051 - ZARİYAT الذاريات
سورة الذاريات (51) ص 520
بِسْمِ
اللهِ
الرَّحْمنِ
الرَّحِيمِ
وَالذَّارِيَاتِ ذَرْواً {1} فَالْحَامِلَاتِ وِقْراً {2}
فَالْجَارِيَاتِ يُسْراً {3}
فَالْمُقَسِّمَاتِ أَمْراً {4} إِنَّمَا تُوعَدُونَ لَصَادِقٌ {5}
وَإِنَّ الدِّينَ لَوَاقِعٌ {6}
سورة الذاريات (51) ص 521
وَالسَّمَاء ذَاتِ الْحُبُكِ {7} إِنَّكُمْ لَفِي قَوْلٍ مُّخْتَلِفٍ
{8} يُؤْفَكُ عَنْهُ مَنْ
أُفِكَ {9} قُتِلَ الْخَرَّاصُونَ {10} الَّذِينَ هُمْ فِي غَمْرَةٍ
سَاهُونَ {11}
يَسْأَلُونَ أَيَّانَ يَوْمُ الدِّينِ {12} يَوْمَ هُمْ عَلَى النَّارِ
يُفْتَنُونَ {13} ذُوقُوا
فِتْنَتَكُمْ هَذَا الَّذِي كُنتُم بِهِ تَسْتَعْجِلُونَ {14} إِنَّ
الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ
وَعُيُونٍ {15} آخِذِينَ مَا آتَاهُمْ رَبُّهُمْ إِنَّهُمْ كَانُوا
قَبْلَ ذَلِكَ مُحْسِنِينَ
{16} كَانُوا قَلِيلاً مِّنَ اللَّيْلِ مَا يَهْجَعُونَ {17}
وَبِالْأَسْحَارِ هُمْ يَسْتَغْفِرُونَ
{18} وَفِي أَمْوَالِهِمْ حَقٌّ لِّلسَّائِلِ وَالْمَحْرُومِ {19}
وَفِي الْأَرْضِ آيَاتٌ
لِّلْمُوقِنِينَ {20} وَفِي أَنفُسِكُمْ أَفَلَا تُبْصِرُونَ {21}
وَفِي السَّمَاء رِزْقُكُمْ
وَمَا تُوعَدُونَ {22} فَوَرَبِّ السَّمَاء وَالْأَرْضِ إِنَّهُ
لَحَقٌّ مِّثْلَ مَا أَنَّكُمْ
تَنطِقُونَ {23} هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ ضَيْفِ إِبْرَاهِيمَ
الْمُكْرَمِينَ {24}
إِذْ دَخَلُوا عَلَيْهِ فَقَالُوا سَلَاماً قَالَ سَلَامٌ قَوْمٌ
مُّنكَرُونَ {25} فَرَاغَ إِلَى
أَهْلِهِ فَجَاء بِعِجْلٍ سَمِينٍ {26} فَقَرَّبَهُ إِلَيْهِمْ قَالَ
أَلَا تَأْكُلُونَ
{27} فَأَوْجَسَ مِنْهُمْ خِيفَةً قَالُوا لَا تَخَفْ وَبَشَّرُوهُ
بِغُلَامٍ عَلِيمٍ
{28} فَأَقْبَلَتِ امْرَأَتُهُ فِي صَرَّةٍ فَصَكَّتْ وَجْهَهَا
وَقَالَتْ عَجُوزٌ عَقِيمٌ
{29} قَالُوا كَذَلِكَ قَالَ رَبُّكِ إِنَّهُ هُوَ الْحَكِيمُ
الْعَلِيمُ {30}
الجزء السابع والعشرون
سورة
الذاريات (51) ص 522
قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ أَيُّهَا الْمُرْسَلُونَ {31} قَالُوا إِنَّا
أُرْسِلْنَا إِلَى قَوْمٍ
مُّجْرِمِينَ {32} لِنُرْسِلَ عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِّن طِينٍ {33}
مُسَوَّمَةً عِندَ رَبِّكَ
لِلْمُسْرِفِينَ {34} فَأَخْرَجْنَا مَن كَانَ فِيهَا مِنَ
الْمُؤْمِنِينَ {35} فَمَا وَجَدْنَا
فِيهَا غَيْرَ بَيْتٍ مِّنَ الْمُسْلِمِينَ {36} وَتَرَكْنَا فِيهَا
آيَةً لِّلَّذِينَ يَخَافُونَ
الْعَذَابَ الْأَلِيمَ {37} وَفِي مُوسَى إِذْ أَرْسَلْنَاهُ إِلَى
فِرْعَوْنَ بِسُلْطَانٍ
مُّبِينٍ {38} فَتَوَلَّى بِرُكْنِهِ وَقَالَ سَاحِرٌ أَوْ مَجْنُونٌ
{39} فَأَخَذْنَاهُ وَجُنُودَهُ
فَنَبَذْنَاهُمْ فِي الْيَمِّ وَهُوَ مُلِيمٌ {40} وَفِي عَادٍ إِذْ
أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمُ الرِّيحَ
الْعَقِيمَ {41} مَا تَذَرُ مِن شَيْءٍ أَتَتْ عَلَيْهِ إِلَّا
جَعَلَتْهُ كَالرَّمِيمِ {42}
وَفِي ثَمُودَ إِذْ قِيلَ لَهُمْ تَمَتَّعُوا حَتَّى حِينٍ {43}
فَعَتَوْا عَنْ أَمْرِ رَبِّهِمْ
فَأَخَذَتْهُمُ الصَّاعِقَةُ وَهُمْ يَنظُرُونَ {44} فَمَا
اسْتَطَاعُوا مِن قِيَامٍ
وَمَا كَانُوا مُنتَصِرِينَ {45} وَقَوْمَ نُوحٍ مِّن قَبْلُ إِنَّهُمْ
