012 - Y U S U F يوسف
|
Bismillahirrahmanirrahim
1. Elif lam
ra tilke ayatül kitabil mübın 2. İnna enzelnahü kur'anen arabiyyel lealleküm ta'kılun 3. Nahnü nekussu aleyke ahsenel kasası bima evhayna ileyke hazel kur'ane ve in künte min kablihı le minel ğafilın 4. İz kale yusüfü li ebıhi ya ebeti innı raeytü ehade aşera kevkebev veş şemse vel kamera raeytühüm li sacidın 5. Kale ya büneyye la taksus rü'yake ala ıhvetike fe yekıdu leke keyda inneş şeytane lil insani adüvvüm mübın 6. Ve kezalike yectebıke rabbüke ve yüallimüke min te'vilil ehadısi ve yütimmü nı'metehu aleyke ve ala ali ya'kube kema etemmeha ala ebeveyke min kablü ibrahıme ishak inne rabbeke alımün hakım 7. Le kad kane fı yusüfe ıhvetihı ayatül lis sailın 8. İz kalu le yusüfü ve ehuhü ehabbü ila ebına minna ve nahnü usbeh inne ebana le fı dalalim mübın 9. Uktülu yusüfe evitrahuhü erday yahlü leküm vechü ebıküm ve tekunu mim ba'dihı kavmen salihıyn 10. Kale kailüm minhüm la taktülu yusüfe ve elkuhü fı ğayabetil cübbi yeltekıthü ba'düs seyyarati in küntüm faılın 11. Kalu ya ebana ma leke la te'menna ala yusüfe inna lehu lenasihun 12. Ersilhü meana ğadey yerta' ve yel'ab ve inna lehu lehafizun 13. Kale innı le yahzününı en tezhebu bihı ve ehafü ey ye'külehüz zi'bü ve entüm anhü ğafilun 14. Kalu le in ekelehüz zi'bü ve nahnü usbetün inna izel le hasirun 15. Fe lemma zehebu bihı ve ecmeu ey yec'aluhü fı ğayabetil cübb ve evhayna ileyhi le tünebbiennehüm bi emrihim haza ve hüm la yeş'urun 16. Ve cau ebahüm ışaey yebkun 17. Kalu ya ebana inna zehebna nestebiku ve terakna yusüfe ınde metaına fe ekelehüz zi'b ve ma ente bi mü'minil lena ve lev künna sadikıyn 18. Ve cau ala kamısıhı bi demin kezib kale bel sevvelet leküm enfüsüküm emra fe sabrun cemıl vallahül müsteanü ala ma tesıfun 19. Ve caet seyyaratün fe erselu varidehüm fe edla delveh kale ya büşra haza ğulam ve eserruhü bidaah vallahü alımün bi ma ya'melun 20. Ve şeravhü bi semenim bahsin derahime ma'dudeh ve kanu fıhi minez zahidın 21. Ve kalellezişterahü mim mısra limraetihı ekrimı mesvahü asa ey yenfeana ev nettehızehu veleda ve kezalike mekkenna li yusüfe fil erdı ve li nuallimehu min te'vılil ehdıs vallahü ğalibün ala emrihı ve lakinne ekseran nasi la ya'lemun 22. Ve lemma beleğa eşüddehu ateynahü hukmev ve ılma ve kezalike neczil muhsinın 23. Ve ravedethülletı hüve fı beytiha an nefsihı ve ğallekatil ebvabe ve kalet heyte lek kale meazellahi innehu rabbı ahsene mesvay innehu la yüflihuz zalimun 24. Ve le kad hemmet bihı ve hemme biha lev la er raa bürhane rabbih kezalike li nasrife anhüs sue vel fahşa' innehu min ıbadinel muhlesıyn 25. Vestebekal babe ve kaddet kamısahu min dübüriv ve elfeya seyyideha ledel bab kalet ma ceazü men erade bi ehlike suen illa ey yüscene ev azabün elım 26. Kale hiye ravedetnı an nefsı ve şehide şahidüm min ehliha in kane kamısuhu kudde min kubulin fe sadekat ve hüve minel kazibın 27. Ve in kane kamısuhu kudde min dübürin fe kezebet ve hüve mines sadikıyn 28. Felemma raaa kamısahu kudde min dübürin kale innehu min keydikünn inne keydekünne azıym 29. Yusüfü a'rıd an haza vestağfirı li zembik inneki künti minel hatıın 30. Ve kale nisvetün fil medınetimraetül azızi türavidü fetaha an nefsih kad şeğafeha hubba inna leneraha fı dalalim mübın 31. Felemma semiat bi mekrihinne erselet ileyhinne ve a'tedet lehünne müttekeev ve atet külla vahıdetim minhünne sikkınev ve kaletıhruc aleyhinn felemma raeynehu ekbernehu ve katta'ne eydiyehünne ve kulne haşe lillahi ma haza beşera in haza illa melekün kerım 32. Kalet fe zalikünnellezı lümtünnenı fıh ve le kad ravedtühu an nefsihı festa'sam ve leil lem yef'al ma amürruhu le yüscenenne ve leyekunem mines sağırın 33. Kale rabbis sicnü ehabbü ileyye mimma yed'unenı ileyh ve illa tasrif annı keydehünne asbü ileyhinne ve eküm minel cahilın 34. Festecabe lehu rabbühu fe sarafe anhü keydehünn innehu hüves semıul alım 35. Sümme beda lehüm mim ba'di ma raevül ayati le yescününnehu hatta hıyn 36. Ve