054 - KAMER القمر
سورة القمر (54) ص 528
بِسْمِ
اللهِ
الرَّحْمنِ
الرَّحِيمِ
اقْتَرَبَتِ السَّاعَةُ وَانشَقَّ الْقَمَرُ {1} وَإِن يَرَوْا آيَةً
يُعْرِضُوا
وَيَقُولُوا سِحْرٌ مُّسْتَمِرٌّ {2} وَكَذَّبُوا وَاتَّبَعُوا
أَهْوَاءهُمْ
وَكُلُّ أَمْرٍ مُّسْتَقِرٌّ {3} وَلَقَدْ جَاءهُم مِّنَ الْأَنبَاء
مَا فِيهِ مُزْدَجَرٌ {4} حِكْمَةٌ بَالِغَةٌ فَمَا تُغْنِ النُّذُرُ
{5} فَتَوَلَّ عَنْهُمْ يَوْمَ يَدْعُ الدَّاعِ إِلَى شَيْءٍ نُّكُرٍ
{6}
سورة القمر (54) ص 529
خُشَّعاً أَبْصَارُهُمْ يَخْرُجُونَ مِنَ الْأَجْدَاثِ كَأَنَّهُمْ
جَرَادٌ مُّنتَشِرٌ {7}
مُّهْطِعِينَ إِلَى الدَّاعِ يَقُولُ الْكَافِرُونَ هَذَا يَوْمٌ
عَسِرٌ {8} كَذَّبَتْ
قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ فَكَذَّبُوا عَبْدَنَا وَقَالُوا مَجْنُونٌ
وَازْدُجِرَ {9} فَدَعَا
رَبَّهُ أَنِّي مَغْلُوبٌ فَانتَصِرْ {10} فَفَتَحْنَا أَبْوَابَ
السَّمَاء بِمَاء مُّنْهَمِرٍ
{11} وَفَجَّرْنَا الْأَرْضَ عُيُوناً فَالْتَقَى الْمَاء عَلَى أَمْرٍ
قَدْ قُدِرَ {12}
وَحَمَلْنَاهُ عَلَى ذَاتِ أَلْوَاحٍ وَدُسُرٍ {13} تَجْرِي
بِأَعْيُنِنَا جَزَاء لِّمَن كَانَ
كُفِرَ {14} وَلَقَد تَّرَكْنَاهَا آيَةً فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ {15}
فَكَيْفَ كَانَ
عَذَابِي وَنُذُرِ {16} وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ
فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ
{17} كَذَّبَتْ عَادٌ فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ {18} إِنَّا
أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ
رِيحاً صَرْصَراً فِي يَوْمِ نَحْسٍ مُّسْتَمِرٍّ {19} تَنزِعُ
النَّاسَ كَأَنَّهُمْ أَعْجَازُ
نَخْلٍ مُّنقَعِرٍ {20} فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ {21}
وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ
لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ {22} كَذَّبَتْ ثَمُودُ بِالنُّذُرِ
{23} فَقَالُوا أَبَشَراً
مِّنَّا وَاحِداً نَّتَّبِعُهُ إِنَّا إِذاً لَّفِي ضَلَالٍ وَسُعُرٍ
{24} أَأُلْقِيَ الذِّكْرُ عَلَيْهِ
مِن بَيْنِنَا بَلْ هُوَ كَذَّابٌ أَشِرٌ {25} سَيَعْلَمُونَ غَداً
مَّنِ الْكَذَّابُ
الْأَشِرُ {26} إِنَّا مُرْسِلُو النَّاقَةِ فِتْنَةً لَّهُمْ
فَارْتَقِبْهُمْ وَاصْطَبِرْ {27}
سورة القمر (54) ص 530
وَنَبِّئْهُمْ أَنَّ الْمَاء قِسْمَةٌ بَيْنَهُمْ كُلُّ شِرْبٍ
مُّحْتَضَرٌ {28} فَنَادَوْا صَاحِبَهُمْ
فَتَعَاطَى فَعَقَرَ {29} فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ {30}
إِنَّا أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ
صَيْحَةً وَاحِدَةً فَكَانُوا كَهَشِيمِ الْمُحْتَظِرِ {31} وَلَقَدْ
يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ
لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ {32} كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍ
بِالنُّذُرِ {33} إِنَّا أَرْسَلْنَا
عَلَيْهِمْ حَاصِباً إِلَّا آلَ لُوطٍ نَّجَّيْنَاهُم بِسَحَرٍ {34}
نِعْمَةً مِّنْ عِندِنَا
كَذَلِكَ نَجْزِي مَن شَكَرَ {35} وَلَقَدْ أَنذَرَهُم بَطْشَتَنَا
فَتَمَارَوْا
بِالنُّذُرِ {36} وَلَقَدْ رَاوَدُوهُ عَن ضَيْفِهِ فَطَمَسْنَا
