim mümin kullarımızdandır. (107) (108) Biz, oğluna bedel ona büyük bir kurban verdik. Geriden gelecekler arasında ona (iyi bir nam) bıraktık: İbrahim`e selam! dedik. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. Çünkü o, bizim mümin kullarımızdandır. (108) (109) Biz, oğluna bedel ona büyük bir kurban verdik. Geriden gelecekler arasında ona (iyi bir nam) bıraktık: İbrahim`e selam! dedik. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. Çünkü o, bizim mümin kullarımızdandır. (109) (110) Biz, oğluna bedel ona büyük bir kurban verdik. Geriden gelecekler arasında ona (iyi bir nam) bıraktık: İbrahim`e selam! dedik. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. Çünkü o, bizim mümin kullarımızdandır. (110) (111) Biz, oğluna bedel ona büyük bir kurban verdik. Geriden gelecekler arasında ona (iyi bir nam) bıraktık: İbrahim`e selam! dedik. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. Çünkü o, bizim mümin kullarımızdandır. (111) (112) Salihlerden bir peygamber olarak ona (İbrahim`e) İshak`ı müjdeledik. Kendisini ve İshak`ı mübarek (kutlu ve bereketli) eyledik. Lâkin her ikisinin neslinden iyi kimseler olacağı gibi, kendine açıktan açığa kötülük edenler de olacak. (112) (113) Salihlerden bir peygamber olarak ona (İbrahim`e) İshak`ı müjdeledik. Kendisini ve İshak`ı mübarek (kutlu ve bereketli) eyledik. Lâkin her ikisinin neslinden iyi kimseler olacağı gibi, kendine açıktan açığa kötülük edenler de olacak. (113) Andolsun biz Musa`ya da Harun`a da nimetler verdik. (114) Onları ve kavimlerini o büyük sıkıntıdan kurtardık. (115) Kendilerine yardım ettik de galip gelen onlar oldu. (116) Her ikisine de apaçık anlaşılan bir kitabı (Tevrat`ı) verdik. (117) Her ikisini de doğru yola ilettik. (118) (119) Sonra gelenler içinde, Musa ve Harun`a selam olsun, diye (iyi bir nam) bıraktık. (119) (120) Sonra gelenler içinde, Musa ve Harun`a selam olsun, diye (iyi bir nam) bıraktık. (120) Doğrusu biz, iyileri böylece mükâfatlandırırız. (121) Şüphesiz, ikisi de mümin kullarımızdandı. (122) İlyas da şüphe yok ki, peygamberlerdendi. (123) (124) (İlyas) milletine: (Allah`a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız? Yaratanların en iyisi olan, sizin de Rabbiniz, sizden önce gelen atalarınızın da Rabbi olan Allah`ı bırakıp da Ba`l`e mi taparsınız? demişti. (124) (125) (İlyas) milletine: (Allah`a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız? Yaratanların en iyisi olan, sizin de Rabbiniz, sizden önce gelen atalarınızın da Rabbi olan Allah`ı bırakıp da Ba`l`e mi taparsınız? demişti. (125) (126) (İlyas) milletine: (Allah`a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız? Yaratanların en iyisi olan, sizin de Rabbiniz, sizden önce gelen atalarınızın da Rabbi olan Allah`ı bırakıp da Ba`l`e mi taparsınız? demişti. (126) |
Almanca Deutsch | : | 10px -
15px -
25px -
30px