كَانُوا قَوْماً
فَاسِقِينَ {46} وَالسَّمَاء بَنَيْنَاهَا بِأَيْدٍ وَإِنَّا
لَمُوسِعُونَ {47} وَالْأَرْضَ
فَرَشْنَاهَا فَنِعْمَ الْمَاهِدُونَ {48} وَمِن كُلِّ شَيْءٍ
خَلَقْنَا زَوْجَيْنِ
لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ {49} فَفِرُّوا إِلَى
اللَّهِ
إِنِّي لَكُم مِّنْهُ نَذِيرٌ مُّبِينٌ {50}
وَلَا تَجْعَلُوا مَعَ
اللَّهِ
إِلَهاً آخَرَ إِنِّي لَكُم مِّنْهُ نَذِيرٌ مُّبِينٌ {51}
سورة
الذاريات (51) ص 523
كَذَلِكَ مَا أَتَى الَّذِينَ مِن قَبْلِهِم مِّن رَّسُولٍ إِلَّا
قَالُوا سَاحِرٌ أَوْ مَجْنُونٌ
{52} أَتَوَاصَوْا بِهِ بَلْ هُمْ قَوْمٌ طَاغُونَ {53} فَتَوَلَّ
عَنْهُمْ فَمَا أَنتَ
بِمَلُومٍ {54} وَذَكِّرْ فَإِنَّ الذِّكْرَى تَنفَعُ الْمُؤْمِنِينَ
{55} وَمَا
خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْإِنسَ إِلَّا لِيَعْبُدُونِ {56} مَا أُرِيدُ
مِنْهُم مِّن رِّزْقٍ
وَمَا أُرِيدُ أَن يُطْعِمُونِ {57} إِنَّ
اللَّهَ
هُوَ الرَّزَّاقُ ذُو الْقُوَّةِ الْمَتِينُ
{58} فَإِنَّ لِلَّذِينَ ظَلَمُوا ذَنُوباً مِّثْلَ ذَنُوبِ
أَصْحَابِهِمْ فَلَا يَسْتَعْجِلُونِ
{59} فَوَيْلٌ لِّلَّذِينَ كَفَرُوا مِن يَوْمِهِمُ الَّذِي يُوعَدُونَ
{60}
|
Bismillahirrahmanirrahim
1. | Vezzariyati zerva |
2. | Fel hamilati vıkra |
3. | Fel cariyati yusra |
4. | Fel mukassimati emra |
5. | İnnema tuadune le sadık |
6. | Ve inned dine le vakı' |
7. | Ves semai zatil hubuk |
8. | İnnekum le fi kavlim muhtelif |
9. | Yu'feku anhu men ufik |
10. | Kutilel harrasun |
11. | Ellezine hum fi ğamratin sahun |
12. | Yes'elune eyyane yevmud din |
13. | Yevme hum alen nari yuftenun |
14. | Zuku fitnetekum hazellezi kuntum bihi testa'cilun |
15. | İnnel muttekıyne fi cennativ ve uyun |
16. | Ahızıne ma atahum rabbuhum innehum kanu kable zalike muhsinin |
17. | Kanu kalilem minel leyli ma yehceun |
18. | Ve bil eshari hum yestağfirun |
19. | Ve fi emvalihim hakkul lis saili vel mahrum |
20. | Ve fil erdı ayatul lil mukınin |
21. | Ve fi enfusikum e fe la tubrırun |
22. | Ve fis semai rizkukum ve ma tuadun |
23. | Fe ve rabbis semai vel erdı innehu lehakkum misle ma ennekum tentıkun |
24. | Hel etake hadisu dayfi ibrahimel mukramin |
25. | İz dehalu aleyhi fe kalu selama kale selam kavmum munkerun |
26. | Ferağa ila ehlihi fe cae bi ıclin semin |
27. | Fe karrabehu ileyhim kale e la te'kulun |
28. | Fe evcese minhum hıyfeh kalu la tehaf ve beşşeruhu bi ğulamin alim |
29. | Fe akbeletimraetuhu fi sarratin fe sakket vecheha ve kalet acuzun akıym |
30. | Kalu kezaliki kale rabbuk innehu huvel hakimul alim |
31. | Kale fema hatbukum eyyuhel murselun |
32. | Kalu inna ursilna ila kavmim mucrimin |
33. | Li nursile aleyhim hıcaratem min tıyn |
34. | Musevvemeten ınde rabbike lil musrifin |
35. | Fe ahracna men kane fiha minel mu'minin |
36. | Fe ma vecedna fiha ğayra beytim minel muslimin |
37. | Ve terakna fiha ayetel lillezine yehafunel azabel elim |