dehale meahüs sicne feteyan kale ehadühüma innı eranı a'sıru hamra ve kalel aharu innı eranı ahmilü fevka ra'sı hubzen te'külüt tayru minh nebbi'na bi te'vılih inna nerake minel muhsinın 37. Kale la ye'tiküma taamün türzekanihı illa nebbe'tüküma bi te'vılihı kable ey ye'tiyeküma zaliküma mimma alemenı rabbı innı teraktü millete kavmil la yü'minune billahi ve hüm bil ahırati hüm bil ahırati hüm kafirun 38. Vetteba'tü millete abai ibrahıme ve ishaka ve ya'kub ma kane lena en nüşrike billahi min şey' zalike min fadlillahi aleyna ve alen nasi ve lakinne ekseran nasi la yeşkürun 39. Ya sahıbeyis sicni e erbabüm müteferrikune hayrun emillahül vahıdül kahhar 40. Ma ta'büdune min dunihı illa esmaen semmeytümuha entüm ve abaüküm ma enzelellahü biha min sültan inil hukmü illa lillah emera ella ta'büdu illa iyyah zaliked dınül kayyimü ve lakinne ekseran nasi la ya'lemun 41. Ya sahıbeyis sicni emma ehadüküma fe yeskıy rabbehu hamra ve emmel aharu fe yuslebü fe te'külüt tayru mir ra'sih kudıyel emrullezı fıhi testeftiyan 42. Ve kale lillezı zanne ennehu nacim minhümezkürnı ınde rabbike fe ensahüş şeytanü zikra rabbihı fe lebise fis sicni bid'a sinın 43. Ve kalel melikü innı era seb'a bekaratin simaniy ye'külühünne seb'un ıcafüv ve seb'a sümbülatin hudriv ve uhara yabisat ya eyyühel meleü eftunı fı rü'yaye in küntüm lir rü'ya ta'bürun 44. Kalu adğasü ahlam ve ma nahnü bi te'vılil ahlami bi alimın 45. Ve kalellezı neca minhüma veddekera ba'de ümmetin ene ünebbiüküm bi te'vılihı fe ersilun 46. Yusüfü eyyühes sıddıku eftina fı seb'ı bekaratin simaniy ye'külününne seb'un ıcafüv ve seb'ı sümbülatin hudriv ve ühara yabisatil leallı erciu ilen nasi leallehüm ya'lemun 47. Kale tezraune seb'a sinıne deeba fe ma hasadtüm fezeruhü fı sümbülihı illa kalılem mimma te'külun 48. Sümme ye'tı mim ba'di zalike seb'un şidadüy ye'külne ma kaddemtüm lehünne illa kalılem mimma tuhsınun 49. Sümme ye'tı mim ba'di zalike amün fıhi yüğasün nasü ve fıhi ya'sırun 50. Ve kalel melikü'tunı bih fe lemma caehür rasulü kalercı'ila rabbike fes'elhü ma balün nisvetillatı katta'ne eydiyehünn inne rabbı bi keydihinne alım 51. Kale ma hatbükünne iz ravedtünne yusüfe an nefsih kulne haşe lillahi ma alimna aleyhi min su' kaletimraetül azızil ane hashasal hakku ene ravedtühu an nefsihı ve innehu le mines sadikıyn 52. Zalike li ya'leme ennı lem ehunhü bil ğaybi ve ennellahe la yehdı keydel hainın 53. Ve ma überriü nefsı innen nefse le emmaratüm bis sui illa ma rahıme rabbı inne rabbı ğafurur rahıym 54. Ve kalel melikü'tunı bihı estahlıshü li nefsı fe lemma kellemehu kale innekel yevme ledeyna mekınün emın 55. Kalec'alnı ala hazainil ard innı hafıyzun alım 56. Ve kezalike mekkenna li yusüfe fil ard yetebevveü minha haysü yeşa' nüsıybü bi rahmetina men neşaü ve la nüdıy'u ecral muhsinın 57. Ve le ecrul ahırati hayrul lillezıne amenu ve kanu yettekun 58. Ve cae ıhvetü yusüfe fe dehalu aleyhi fe arafehüm ve hüm lehu münkirun 59. Ve lemma cehhezehüm bi cehazihim kale'tunı bi ehıl leküm min ebıküm ela teravne ennı ufil keyle ve ene hayrul münzilın 60. Fe il lem te'tunı bihı fe la keyle leküm ındı ve la takrabun 61. Kalu senüravidü anhü ebahü ve inne le faılun 62. Ve kaleli fityanihic'alu bidaatehüm fı rihalihim leallehüm ya'rifuneha izenkalebu ila ehlihim leallehüm yarciun 63. Fe lemma raceu ila ebıhim kalu ya ebana münia minnel keylü fe ersil meana ehana nektel ve inna lehu lehafizun 64. Kale hel amenüküm aleyhi illa kema emintüküm ala ehıyhi min kabl fellahü hayrun hafizav ve hüve erhamür rahımın 65. Ve lemma fetehu metaahüm vecedu bidaatehüm ruddet ileyhim kalu ya ebana ma nebğıy hazihı bidaatüna ruddet ileyna ve nemıru ehlena ve nahfezu ehana ve nezdadü keyle beıyr zalike keylüy yesır 66. Kale len ürsilehu meaküm hatta tü'tuni mevsikam minellahi lete'tünnenı bihı illa ey yühata biküm fe lemma atevhü mevsikahüm kalellahü ala ma nekulü vekıl 67. Ve kale ya beniyye la tedhulu mim babiv vahıdiv vedhulu min ebvabim