"Als sie sich beide (Allahs Willen) ergeben hatten und er ihn mit der Stirn auf den Boden hingelegt hatte, (103) "da riefen Wir ihm zu: ""O Abraham, (104) ""du hast bereits das Traumgesicht erfüllt."" So belohnen Wir die, die Gutes tun. (105) "Wahrlich, das ist offenkundig eine schwere Prüfung. (106) Und Wir lösten ihn durch ein großes Schlachttier aus. (107) Und Wir bewahrten seinen Namen unter den künftigen Geschlechtern. (108) Friede sei auf Abraham! (109) So belohnen Wir die, die Gutes tun. (110) Er gehörte zu Unseren gläubigen Dienern. (111) Und Wir gaben ihm die frohe Botschaft von Isaak, einem Propheten, der zu den Rechtschaffenen gehörte. (112) Und Wir segneten ihn und Isaak. Und unter ihren Nachkommen sind (manche), die Gutes tun, und (andere), die offenkundig gegen sich selbst freveln. (113) Und wahrlich, Wir hatten Uns (auch) gegen Moses und Aaron Gnädig erwiesen. (114) Und Wir erretteten sie beide und ihr Volk aus der großen Bedrängnis. (115) Und Wir halfen ihnen; so waren sie es, die siegten. (116) Und Wir gaben ihnen die deutliche Schrift. (117) Und Wir führten sie auf den geraden Weg. (118) Und Wir bewahrten ihren Namen unter den künftigen Geschlechtern. (119) Friede sei auf Moses und Aaron! (120) So belohnen Wir die, die Gutes tun. (121) Sie gehörten beide zu Unseren gläubigen Dienern. (122) Und wahrlich, Elias war auch einer der Gesandten. (123) "Da sagte er zu seinem Volk: ""Wollt ihr nicht gottesfürchtig sein? (124) "Wollt ihr Ba`l (euren Götzen) anrufen und den besten Schöpfer verlassen, (125) "Allah, euren Herrn und den Herrn eurer Vorväter?"" (126) |
ingilizce Eng Dr. Mohsin | : | 10px -
15px -
25px -
30px
Then, when they had both submitted themselves (to the Will of Allâh), and he had laid him prostrate on his forehead (or on the side of his forehead for slaughtering); (103) And We called out to him: "O Abraham! (104) You have fulfilled the dream!" Verily! thus do We reward the Muhsinûn (good-doers - see V.2:112). (105) Verily, that indeed was a manifest trial. (106) And We ransomed him with a great sacrifice (i.e. کبش - a ram); (107) And We left for him (a goodly remembrance) among the later generations. (108) Salâmun (peace) be upon Ibrâhim (Abraham)!" (109) Thus indeed do We reward the Muhsinûn (good-doers - see V.2:112). (110) Verily, he was one of Our believing slaves. (111) And We gave him the glad tidings of Ishâq (Isaac) a Prophet from the righteous. (112) We blessed him and Ishâq (Isaac), and of their progeny are (some) that do right, and some that plainly wrong themselves. (113) And, indeed We gave Our Grace to Mûsa (Moses) and Hârûn (Aaron). (114) And We saved them and their people from the great distress; (115) And helped them, so that they became the victors; (116) And We gave them the clear Scripture; (117) And guided them to the Right Path; (118) And We left for them (a goodly remembrance) among the generations; (119) Salâm (peace) be upon Mûsa (Moses) and Hârûn (Aaron)!" (120) Verily, thus do We reward the Muhsinûn (good-doers - see V.2:112). (121) Verily! they were two of Our believing slaves. (122) And verily, Iliyâs (Elias) was one of the Messengers (123) When he said to his people: "Will you not fear Allâh? (124) "Will you call upon Ba'l (a well- known idol of his nation whom they used to worship) and forsake the Best of creators, (125) "Allâh, your Lord and the Lord of your forefathers?" (126) |
ingilizce Eng Yusuf Ali | : | 10px -
15px -
25px -
30px