38. | Ve fi musa iz erselnahu ila fir'avne bi sultanim mubin |
39. | Fe tevella bi ruknihi ve kale sahırun ev mecnun |
40. | Fe ehaznahu ve cunudehu fe nebeznahum fil yemmi ve huve mulim |
41. | Ve fi adin iz erselna aleyhimur rihal akıym |
42. | Ma tezeru min şey'in etet aleyhi illa cealethu kir ramim |
43. | Ve fi semude iz kıyle lehum temetteu hatta hıyn |
44. | Fe atev an emri rabbihim fe ehazethumus saıkatu ve hum yenzurun |
45. | Femestetau min kıyamiv ve ma kanu muntesırın |
46. | Ve kavme nuhım min kabl innehum kanu kavmen fasikıyn |
47. | Ves semae beneynaha bi eydiv ve inna le musiun |
48. | Vel erda feraşnaha fe nı'mel mahidun |
49. | Ve min kulli şey'in halakna zevceyni leallekum tezekkerun |
50. | Fe firru ilallah inni lekum minhu nezirum mubin |
51. | Ve la tec'alu meallahi ilahen ahar inni lekum minhu nezirum mubin. |
52. | Kezalike ma etellezine min kablihim mir rasulin illa kalu sahırun ev mecnun |
53. | E tevasav bih bel hum kavmun tağun |
54. | Fe tevelle anhum fe ma ente bi melun |
55. | Ve zekkir fe innez zikra tenfeul mu'minin |
56. | Ve ma halaktul cinne vel inse illa li ya'budun |
57. | Ma uridu minhum mir rizkıv ve ma uridu ey yut'ımun |
58. | İnnellahe huver razzaku zul kuvvetil metin |
59. | Fe inne lellezine zalemu zenubem misle zenubi ashabihim fe la yesta'cilun |
60. | Fe veylul lillezine keferu miy yevmihimullezi yuadun |
51 - ZÂRİYÂT
SÛRESİ
Mekke döneminde inmiştir. 60 âyettir. Sûre, adını ilk âyette geçen “ez-zâriyât”
kelimesinden almıştır. Zâriyât, esip savuran rüzgarlar demektir. Sûrede başlıca,
öldükten sonra hesap için toplanma, inkarcıların ahirette karşılaşacakları azap,
mü’minlere verilecek mükafatlar, Allah’ın varlığını ve birliğini gösteren kevni
deliller konu edilmektedir.
Bismillahirrahmânirrahîm
1,2,3,4,5,6. Tozutup savuranlara, ağırlık taşıyanlara, kolaylıkla akanlara, iş
bölüştürenlere andolsun ki, size vaad olunan şey elbette doğrudur. Hesap ve ceza
mutlaka gerçekleşecektir.1
7,8. Yollara (yıldızların dolaştığı
yörüngelere) sahip göğe andolsun ki, muhakkak siz, (peygamber hakkında)
çelişkili sözler söylüyorsunuz.
9. Ondan (Peygamber’den) çevrilen çevrilir.
10,11. Cehalet içinde gaflete dalmış olan (ve “Muhammed şairdir, delidir” diyen)
yalancılar kahrolsun!
12. “Ceza günü ne zaman?” diye sorarlar.
13,14. Ateş üzerinde azaba uğratılacakları gün (görevli melekler onlara şöyle
der): “Azabınızı tadın! İşte acele isteyip durduğunuz şey budur.”
15,16. Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlar, Rablerinin kendilerine
verdiği şeyleri alarak cennetlerde ve pınar başlarında bulunurlar. Şüphesiz
onlar bundan önce iyilik yapan kimselerdi.
17. Geceleri pek az uyurlardı.
18. Seherlerde bağışlama dilerlerdi.
19. Mallarında (yardım) isteyen ve (iffetinden dolayı isteyemeyip) mahrum
olanlar için bir hak vardır.