müteferrikah ve ma uğnı anküm minellahi min şey' inil hukmü illa lillah aleyhi tevekkelt ve aleyhi fel yetevekkelil mütevekkilun 68. Ve lemma dehalu min haysü emerahüm ebuhüm ma kane yuğnı anhüm minellahi min şey'in illa laceten fı nefsi ya'kube kadaha ve innehu le zu ılmil lima allemnahü ve lakinne ekseran nasi la ya'lemun 69. Ve lemma dehalu ala yusüfe ave ileyhi ehahü kale innı ene ehuke fe la tebteis bima kanu ya'melun 70. Fe lemma cehhezehüm bi cehazihim ceales sikayete fı rahli ehıyhi sümme ezzene müezzinün eyyetühel ıyru inneküm le sarikun 71. Kalu ve akbelu aleyhim maza tefkıdun 72. Kalu nefkıdü suvaal meliki ve li men cae bihı hımlü beıyriv ve ene bihı zeıym 73. Kalu tellahi le kad alimtüm ma ci'na li nüfside fil erdı ve ma künna sarikıyn 74. Kalu fe ma cezaühu in küntüm kazibın 75. Kalu cezaühu mev vücide fı rahlihı fe hüve cezaüh kezalike necziz zalimın 76. Fe bedee bi ev'ıyetihim kable viai ehıyhi sümmestahraceha min viai ehıyh kezalike kidna li yusüf ma kane li ye'huze ehahü fı dınil melikı illa ey yeşaellah nerfeu deracatim men neşa' ve fevka külli zı ılmin alım 77. Kalu iy yesrık fe kad seraka ehul lehu min kabl fe eserraha yusüfü fı nefsihı ve lem yübdiha lehüm kale entüm şerrum mekana vallahü a'lemü bima tesıfun 78. Kalu ya eyyühel azızü inne lehu eben şeyhan kebıran fe huz ehadena mekaneh inna nerake minel muhsinın 79. Kale meazellahi en ne'huze illa mev vecedna metaana ındehu inna izel le zalimun 80. Fe lemmestey'esu minhü halesu neciyya kale kebıruhüm e lem ta'lemu enne ebaküm kad ehaze aleyküm mevsikam minellahi ve min kablü ma ferrattüm fı yusüf fe len ebrahal erda hatta ye'zene lı ebı ev yahkümellahü lı ve hüve hayrul hakimın 81. İrciu illa ebıküm fe kulu ya ebana innebneke serak ve ma şehidna illa bima alimna ve ma künna lilğaybi hafizıyn 82. Ves'elil karyetelletı künna fıha vel ıyralletı akbelna fıha ve inna lesadikun 83. Kale bel sevvelet leküm enfüsüküm emra fe sabrun cemıl asellahü ey ye'tiyenı bihim cemıa innehu hüvel alımül hakım 84. Ve tevella anhüm ve kale ya esefa ala yusüfe vebyaddat aynahü minel huzni fe hüve kezıym 85. Kalu tellahi tefteü tezküru yusüfe hatta tekune haradan ev teküru yusüfe hatta tekune haradan ev tekune minel halikın 86. Kale innema eşku bessı ve huznı ilellahi ve a'lemü minellahi ma la ta'lemun 87. Ya beniyyezhebu fe tehassesu miy yusüfe ve ehıyhi ve la tey'esu mir ravhıllahi illel kavmül kafirun 88. Fe lemma dehalu aleyhi kalu ya eyyühel azızü messena ve ehlened durru ve ci'na bi bidaatim müzcatin fe evfi lenel keyle ve tesaddak aleynav innellahe yeczil mütesaddikıyn 89. Kale hel alimtüm ma fealtüm bi yusüfe ve ehıyhi iz entüm cahilun 90. Kalu einneke le ente yusüf kale ene yusüfü ve haza ehıy kad mennellahü aleyna innehu mey yettekı ve yasbir fe innellahe la yüdıy'u ecral muhsinın 91. Kalu tellahi le kad aserakellahü aleyna ve in künna le hatıın 92. Kale la tesrıbe aleykümül yevm yağfirullahü leküm ve hüve erhamür rahımın 93. İzhebu bi kamısıy haza fe elkuhü ala vechi ebı ye'ti besıyra ve'tunı bi ehliküm ecmeıyn 94. Ve lemma fesaletil ıyru kale ebuhüm innı le ecidü rıha yusüfe lev la en tüfennidun 95. Kalu tellahi inneke le fı dalalikel kadım 96. Fe lemma en cael beşıru elkahü ala vechihı fertedde besıyra kale elem ekul leküm innı a'lemü minellahi ma la ta'lemun 97. Kalu ya ebanestağfir lena zünubena inna künna hatıın 98. Kale sevfe estağfiru leküm rabbı innehu hüvel ğafurur rahıym 99. Fe lemma dehalu ala yusüfe ava ileyhi ebeveyhi ve kaledhulu mısra in şaellahü aminın 100. Ve rafea ebeveyhi alel arşi ve harru lehu sücceda ve kale ya ebeti haza te'vılü rü'yaye min kablü kad cealeha ribbı hakka ve kad ahsene bı iz ahracenı mines sicni ve cae biküm minel bedvi mim ba'di en nezeğaş şeytanü beynı ve beyne ıhvetı inne rabbı latıyfül lima yeşa' innehu hüvel alımül hakım 101. Rabbi kad ateytenı minel mülki ve allemtenı min te'vılil ehadıs fatıras semavati vel erdı ente veliyyı fid dünya vel ahırah teveffenı müslimev ve