So when they had both submitted (to Allah), and He had laid Him prostrate on his forehead (for sacrifice) (103) We called out to him "O Abraham! (104) "Thou hast already fulfilled the dream!"― thus indeed do We reward those who do right. (105) For this was obviously a trial― (106) And We ransomed him with a momentous sacrifice: (107) And We left (this blessing) for him among generations (to come) in later times: (108) "Peace and salutation to Abraham!" (109) Thus indeed do We reward those who do right. (110) For he was one of Our believing Servants. (111) And We gave him the good news of Isaac― a prophet― one of the Righteous. (112) We blessed him and Isaac: but of their progeny are (some) that do right, and (some) that obviously do wrong, to their own souls. (113) Again (of old) We bestowed Our favour on Moses and Aaron. (114) And We delivered them and their people from (their) Great Calamity; (115) And We helped them, so they overcame (their troubles); (116) And We gave them the Book which helps to make things clear; (117) And We guided them to the Straight Way. (118) And We left (this blessing) for them among generations (to come) in later times: (119) "Peace and salutation to Moses and Aaron!" (120) Thus indeed do We reward those who do right. (121) For they were two of Our believing Servants. (122) So also was Elias among those sent (by us). (123) Behold he said to his people "Will ye not fear (Allah)? (124) "Will ye call upon Baal and forsake the Best of Creators― (125) "Allah, your Lord and Cherisher and the Lord and Cherisher of your fathers of old?" (126) |
French Fransizca | : | 10px -
15px -
25px -
30px
Puis quand tous deux se furent soumis (à l’ordre d’Allah) et qu’il l’eut jeté sur le front, (103) voilà que Nous l’appelâmes «Abraham! (104) Tu as confirmé la vision. C’est ainsi que Nous récompensons les bienfaisants». (105) C’était là certes, l’épreuve manifeste. (106) Et Nous le rançonnâmes d’une immolation généreuse(1). (107) Et Nous perpétuâmes son renom dans la postérité: (108) «Paix sur Abraham». (109) Ainsi récompensons-Nous les bienfaisants; (110) car il était de Nos serviteurs croyants. (111) Nous lui fîmes la bonne annonce d’Isaac comme prophète d’entre les gens vertueux. (112) Et Nous le bénîmes ainsi que Isaac. Parmi leurs descendances il y a [l’homme] de bien et celui qui est manifestement injuste envers lui-même. (113) Et Nous accordâmes certes à Moïse et Aaron des faveurs, (114) Et les sauvâmes ainsi que leur peuple, de la grande angoisse, (115) et les secourûmes, et ils furent eux les vainqueurs. (116) Et Nous leur apportâmes le livre explicite (117) et les guidâmes vers le droit chemin. (118) Et Nous perpétuâmes leur renom dans la postérité: (119) «Paix sur Moïse et Aaron» (120) Ainsi récompensons-Nous les bienfaisants; (121) car ils étaient du nombre de Nos serviteurs croyants. (122) Elie était, certes, du nombre des Messagers. (123) Quand il dit à son peuple: «Ne craignez-vous pas [Allah]?» (124) Invoquerez-vous Ball (une idole) et délaisserez-vous le Meilleur des créateurs, (125) Allah, votre Seigneur et le Seigneur de vos plus anciens ancêtres?» (126) |
Endonezya indonesian | : | 10px -
15px -
25px -
30px