20,21. Kesin olarak inananlar için yeryüzünde ve kendi nefislerinizde birçok
alametler vardır. Hâlâ görmüyor musunuz?
22. Gökte rızkınız ve size vaad olunan şeyler vardır.
23. Göğün ve yerin Rabbine andolsun ki o (size vadolunanlar), sizin konuşmanız
gibi gerçektir.
24. (Ey Muhammed!) İbrahim’in ağırlanan misafirlerinin haberi sana geldi mi?
25. Hani onlar, İbrahim’in yanına varmışlar ve “Selâm olsun sana!” demişlerdi. O
da “Size de selâm olsun.” demiş, “Bunlar tanınmamış (yabancı) kimseler” (diye
düşünmüştü).
26. Hissettirmeden ailesinin yanına gidip, (pişirilmiş) semiz bir buzağı
getirdi.
27. Onu önlerine koydu. “Yemez misiniz?” dedi.
28. (Yemediklerini görünce) onlardan İbrahim’in içine bir korku düştü. Onlar,
“korkma” dediler ve onu bilgin bir oğul ile müjdelediler.
29. Bunun üzerine karısı bir çığlık kopararak yönelip elini yüzüne vurdu. “Ben
kısır bir kocakarıyım (nasıl çocuğum olabilir?)” dedi.
30. Onlar dediler ki: “Rabbin böyle buyurdu. Şüphesiz O, hüküm ve hikmet
sahibidir, hakkıyla bilendir.”
31. İbrahim onlara: “O halde asıl işiniz nedir
ey elçiler?” dedi.
32,33,34. Onlar şöyle dediler: “Biz suçlu bir kavme (Lût’un kavmine), üzerlerine
çamurdan, pişirilmiş ve Rabbinin katında haddi aşanlar için belirlenmiş taşlar
yağdırmak için gönderildik.”
35. Orada (Lût’un yöresinde) bulunan mü’minleri çıkardık.
36. Zâten orada bir ev halkında başka müslüman bulamadık.
37. Orada, elem dolu azapdan korkacaklar için bir ibret bıraktık.
38. Mûsâ kıssasında da ibret vardır. Hani biz onu açık bir delil ile Firavun’a
göndermiştik.
39. O ise kuvvetine güvenerek yüz çevirdi ve “Bu bir büyücü veya delidir” dedi.
40. Bunun üzerine biz de kendisini ve ordularını yakalayıp denize attık. O ise
(pişman olmuş), kendini kınıyordu.
41. Ad kavminde de ibretler vardır. Hani onların üzerine köklerini kesen rüzgarı
göndermiştik.
42. Üzerine uğradığı hiçbir şeyi bırakmıyor, mutlaka onu kül ediyordu.
43. Semûd kavminde de ibretler vardır. Hani onlara, “Bir süreye kadar faydalanın
bakalım” denmişti
44. Derken Rablerinin emrinden uzaklaşıp azmışlardı. Bu yüzden bakınıp dururken
kendilerini yıldırım çarpıvermişti.
45. Artık, ne yerlerinden kalkmaya güçleri yetti ne de başkasından yardım
görebildiler.
46. Bunlardan önce de Nûh kavmini helak etmiştik. Çünkü onlar fâsık bir toplum
idiler.
47. Göğü kudretimizle biz kurduk ve şüphesiz bizim (her şeye) gücümüz yeter.2
48. Yeri de biz döşedik. Biz ne güzel döşeyiciyiz.
49. Düşünüp ibret alasınız diye her şeyden (erkekli dişili) iki eş yarattık.
50. O halde Allah’a koşun. Şüphesiz ben, size O’nun katından gönderilmiş açık
bir uyarıcıyım.
51. Allah ile beraber başka bir ilah edinmeyin. Gerçekten ben, size, Allah
tarafından gönderilmiş açık bir uyarıcıyım.
52. İşte böyle! Onlardan öncekilere hiçbir
peygamber gelmemişti ki,“O bir büyücüdür” yahut “bir delidir” demiş olmasınlar.
53. Onlar bunu birbirlerine tavsiye mi ettiler (ki hep aynı şeyleri
söylüyorlar)? Hayır, onlar azgın bir topluluktur.
54. Onun için, onlardan yüz çevir. Artık kınanacak değilsin.
55. Sen yine de öğüt ver. Çünkü öğüt mü’minlere fayda verir.
56. Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.
57. Ben, onlardan bir rızık istemiyorum. Bana yedirmelerini de istemiyorum.
58. Şüphesiz Allah rızık verendir, güçlüdür, çok kuvvetlidir.
59. Şüphesiz zulmedenler için (önceki müşrik) arkadaşlarının azap payı gibi
payları vardır. Artık azabımı acele istemesinler.
60. Uyarıldıkları günlerinden dolayı vay o inkar edenlerin haline!