elhıknı bis salihıyn 102. Zalike min embail ğaybi nuhıyhi ileyk ve ma künte ledeyhim iz ecmeu emrahüm ve hüm yemkürun 103. Ve ma ekserun nasi ve lev haraste bi mü'minın 104. Ve ma tes'elühüm aleyhi min ecr in hüve illa zikrul lil alemın 105. Ve keeyyim min ayetin fis semavati vel erdı yemürrune aleyha ve hüm anhü mu'ridun 106. Ve ma yü'minü ekseruhüm billahi illa ve hüm müşrikun 107. E fe eminu en te'tiyehüm ğaşiyetüm min azabillahi ev te'tiyehümüs saatü bağtetev ve hüm la yeş'urun 108. Kul hazihı sebılı ed'u ilellahi ala besıyratin ene ve menittebeanı ve sübhanellahi ve ma ene minel müşrikın 109. Ve ma erselna min kablike illa ricalen nuhıy ileyhim min ehlil kura e fe lem yesıru fil erdı fe yenzuru keyfe kane akıbetüllezıne min kablihim ve la darul ahırati hayrul lillezınettekav e fe la ta'kılun 110. Hatta izestey'eser rusülü ve zannu ennehüm kad küzibu caehüm nasruna fe nücciye men neşa' ve la yüraddü be'süna anil kavmil mücrimın 111. Le kad kane fı kasasıhum ıbratül li ülil elbab ma kane hadısey yüftera ve lakin tasdıkallezı beyne yedeyhi ve tefsıyle külli şey'iv ve hüdev ve rahmetel li kavmiy yü'minun |
12 - YÛSUF SÛRESİ
Mekke döneminde inmiştir. 111 âyettir. Bu sûrede Yûsuf Peygamberin hayatta
karşılaştığı sıkıntılar ve bunlara sabrederek nasıl başarıya ulaştığı
anlatılmakta ve inananlar için faydalı öğütler, önemli mesajlar verilmektedir.
Kur’an’da baştan sona kadar bir tek konuyu anlatan tek sûre budur.
Bismillahirrahmânirrahîm
1. Elif Lâm Râ.1 Bunlar, apaçık Kitabın âyetleridir.2
2. Biz onu, akıl erdiresiniz diye Arapça bir Kur’an olarak indirdik.
3. Sana bu Kur’an’ı vahyetmekle kıssaların en güzelini anlatıyoruz. Halbuki daha
önce sen bunlardan habersiz idin.
4. Hani Yûsuf babasına, “Babacığım! Gerçekten ben (rüyada) on bir yıldız, güneşi
ve ayı gördüm. Gördüm ki onlar bana boyun eğiyorlardı” demişti.
5. Babası, şöyle dedi: “Yavrucuğum! Rüyanı
kardeşlerine anlatma. Yoksa, sana tuzak kurarlar. Çünkü şeytan, insanın apaçık
düşmanıdır.”
6. “İşte Rabbin seni böylece seçecek, sana (rüyada görülen) olayların yorumunu
öğretecek ve daha önce ataların İbrahim ve İshak’a nimetlerini tamamladığı gibi
sana ve Yakub soyuna da tamamlayacaktır. Şüphesiz Rabbin hakkıyla bilendir,
hüküm ve hikmet sahibidir.”
7. Andolsun, Yûsuf ve kardeşlerinde (hakikati arayıp) soranlar için ibretler
vardır.
8. Kardeşleri dediler ki: “Biz güçlü bir topluluk olduğumuz halde Yûsuf ve
kardeşi (Bünyamin) babamıza bizden daha sevgilidir. Doğrusu babamız açık bir
yanılgı içindedir.”3
9. “Yûsuf’u öldürün veya onu bir yere atın ki babanız sadece size yönelsin.
Ondan sonra (tövbe edip) salih kimseler olursunuz.”
10. Onlardan bir sözcü, “Yûsuf’u öldürmeyin, onu bir kuyunun dibine bırakın ki
geçen kervanlardan biri onu bulup alsın. Eğer yapacaksanız böyle yapın” dedi.
11. Babalarına şöyle dediler: “Ey babamız! Yûsuf hakkında bize neden
güvenmiyorsun? Halbuki biz onun iyiliğini isteyen kişileriz.”
12. “Yarın onu bizimle beraber gönder de gezip oynasın. Şüphesiz biz onu
koruruz.”
13. Babaları “Doğrusu onu götürmeniz beni üzer, siz ondan habersiz iken onu kurt
yer diye korkuyorum.”
14. Onlar da, “Andolsun biz kuvvetli bir topluluk iken onu kurt yerse (o
takdirde) biz gerçekten hüsrana uğramış oluruz” dediler.
15. Yûsuf’u götürüp kuyunun dibine bırakmaya
karar verdikleri zaman biz de O'na, “Andolsun, (senin Yûsuf olduğunun) farkında
değillerken onların bu işlerini sen kendilerine haber vereceksin” diye vahyettik.
16. (Yûsuf’u kuyuya bırakıp) akşamleyin ağlayarak babalarına geldiler.
17. “Ey babamız! Biz yarışa girmiştik. Yûsuf’u da eşyamızın yanında bırakmıştık.
(Bir de ne görelim) O'nu kurt yemiş. Her ne kadar doğru söylesek de sen bize
inanmazsın” dediler.
18. Bir de üzerine, sahte bir kan bulaştırılmış gömleğini getirdiler. Yakub dedi
ki: “Hayır! Nefisleriniz sizi aldatıp böyle bir işe sürükledi. Artık bana düşen,
güzel bir sabırdır. Anlattıklarınıza karşı yardımı istenilecek de ancak
Allah’tır.”