أَعْيُنَهُمْ فَذُوقُوا
عَذَابِي وَنُذُرِ {37} وَلَقَدْ صَبَّحَهُم بُكْرَةً عَذَابٌ
مُّسْتَقِرٌّ {38}
فَذُوقُوا عَذَابِي وَنُذُرِ {39} وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ
لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ
{40} وَلَقَدْ جَاء آلَ فِرْعَوْنَ النُّذُرُ {41} كَذَّبُوا
بِآيَاتِنَا كُلِّهَا فَأَخَذْنَاهُمْ
أَخْذَ عَزِيزٍ مُّقْتَدِرٍ {42} أَكُفَّارُكُمْ خَيْرٌ مِّنْ
أُوْلَئِكُمْ أَمْ لَكُم بَرَاءةٌ
فِي الزُّبُرِ {43} أَمْ يَقُولُونَ نَحْنُ جَمِيعٌ مُّنتَصِرٌ {44}
سَيُهْزَمُ الْجَمْعُ
وَيُوَلُّونَ الدُّبُرَ {45} بَلِ السَّاعَةُ مَوْعِدُهُمْ
وَالسَّاعَةُ أَدْهَى وَأَمَرُّ
{46} إِنَّ الْمُجْرِمِينَ فِي ضَلَالٍ وَسُعُرٍ {47} يَوْمَ
يُسْحَبُونَ فِي النَّارِ
عَلَى وُجُوهِهِمْ ذُوقُوا مَسَّ سَقَرَ {48} إِنَّا كُلَّ شَيْءٍ
خَلَقْنَاهُ بِقَدَرٍ {49}
سورة القمر (54) ص 531
وَمَا أَمْرُنَا إِلَّا وَاحِدَةٌ كَلَمْحٍ بِالْبَصَرِ {50} وَلَقَدْ
أَهْلَكْنَا
أَشْيَاعَكُمْ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ {51} وَكُلُّ شَيْءٍ فَعَلُوهُ
فِي الزُّبُرِ {52} وَكُلُّ صَغِيرٍ وَكَبِيرٍ مُسْتَطَرٌ {53} إِنَّ
الْمُتَّقِينَ
فِي جَنَّاتٍ وَنَهَرٍ {54} فِي مَقْعَدِ صِدْقٍ عِندَ مَلِيكٍ
مُّقْتَدِرٍ {55} |
Bismillahirrahmanirrahim
1.
Ikterabetis saatu venşakkal kamer 2. Ve iyyerav ayetey yu'ridu ve yekulu sıhrun mustemir. 3. Ve kezzebu vettebeu ehvaehum ve kullu emrin mustekirr 4. Ve le kad caehum minel embai ma fihi muzdecer 5. Hıkmetum baliğatun fema tuğnin nuzur 6. Fe tevelle anhum yevme yed'ud daı ila şey'in nukur 7. Huşşean ebsarıhum yahrucune minel ecdasi keennehum ceradum munteşir 8. Muhtıyne iled a' yekulul kafirune haza yevmun azir 9. Kezzebet kablehum kavmu nuhın fekezzebu abdena ve kalu mecnunuv vezducir 10. Fe dea rabbehu enni mağlubun fentesır 11. Fe fetahna ebvabes semai bimaim munhemir 12. Ve feccernel erda uyunen feltekal mau ala emrin kad kudir 13. Ve hamelnahu ala zati elvahıv ve dusur 14. Tecri bi a'yunina cezael li men kane kufir 15. Ve le kad teraknaha ayeten fe hel mim muddekir 16. Fe keyfe kane azabi ve nuzur 17. Ve le kad yessernal kur'ane liz zikri fe hel mim muddekir 18. Kezzebet adun fe keyfe kane azabi ve nuzur 19. İnna erselna aleyhim rihan sarsaran fi yevmi nahsim mustemir 20. Zenziun nase ke ennehum a'cazu nahlim munkaır 21. Fe keyfe kane azabi ve nuzur 22. Ve le kad yessernel kur'ane liz zikri fe hel mim muddekir 23. Kezzebet semudu bin nuzur 24. Fe kalu ebeşeram minna vahıden nettebiuhu inna izel lefi dalaliv ve suur 25. Eulkıyez zikru aleyhi mim beynina bel huve kezzabun eşir 26. Seya'lemune ğadem menil kezzabul eşir 27. İnna murslun nakati fitnetel lehum fertekıbhum vastabir 28. Ve nebbi'hum ennel mae kısmetun beynehum kullu şirbim muhtedar 29. Fe nadev sahıbehum fe teata fe akar 30. Fe keyfe kane azabi ve nuzur 31. İnna erselna aleyhim sayhatev vahıdeten fe kanu ke heşimil