Tatkala keduanya telah berserah diri dan Ibrahim membaringkan anaknya atas pelipis [nya], [nyatalah kesabaran keduanya]. (103) Dan Kami panggillah dia: "Hai Ibrahim, (104) sesungguhnya kamu telah membenarkan mimpi itu [1] , sesungguhnya demikianlah Kami memberi balasan kepada orang-orang yang berbuat baik. (105) Sesungguhnya ini benar-benar suatu ujian yang nyata. (106) Dan Kami tebus anak itu dengan seekor sembelihan yang besar [2]. (107) Kami abadikan untuk Ibrahim itu [pujian yang baik] di kalangan orang-orang yang datang kemudian, (108) [yaitu] "Kesejahteraan dilimpahkan atas Ibrahim". (109) Demikianlah Kami memberi balasan kepada orang-orang yang berbuat baik. (110) Sesungguhnya ia termasuk hamba-hamba Kami yang beriman. (111) Dan Kami beri dia kabar gembira dengan kelahiran Ishaq, seorang nabi yang termasuk orang-orang yang saleh. (112) Kami limpahkan keberkatan atasnya dan atas Ishaq. Dan di antara anak cucunya ada yang berbuat baik dan ada [pula] yang zalim terhadap dirinya sendiri dengan nyata. (113) Dan sesungguhnya Kami telah melimpahkan ni’mat atas Musa dan Harun. (114) Dan Kami selamatkan keduanya dan kaumnya dari bencana yang besar. (115) Dan Kami tolong mereka, maka jadilah mereka orang-orang yang menang. (116) Dan Kami berikan kepada keduanya kitab yang sangat jelas. (117) Dan Kami tunjuki keduanya ke jalan yang lurus. (118) Dan Kami abadikan untuk keduanya [pujian yang baik] di kalangan orang-orang yang datang kemudian; (119) [yaitu]: "Kesejahteraan dilimpahkan atas Musa dan Harun". (120) Sesungguhnya demikianlah Kami memberi balasan kepada orang-orang yang berbuat baik. (121) Sesungguhnya keduanya termasuk hamba-hamba Kami yang beriman. (122) Dan sesungguhnya Ilyas benar-benar termasuk salah seorang rasul-rasul. (123) [Ingatlah] ketika ia berkata kepada kaumnya: "Mengapa kamu tidak bertakwa? (124) Patutkah kamu menyembah Ba’l [3] dan kamu tinggalkan sebaik-baik Pencipta, (125) [yaitu] Allah Tuhanmu dan Tuhan bapak-bapakmu yang terdahulu?" (126) |
Malezya Malaysian | : | 10px -
15px -
25px -
30px
Setelah keduanya berserah bulat-bulat (menjunjung perintah Allah itu) dan Nabi Ibrahim merebahkan anaknya dengan meletakkan iringan mukanya di atas tompok tanah, (Kami sifatkan Ibrahim dengan kesungguhan azamnya itu telah menjalankan perintah Kami). (103) Serta Kami menyerunya: Wahai Ibrahim! (104) Engkau telah menyempurnakan maksud mimpi yang engkau lihat itu. Demikianlah sebenarnya Kami membalas orang-orang yang berusaha mengerjakan kebaikan. (105) Sesungguhnya perintah ini adalah satu ujian yang nyata. (106) Dan Kami tebus anaknya itu dengan seekor binatang sembelihan yang besar. (107) Dan Kami kekalkan baginya (nama yang harum) dalam kalangan orang-orang yang datang kemudian. (108) Salam sejahtera kepada Nabi Ibrahim!. (109) Demikianlah Kami membalas orang-orang yang berusaha mengerjakan kebaikan. (110) Sesungguhnya Nabi Ibrahim itu dari hamba-hamba Kami yang beriman. (111) Dan Kami pula berikan kepadanya berita yang menggembirakan, bahawa dia akan beroleh (seorang anak): Ishak, yang akan menjadi Nabi, yang terhitung dari orang-orang yang soleh. (112) Dan Kami limpahi berkat kepadanya dan kepada (anaknya): Ishak dan di antara zuriat keturunan keduanya ada yang mengerjakan kebaikan dan ada pula yang berlaku zalim dengan nyata, terhadap dirinya sendiri. (113) Dan demi sesungguhnya! Kami telah melimpahkan nikmat pemberian kepada Nabi Musa dan Nabi Harun. (114) Dan Kami selamatkan keduanya dan kaumnya dari kesusahan yang besar. (115) Dan Kami menolong mereka sehingga menjadilah