19. Bir kervan gelmiş sucularını suya göndermişlerdi. Sucu kovasını kuyuya
salınca “Müjde! Müjde, İşte bir oğlan!” dedi. O'nu alıp bir ticaret malı olarak
sakladılar. Oysa Allah, onların yaptıklarını biliyordu.
20. O'nu ucuz bir fiyata, birkaç dirheme sattılar. Zaten ona değer
vermiyorlardı.4
21. O'nu satın alan Mısırlı kişi hanımına dedi ki: “Ona iyi bak. Belki bize
yararı dokunur veya onu evlat ediniriz.” İşte böylece biz Yûsuf’u o yere
(Mısır’a) yerleştirdik ve ona (rüyadaki) olayların yorumunu öğretelim diye böyle
yaptık. Allah işinde galiptir, fakat insanların çoğu bunu bilmezler.
22. Olgunluk çağına erişince O'na hikmet ve ilim verdik. İşte biz, iyi
davrananları böyle mükâfatlandırırız.
23. Evinde bulunduğu kadın (gönlünü ona
kaptırıp) ondan arzuladığı şeyi elde etmek istedi ve kapıları kilitleyerek
“Haydi gelsene!” dedi. O ise, “Allah’a sığınırım, çünkü o (kocan) benim
efendimdir, bana iyi baktı. Şüphesiz zalimler kurtuluşa eremezler” dedi.
24. Andolsun kadın ona (göz koyup) istek duymuştu. Eğer Rabbinin delilini
görmemiş olsaydı Yûsuf da ona istek duyacaktı. Biz ondan kötülüğü ve fuhşu
uzaklaştırmak için işte böyle yaptık. Çünkü o, ihlâsa erdirilmiş
kullarımızdandı.
25. İkisi de kapıya koştular. Kadın Yûsuf’un gömleğini arkadan yırttı. Kapının
yanında hanımın efendisine rastladılar. Kadın dedi ki: “Senin ailene kötülük
yapmak isteyenin cezası, ancak zindana atılmak veya can yakıcı bir azaptır.”
26. Yûsuf, “O benden arzusunu elde etmek istedi” dedi. Kadının ailesinden bir
şahit de şöyle şahitlik etti: “Eğer onun gömleği önden yırtılmışsa, kadın doğru
söylemiştir, O (Yûsuf) yalancılardandır.”
27. “Eğer gömleği arkadan yırtılmışsa kadın yalan söylemiştir. O (Yûsuf) ise,
doğru söyleyenlerdendir.”
28. Kadının kocası Yûsuf’un gömleğinin arkadan yırtıldığını görünce dedi ki:
“Şüphesiz bu, siz kadınların tuzağıdır. Şüphesiz sizin tuzağınız çok büyüktür.”
29. “Ey Yûsuf! Sen bundan sakın kimseye bahsetme. (Ey Kadın,) sen de günahının
bağışlanmasını dile. Çünkü sen günah işleyenlerdensin.”
30. Şehirde bir takım kadınlar, “Aziz’in karısı, (hizmetçisi olan)
delikanlısından murad almak istemiş. Ona olan aşkı yüreğine işlemiş. Şüphesiz
biz onu açık bir sapıklık içinde görüyoruz” dediler.
31. Kadın, bunların dedikodularını işitince
haber gönderip onları çağırdı. (ziyafet düzenleyip) onlar için oturup
yaslanacakları yer hazırladı. Her birine birer de bıçak verdi ve Yûsuf’a, “Çık
karşılarına” dedi. Kadınlar Yûsuf’u görünce onu pek büyüttüler ve şaşkınlıkla
ellerini kestiler. “Haşa! Allah için, bu bir insan değil, ancak şerefli bir
melektir” dediler.
32. Bunun üzerine kadın onlara dedi ki: “İşte bu, beni hakkında kınadığınız
kimsedir. Andolsun, ben ondan murad almak istedim. Fakat o iffetinden dolayı
bundan kaçındı. Andolsun, eğer emrettiğimi yapmazsa mutlaka zindana atılacak ve
zillete uğrayanlardan olacak.”
33. Yûsuf, “Ey Rabbim! Zindan bana, bunların beni dâvet ettiği şeyden daha
sevimlidir. Onların tuzaklarını benden uzaklaştırmazsan onlara meyleder ve
cahillerden olurum” dedi.
34. Rabbi onun duasını kabul etti ve kadınların tuzaklarını ondan uzaklaştırdı.
Şüphesiz ki o, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
35. Sonra onlar, Yûsuf’un suçsuzluğunu ortaya koyan delilleri gördükten sonra
yine de mutlaka onu bir süre zindana atmayı uygun buldular.
36. Onunla beraber zindana iki delikanlı daha girdi. Biri, “Ben rüyamda şaraplık
üzüm sıktığımı gördüm” dedi. Diğeri, “Ben de rüyamda başımın üzerinde, kuşların
yediği bir ekmek taşıdığımı gördüm. Bize bunun yorumunu haber ver. Şüphesiz biz
seni iyilik yapanlardan görüyoruz” dedi.
37. Yûsuf dedi ki: “Sizin yiyeceğiniz yemek size gelmeden önce onun ne olduğunu
bildiririm. Bu, bana Rabbimin öğrettiklerindendir. Ben, Allah’a inanmayan ve
ahireti inkar eden bir milletin dinini bıraktım.”