muhtezir 32. Ve le kad yessernel kur'ane liz zikri fe hel min muddekir 33. Kezzebet kavmu lutım bin nuzur 34. İnna erselna aleyhim hasıben illa ale lutnecceynahum bi sehar 35. Nı'metem min ındina kezalike neczi men şeker 36. Ve le kad enzerahum batşetena fe temarav bin nuzur 37. Ve le kad raveduhu an dayfihi fe tamesna a'yunehum fe zuku azabi ve nuzur 38. Ve le kad sabbehahum bukraten azabum mustekirr 39. Fe zuku azabi ve nuzur 40. Ve le kad yessernel kur'ane liz zikri fe hel mim muddekir 41. Ve le kad cae ale fir'avnen nuzur 42. Kezzebu bi ayatina kulliha fe ehaznahum ahze azizim muktedir 43. E kuffarukum hayrun min ulaikum em lekum beraetun fiz zubur 44. Em yekulune nahnu cemium muntesır 45. Seyuhzemul cem'u ve yuvelluned dubur 46. Belis saatu mev'ıduhum ves saatu edha ve emerr 47. İnnel mucrimine fi dalaliv ve suur 48. Yevme yushabune fin nari ala vucuhihim zuku messe sekar 49. İnna kulle şey'in halaknahu bi kader 50. Ve ma emruna illa vahıdetun ke lemhım bil besar 51. Ve le kad ehlekna eşyaakum fe hel mim muddekir 52. Ve kullu şey'in fealuhu fiz zubur 53. Ve kullu sağıyriv ve kebirim mustetar 54. İnnel muttekıyne fi cennativ ve neher 55. Fi mak'adi sıdkın ınde melikim muktedir |
54 - KAMER SÛRESİ
Mekke döneminde inmiştir. 55 âyettir. Sûre, adını ilk âyette geçen “el-Kamer”
kelimesinden almıştır. Kamer, ay demektir. Sûrede ana fikir olarak, Kur’an’ı
yalanlayanlar, çeşitli azap ve helak örnekleri de verilerek uyarılmaktadır.
Bismillahirrahmânirrahîm
1. Kıyamet yaklaştı ve ay yarıldı.1
2. Onlar bir mucize görseler yüz çevirirler ve “Süregelen bir sihirdir” derler.
3. Peygamberi yalanladılar, nefislerinin arzularına uydular. Halbuki her iş,
(Allah nasıl takdir ettiyse öylece) gerçekleşecek (değişmeyecek)tir.
4. Andolsun, onlara içinde caydırıcı tehditlerin bulunduğu haberler geldi.
5. Bu haberler, zirveye ulaşmış birer hikmettir! Fakat uyarılar fayda vermiyor!
6,7. O halde sen de onlardan yüz çevir. Onlar,
o davetçinin (İsrafil’in benzeri görülmemiş) bilinmedik (korkunç) bir şeye
çağırdığı gün, gözleri düşmüş bir halde dağılmış çekirgeler gibi kabirlerden
çıkarlar.
8. Davetçiye doğru koşarlarken kâfirler, “Bu zor bir gün” derler.
9. Onlardan önce Nuh’un kavmi de yalanlamıştı. Onlar kulumuzu yalanlayıp “Bu bir
delidir” dediler ve kulumuz (tebliğ görevinden) alıkonuldu.
10. O da Rabbine, “Ey Rabbim! Ben yenilgiye uğradım, yardım et” diye dua etti.
11. Biz de göğün kapılarını dökülürcesine yağan bir yağmurla açtık.
12. Yeryüzünü pınar pınar fışkırttık. Derken sular takdir edilmiş bir iş için
birleşti.
13. Biz Nûh’u çivilerle perçinli levhalardan oluşan gemiye bindirdik.
14. Gemi, inkar edilen kimseye (Nuh’a) bir mükafat olarak gözetimimiz altında
yüzüyordu.
15. Andolsun, biz onu (tufan olayını) bir ibret olarak bıraktık. Var mı düşünüp
öğüt alan?
