090 - BELED البلد

Hafiz Efendi

سورة البلد (90) ص 594

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ

لَا أُقْسِمُ بِهَذَا الْبَلَدِ {1} وَأَنتَ حِلٌّ بِهَذَا الْبَلَدِ {2} وَوَالِدٍ وَمَا وَلَدَ

{3} لَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ فِي كَبَدٍ {4} أَيَحْسَبُ أَن لَّن يَقْدِرَ عَلَيْهِ

أَحَدٌ {5} يَقُولُ أَهْلَكْتُ مَالاً لُّبَداً {6} أَيَحْسَبُ أَن لَّمْ يَرَهُ أَحَدٌ

{7} أَلَمْ نَجْعَل لَّهُ عَيْنَيْنِ {8} وَلِسَاناً وَشَفَتَيْنِ {9} وَهَدَيْنَاهُ

النَّجْدَيْنِ {10} فَلَا اقْتَحَمَ الْعَقَبَةَ {11} وَمَا أَدْرَاكَ مَا الْعَقَبَةُ {12}

فَكُّ رَقَبَةٍ {13} أَوْ إِطْعَامٌ فِي يَوْمٍ ذِي مَسْغَبَةٍ {14} يَتِيماً ذَا مَقْرَبَةٍ

{15} أَوْ مِسْكِيناً ذَا مَتْرَبَةٍ {16} ثُمَّ كَانَ مِنَ الَّذِينَ آمَنُوا وَتَوَاصَوْا

بِالصَّبْرِ وَتَوَاصَوْا بِالْمَرْحَمَةِ {17} أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ {18} وَالَّذِينَ

كَفَرُوا بِآيَاتِنَا هُمْ أَصْحَابُ الْمَشْأَمَةِ {19} عَلَيْهِمْ نَارٌ مُّؤْصَدَةٌ {20}

 

 

Bismillahirrahmanirrahim 

     1. La uksimü bilhazelbeledi. 
 
     2. Ve ente hıllün bihazelbeledi. 
 
     3. Ve validin ve ma velede.
 
     4. Lekad halaknel'insane fiy kebedin.
 
     5. Eyahsebü en len yakdire 'aleyhi ehadün. 
 
     6. Yekulü ehlektü malen lübeden. 
 
     7. Eyahsebü en lem yerehu ehadün.
 
     8. Elem nec'al lehu 'ayneyni.
 
     9. Ve lisanen ve şefeteyni.
 
     10. Ve hedeynahünnecdeyni. 
 
     11. Felaktehamel'akabete.
 
     12. Ve ma edrake mel'akabetü.
 
     13. Fekkü rekabetin. 
 
     14. Ev ıt'amün fiy yevmin ziy mesğabetin.
 
     15. Yetiymen za makrebetin.
 
     16. Ev miskiynen za metrebetin.
 
     17. Sümme kane minelleziyne amenu ve tevasav bissabri ve tevasav bilmerhameti. 
 
     18. Ol,eke ashabülmeymene
 
     19. Velleziyne keferu biayatina hüm ashabülmeş'emeti.
 
     20. 'Aleyhim narün mü'sadetün.

 

90 - BELED SÛRESİ

Mekke döneminde inmiştir. 20 âyettir. Sûre, adını ilk âyetteki “el-Beled” kelimesinden almıştır. Beled, şehir, belde demektir


Bismillahirrahmânirrahîm


1,2,3,4. Sen bu beldedeyken bu beldeye (Mekke’ye), babaya ve ondan meydana gelen çocuğa yemin ederim ki biz insanı bir sıkıntı ve zorluk içinde (olacak ve bunlara göğüs gerecek şekilde) yarattık.

5. İnsanoğlu, kendisine kimsenin güç yetiremeyeceğini mi sanıyor?

6. “Yığınla mal harcadım” diyor.

7. Kendisini kimsenin görmediğini mi sanıyor?

8,9,10. Biz ona iki göz, bir dil, iki dudak vermedik mi; iki apaçık yolu (hayır ve şer yollarını) göstermedik mi?

11. Fakat o, sarp yokuşa atılmadı.

12. Sarp yokuşun ne olduğunu sen ne bileceksin?

13. O tutsak bir boynu çözmek(köle azat etmek) tir.

14,15,16. Yahut şiddetli bir açlık gününde kendisiyle yakınlığı olan bir yetimi, yahut yerde sürünen bir yoksulu doyurmaktır.

17,18. Sonra da iman edenlerden olup birbirine sabrı tavsiye edenlerden, birbirine merhameti tavsiye edenlerden olanlar var ya, işte onlar Ahiret mutluluğuna erenlerdir.1

19. Âyetlerimizi inkar edenler ise; kötülüğe batmış kimselerdir.2

20. Üzerlerinde etrafı sımsıkı kapatılmış bir ateş vardır.