38. “Atalarım İbrahim, İshak ve Yakub’un dinine
uydum. Bizim Allah’a herhangi bir şeyi ortak koşmamız (söz konusu) olamaz. Bu,
bize ve insanlara Allah’ın bir lütfudur, fakat insanların çoğu şükretmezler.”
39. “Ey zindan arkadaşlarım! Ayrı ayrı ilahlar mı daha iyidir, yoksa mutlak
hakimiyet sahibi olan tek Allah mı?”
40. “Siz Allah’ı bırakıp; sadece sizin ve atalarınızın taktığı bir takım
isimlere (düzmece ilahlara) tapıyorsunuz. Allah onlar hakkında hiçbir delil
indirmemiştir. Hüküm ancak Allah’a aittir. O, kendisinden başka hiçbir şeye
tapmamanızı emretmiştir. İşte en doğru din budur. Fakat insanların çoğu
bilmezler.”
41. “Ey zindan arkadaşlarım! (Rüyanızın yorumuna gelince,) biriniz efendisine
şarap sunacak, diğeri ise asılacak ve kuşlar başından yiyecektir. Yorumunu
sorduğunuz iş böylece kesinleşmiştir.”
42. Yûsuf, onlardan kurtulacağını düşündüğü kişiye, “Efendinin yanında beni an”,
dedi. Fakat şeytan O'nu efendisine hatırlatmayı unutturdu da bu yüzden o, birkaç
yıl daha zindanda kaldı.
43. Kral, “Ben rüyamda yedi semiz ineği, yedi zayıf ineğin yediğini; ayrıca yedi
yeşil başak ve yedi de kuru başak görüyorum. Ey ileri gelenler! Eğer rüya
yorumluyorsanız, rüyamı bana yorumlayın” dedi.
44. Dediler ki: “Bunlar karma karışık
düşlerdir. Biz böyle düşlerin yorumunu bilmiyoruz.”
45. Zindandaki iki kişiden kurtulmuş olanı, nice zamandan sonra (Yûsuf’u)
hatırladı ve, “Ben size onun yorumunu haber veririm, hemen beni (zindana)
gönderin” dedi.
46. (Zindana varınca), “Yûsuf! Ey doğru sözlü! Rüyada yedi semiz ineği yedi
zayıf ineğin yemesi, bir de yedi yeşil başakla diğer yedi kuru başak hakkında
bize yorum yap. Ümid ederim ki (vereceğin bilgi ile) insanlara dönerim de onlar
da (senin değerini) bilirler” dedi.
47. Yûsuf dedi ki: “Yedi yıl âdetiniz üzere ekin ekeceksiniz. Yiyeceğiniz az bir
miktar hariç, biçtiklerinizi başağında bırakın.”
48. “Sonra bunun ardından yedi kurak yıl gelecek, saklayacağınız az bir miktar
hariç bu yıllar için biriktirdiklerinizi yiyip bitirecek.”
49. “Sonra bunun ardından insanların yağmura kavuşacağı bir yıl gelecek. O zaman
(bol rızka kavuşup) şıra ve yağ sıkacaklar.”
50. Kral, “Onu bana getirin” dedi. Elçi Yûsuf’a gelince (Yûsuf) dedi ki:
“Efendine dön de ellerini kesen o kadınların derdi ne idi, diye sor. Şüphesiz
Rabbim onların hilesini hakkıyla bilendir.”
51. Kral kadınlara, “Yûsuf’tan murad almak istediğiniz zaman derdiniz ne idi?”
dedi. Kadınlar, “Haşa! Allah için, biz onun bir kötülüğünü bilmiyoruz” dediler.
Aziz’in karısı ise, “Şimdi gerçek ortaya çıktı. Ondan ben murad almak istedim.
Şüphesiz Yûsuf doğru söyleyenlerdendir” dedi.
52. (Yûsuf), “Benim böyle yapmam, Aziz’in; yokluğunda, benim kendisine hainlik
etmediğimi ve Allah’ın, hainlerin tuzaklarını başarıya ulaştırmayacağını bilmesi
içindi” dedi.
53. “Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü
Rabbimin merhamet ettiği hariç, nefis aşırı derecede kötülüğü emreder. Şüphesiz
Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir” dedi.
54. Kral, “Onu bana getirin, onu özel olarak yanıma alayım”, dedi. Onunla
konuşunca dedi ki: “Şüphesiz bugün sen yanımızda yüksek makam sahibi ve
güvenilir bir kişisin.”
55. Yûsuf, “Beni ülkenin hazinelerine bakmakla görevlendir. Çünkü ben iyi
koruyucu ve bilgili bir kişiyim” dedi.
56. Böylece Yûsuf’a, dilediği yerde oturmak üzere ülkede imkan ve iktidar
verdik. Biz rahmetimizi istediğimize veririz ve iyi davrananların mükâfatını
zayi etmeyiz.
57. Elbette ki, ahiret mükâfatı, inananlar ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlar
için daha iyidir.
58. (Derken) Yûsuf’un kardeşleri çıkageldiler ve yanına girdiler. Yûsuf onları
tanıdı, onlar ise Yûsuf’u tanımıyorlardı.
59. Yûsuf onların yüklerini hazırlatınca dedi ki: “Sizin baba bir kardeşinizi de
bana getirin. Görmüyor musunuz, ölçeği tam dolduruyorum ve ben misafir
ağırlayanların en iyisiyim.”
60. “Eğer onu bana getirmezseniz, artık benim yanımda size verilecek tek ölçek
(zahire) bile yoktur ve bir daha da bana yaklaşmayın.”