mereka orang-orang yang berjaya mengalahkan (lawannya). (116) Dan Kami berikan kepada keduanya Kitab Suci yang amat jelas keterangannya. (117) Dan Kami berikan hidayat petunjuk kepada keduanya ke jalan yang lurus. (118) Dan Kami kekalkan bagi keduanya (nama yang harum) dalam kalangan orang-orang yang datang kemudian. (119) Salam sejahtera kepada Nabi Musa dan Nabi Harun! (120) Demikianlah sebenarnya Kami membalas orang-orang yang berusaha mengerjakan kebaikan. (121) Sesungguhnya mereka berdua adalah dari hamba-hamba Kami yang beriman. (122) Dan sesungguhnya Nabi Ilyas adalah dari Rasul-rasul (Kami) yang diutus. (123) (Ingatkanlah peristiwa) ketika dia berkata kepada kaumnya: Hendaklah kamu mematuhi suruhan Allah dan menjauhi laranganNya. (124) Patutkah kamu menyembah berhala Ba`la dan kamu meninggalkan (ibadat kepada) sebijak-bijak pencipta? (125) Iaitu Allah Tuhan kamu dan Tuhan datuk nenek kamu yang telah lalu! (126) |
Spanish ispanya | : | 10px -
15px -
25px -
30px
Y cuando ambos lo habían aceptado con sumisión, lo tumbó boca abajo. (103) Le gritamos: ¡Ibrahim! (104) Ya has confirmado la visión que tuviste. Realmente así es como recompensamos a los que hacen el bien. (105) Esta es, de verdad, la prueba evidente. (106) Y lo rescatamos poniendo en su lugar una magnífica ofrenda* (107) Y dejamos su memoria para la posteridad. (108) Paz para lbrahim. (109) Así es como recompensamos a los que hacen el bien. (110) Él fue uno de Nuestros siervos creyentes. (111) Y le anunciamos a Ishaq, profeta de entre los justos. (112) Y lo bendijimos a él y a Ishaq. Entre su descendencia hubo quien hizo el bien y hubo quien fue claramente injusto consigo mismo. (113) Y así fue como favorecimos a Musa y a Harún. (114) Y los salvamos a ellos y a su gente de la gran catástrofe. (115) Los auxiliamos y fueron los vencedores. (116) Les dimos el Libro clarificador (117) y les guiamos por el camino recto. (118) Dejando su memoria para la posteridad. (119) Paz para Musa y Harún. (120) Así es como recompensamos a los que hacen el bien. (121) Ellos fueron dos de Nuestros siervos creyentes. (122) E Ilyas, que fue uno de los enviados. (123) Cuando dijo a su gente: ¿Es que no tenéis temor? (124) ¿Invocáis a Baal abandonando al mejor de los creadores? (125) Allah es vuestro Señor y el Señor de vuestros primeros padres. (126) |
HafizEfendi.Com değişik dillerde kurani kerimi okumanizi sağlar.Sayfa Sayfa hatim okumanizda yardımcı sesli ve mealli olarak hazirlanmıştır.Bu sayfada okunan her harfden Peygamberimizin Mubarek Ruhu saadetleri için , ehli beytinin ashabi kiramın ruhları için tabiinin etbauttabiinin ruhları için peygamberler silsilesinin ervahi tayyibeleri için Ebubekir siddik efendimizden günümüze kadar gelmiş geçmiş bütün sadati kiram hazerati için Sami efendi ve Musa efendilerin ruhları için Muhterem Ustadımız Osman Nuri Topbaş Hoca efendinin ruhaniyeti için okuyanların gelmiş geçmişlerin ruhları için Bilhassa Allah Rizasi için EL FatiHa Es Salavat
HafizEfendi.Com sitesi ziyaretçilerine ayetlerde yer alan kelimelerin tek tek Türkçe anlamlarını da sunarak, Kur'an da yer almayan bidatlerin nasıl meallerde yer aldığını göstermek ve ziyaretçilerin Kur'an-ı Kerim'i daha iyi anlamalarına vesile olmak amaçları ile hazırlanmıştır.
|