16. Benim azabım ve uyarılarım nasılmış (gördüler)!
17. Andolsun biz, Kur’anı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp
öğüt alan?
18. Âd kavmi de (Hûd’u) yalanladı. Azabım ve uyarılarım nasılmış!
19. Biz onların üstüne, uğursuzluğu sürekli bir günde gürültülü ve dondurucu bir
rüzgar gönderdik.
20. İnsanları köklerinden sökülmüş hurma kütükleri gibi kaldırıp atıyordu.
21. Azabım ve uyarılarım nasılmış, (gördüler)!
22. Andolsun biz, Kur’anı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp
öğüt alan?
23-24. Semûd kavmi de uyarıcıları yalanlamış ve şöyle demişlerdi: “İçimizden bir
insana mı uyacağız? (Asıl) o takdirde biz apaçık bir sapıklık ve delilik içine
düşmüş oluruz.”
25. “Bizim aramızdan vahiy ona mı verildi? Hayır o, yalancının, şımarığın
biridir.”
26. Onlar yarın bilecekler: Kimmiş yalancı, kimmiş şımarık!
27. (Salih’e şöyle demiştik:) “Şüphesiz biz, onlara bir imtihan olmak üzere, o
dişi deveyi göndereceğiz. Şimdi onları gözetle ve sabret.”
28. “Onlara, suyun (deve ile) kendileri
arasında (nöbetleşe) paylaştırıldığını, bildir. Her su nöbetinde sahibi hazır
bulunsun.”
29. Derken, (kavmin en azgını olan) arkadaşlarını çağırdılar. O da işe koyuldu
ve deveyi kesti.
30. Fakat azabım ve uyarılarım nasılmış!
31. Şüphesiz biz, onların üzerine tek bir korkunç ses gönderdik de, onlar,
ağıldaki hayvanların çiğneyip ufaladıkları kuru çöpler gibi oldular.
32. Andolsun, biz Kur’anı, düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı
düşünüp öğüt alan?
33. Lût kavmi de uyarıcıları yalanladı.
34-35. Şüphesiz biz de üzerlerine taşlar savuran bir rüzgar gönderdik. Yalnız
Lût’un ailesi başka. Katımızdan bir nimet olarak bir seher vakti onları
kurtardık. Şükredenleri işte böyle mükafatlandırırız.
36. Andolsun, Lût onları bizim şiddetli azabımızla uyardı. Fakat onlar bu
uyarıları kuşkuyla karşıladılar.
37. Andolsun, onlar onun (meleklerden olan) misafirlerinden nefislerindeki kötü
arzuları tatmin etmek istediler. Biz de onların gözlerini silme kör ettik.
“Haydi azabımı ve uyarılarımı tadın!” dedik.
38. Andolsun, onlara sabahleyin erkenden kalıcı bir azap geldi.
39. “Haydi azabımı ve uyarılarımı tadın!” dedik.
40. Andolsun, biz Kur’an’ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı
düşünüp öğüt alan?
41. Andolsun, Firavun’un ailesine de uyarıcılar gelmişti.
42. Bütün âyetlerimizi yalanladılar. Biz de onları mutlak güç ve iktidar
sahibinin yakalaması gibi yakaladık.
43. (Ey Mekkeliler!) Sizin kafirleriniz onlardan daha mı hayırlı? Yoksa sizin
için kitaplarda bir berat mı var?
44. Yoksa onlar, “Biz yardımlaşan (güçlü) bir topluluğuz” mu diyorlar?
45. O topluluk yakında (Bedir’de) bozguna uğrayacak ve arkalarını dönüp
kaçacaklardır.
46. Hayır, kıyamet, onların (görecekleri asıl azabın) vaktidir. Kıyamet (azabı)
ise daha müthiş ve daha acıdır.
47. Şüphesiz suçlular (müşrikler) sapıklık ve ateşler içindedirler.
48. Yüzüstü ateşe sürüklendikleri gün kendilerine, “Cehennemin dokunuşunu
tadın!” denecek.
49. Gerçekten biz, her şeyi bir ölçü ve dengede yarattık.
50. Emrimiz ancak bir tek emirdir. Göz kırpması
gibidir. (Anında gerçekleşir.)
51. Andolsun, biz sizin gibileri hep helak ettik. Fakat var mı düşünüp öğüt
alan?
52. İşledikleri her şey ise kitaplarda kayıtlıdır.
53. Küçük, büyük her şey satır satır yazılmıştır.
54. Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlar cennetlerde, ırmak
başlarındadırlar.
55. Muktedir bir hükümdarın katında, doğruluk meclisindedirler.