61. Dediler ki: “Onu babasından isteyeceğiz ve muhakkak bunu yaparız.”
62. Yûsuf adamlarına dedi ki: “Onların ödedikleri zahire bedellerini yüklerinin
içine koyun. Umulur ki ailelerine varınca onu anlarlar da belki yine dönüp
gelirler.”
63. Onlar, babalarına döndüklerinde, “Ey babamız! Bize artık zahire
verilmeyecek. Kardeşimizi (Bünyamin’i) bizimle gönder ki zahire alalım. Onu biz
elbette koruruz” dediler.
64. Yakub onlara, “Onun hakkında size ancak,
daha önce kardeşi hakkında güvendiğim kadar güvenebilirim! Allah en iyi
koruyandır ve O, merhametlilerin en merhametlisidir” dedi.
65. Yüklerini açıp zahire bedellerinin kendilerine geri verildiğini gördüler.
“Ey babamız! Daha ne isteriz? İşte ödediğimiz bedeller de bize geri verilmiş.
Onunla yine ailemize yiyecek getirir, kardeşimizi korur ve bir deve yükü zahire
de fazladan alırız. Çünkü bu getirdiğimiz az bir zahiredir” dediler.
66. Babaları, “Kuşatılıp çaresiz durumda kalmanız hariç, onu bana geri
getireceğinize dair Allah adına sağlam bir söz vermedikçe, onu sizinle
göndermeyeceğim” dedi. Ona güvencelerini verdiklerinde, “Allah söylediklerimize
vekildir” dedi.
67. Sonra da, “Ey oğullarım! Bir kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin.
Ama Allah’tan gelecek hiçbir şeyi sizden uzaklaştıramam. Hüküm ancak
Allah’ındır. Ben ona tevekkül ettim.5 Tevekkül edenler de yalnız ona tevekkül
etsinler” dedi.
68. Babalarının emrettiği şekilde (ayrı kapılardan) girdiklerinde (bile) bu,
Allah’tan gelecek hiçbir şeyi onlardan uzaklaştıracak değildi. Sadece Yakub
içindeki bir dileği ortaya koymuş oldu. Şüphesiz o, biz kendisine öğrettiğimiz
için bilgi sahibidir. Fakat insanların çoğu bilmezler.
69. Yûsuf’un huzuruna girdiklerinde; o, kardeşi Bünyamin’i yanına bağrına bastı
ve (gizlice) “Haberin olsun ben senin kardeşinim, artık onların yaptıklarına
üzülme” dedi.
70. Yûsuf onların yüklerini hazırlatırken su
kabını kardeşinin yüküne koydurdu. Sonra da bir çağırıcı şöyle seslendi: “Ey
kervancılar! Siz hırsızsınız.”
71. Yûsuf’un kardeşleri onlara dönerek, “Ne yitirdiniz?” dediler.
72. Onlar, “Hükümdar’ın su kabını yitirdik. Onu getirene bir deve yükü ödül var.
Ben buna kefilim” dediler.
73. Dediler ki: “Allah’a andolsun, siz de biliyorsunuz ki biz bu ülkede fesat
çıkarmaya gelmedik, hırsız da değiliz.”
74. Onlar, “Eğer yalancı iseniz, hırsızlığın cezası nedir?” dediler.
75. Onlar da: “Cezası, su kabı kimin yükünde bulunursa o kimsenin kendisi(nin
alıkonması) onun cezasıdır. Biz zalimleri böyle cezalandırırız” dediler.
76. Bunun üzerine Yûsuf, kardeşinin yükünden önce onların yüklerini aramaya
başladı. Sonra su kabını kardeşinin yükünden çıkardı. İşte biz Yûsuf’a böyle bir
plan öğrettik. Yoksa kralın kanunlarına göre kardeşini alıkoyamazdı. Ancak
Allah’ın dilemesi başka. Biz dilediğimiz kimsenin derecelerini yükseltiriz. Her
ilim sahibinin üstünde daha iyi bir bilen vardır.
77. Dediler ki: “Eğer o çalmışsa, daha önce onun bir kardeşi de çalmıştı.” Yûsuf
bunu içinde sakladı ve onlara belli etmedi. İçinden, “Siz kötü bir durumdasınız;
anlattığınızı Allah çok daha iyi biliyor” dedi.
78. Onlar, Yûsuf’a: “Ey güçlü vezir! Bunun çok yaşlı bir babası var. Onun yerine
bizden birini alıkoy. Şüphesiz biz senin iyilik edenlerden olduğunu görüyoruz”
dediler.
79. Yûsuf, “Malımızı yanında bulduğumuz
kimseden başkasını tutmaktan Allah’a sığınırız. Şüphesiz biz o takdirde
zulmetmiş oluruz” dedi.
80. Ondan ümitlerini kesince, kendi aralarında konuşmak üzere bir kenara
çekildiler. Büyükleri dedi ki: “Babanızın Allah adına sizden söz aldığını, daha
önce de Yûsuf hakkında işlediğiniz kusuru bilmiyor musunuz? Artık babam bana
izin verinceye veya Allah, hakkımda hükmedinceye kadar buradan asla
ayrılmayacağım. O, hükmedenlerin en hayırlısıdır.”
81. “Siz babanıza dönün ve deyin ki: “Ey babamız! Şüphesiz oğlun hırsızlık etti,
biz ancak bildiğimize şahitlik ettik. (Sana söz verdiğimiz zaman) gaybı (oğlunun
hırsızlık edeceğini) bilemezdik.”
82. “Bulunduğumuz kent halkına ve aralarında olduğumuz kervana da sor. Şüphesiz
biz doğru söyleyenleriz.”
83. Yakup, “Nefisleriniz sizi bir iş yapmağa sürükledi. Artık bana düşen, güzel
bir sabırdır. Umulur ki Allah onların hepsini bana getirir. Çünkü O, hakkıyla
bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir” dedi.
84. Onlardan yüz çevirdi ve, “Vah! Yûsuf’a vah!” dedi ve üzüntüden iki gözüne ak
düştü. O artık acısını içinde saklıyordu.
85. Oğulları, “Allah’a yemin ederiz ki, sen hâlâ Yusuf’u anıp duruyorsun.
Sonunda üzüntüden eriyip gideceksin veya helâk olacaksın” dediler.
86. Yakub, “Ben tasa ve üzüntümü ancak Allah’a arz ederim. Ben Allah tarafından
sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim” dedi.
87. “Ey oğullarım! Gidin Yûsuf’u ve kardeşini
araştırın. Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü kâfirler topluluğundan
başkası Allah’ın rahmetinden ümidini kesmez.”
88. Bunun üzerine (Mısır’a dönüp) Yûsuf’un yanına girdiklerinde, “Ey güçlü
vezir! Bize ve ailemize darlık ve sıkıntı dokundu. Değersiz bir sermaye ile
geldik. Zahiremizi tam ölç, ayrıca bize sadaka ver. Şüphesiz Allah sadaka
verenleri mükafatlandırır” dediler.
89. Yûsuf dedi ki: “Siz (henüz) cahil kimseler iken Yûsuf ve kardeşine neler
yaptığınızı biliyor musunuz?”
90. Kardeşleri, “Yoksa sen, sen Yûsuf musun?” dediler. O da, “Ben Yûsuf’um, bu
da kardeşim. Allah bize iyilikte bulundu. Çünkü, kim kötülükten sakınır ve
sabrederse şüphesiz Allah iyilik yapanların mükafatını zayi etmez” dedi.
91. Dediler ki: “Allah’a andolsun, gerçekten Allah seni bize üstün kıldı.
Gerçekten biz suç işlemiştik.”
92. Yûsuf dedi ki: “Bugün size kınama yok. Allah sizi bağışlasın. O,
merhametlilerin en merhametlisidir.
93. Bu gömleğimi götürün de babamın yüzüne koyun ki, gözleri açılsın ve bütün
ailenizi bana getirin” dedi.
94. Kervan (Mısır’dan) ayrılınca babaları, “Bana bunak demezseniz, şüphesiz ben
Yûsuf’un kokusunu alıyorum” dedi.
95. Onlar da, “Allah’a yemin ederiz ki sen hâlâ eski şaşkınlığındasın” dediler.
96. Müjdeci gelip gömleği Yakub’un yüzüne
koyunca gözleri açılıverdi. Yakup, “Ben size, Allah tarafından, sizin
bilemeyeceğiniz şeyleri bilirim demedim mi?” dedi.
97. Oğulları, “Ey babamız! Allah’tan suçlarımızın bağışlanmasını dile. Biz
gerçekten suçlu idik” dediler.
98. Yakub, “Rabbimden sizin bağışlanmanızı dileyeceğim. Şüphesiz O, çok
bağışlayandır, çok merhamet edendir” dedi.
99. (Mısır’a gidip) Yûsuf’un huzuruna girdiklerinde; Yûsuf ana babasını bağrına
bastı ve “Allah’ın iradesi ile güven içinde Mısır’a girin” dedi.
100. Ana babasını tahtın üzerine çıkardı. Hepsi ona (Yûsuf’a) saygı ile
eğildiler. Yûsuf dedi ki: “Babacığım! İşte bu, daha önce gördüğüm rüyanın
yorumudur. Rabbim onu gerçekleştirdi. Şeytan benimle kardeşlerimin arasını
bozduktan sonra; Rabbim beni zindandan çıkararak ve sizi çölden getirerek bana
çok iyilikte bulundu. Şüphesiz Rabbim, dilediği şeyde nice incelikler
sergileyendir. Şüphesiz O, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”
101. “Rabbim! Gerçekten bana mülk verdin ve bana sözlerin yorumunu öğrettin. Ey
gökleri ve yeri yaratan! Dünyada ve ahirette sen benim velimsin. Benim canımı
müslüman olarak al ve beni iyilere kat.”
102. İşte bu (kıssa), gayb haberlerindendir. Onu sana biz vahiy yolu ile
bildiriyoruz. Yoksa onlar tuzak kurarak işlerine karar verdikleri zaman sen
onların yanında değildin.
103. Sen ne kadar şiddetle arzu etsen de insanların çoğu inanacak değillerdir.
104. Halbuki sen buna karşılık onlardan bir
ücret de istemiyorsun. O (Kur’an) âlemler içinde ancak bir öğüttür.
105. Göklerde ve yerde nice deliller vardır ki yanlarına uğrarlar da onlardan
yüzlerini çevirerek geçerler.
106. Onların çoğu Allah’a ancak ortak koşarak inanırlar.6
107. Yoksa Allah tarafından kendilerini kuşatacak bir azabın gelmeyeceğinden
veya onlar farkında olmadan kıyametin ansızın gelip çatmayacağından emin mi
oldular?
108. De ki: “İşte bu benim yolumdur. Ben ve bana uyanlar bilerek Allah’a
çağırırız. Allah’ın şanı yücedir. Ben Allah’a ortak koşanlardan değilim.”
109. Biz senden önce de, memleketler halkından ancak kendilerine vahyettiğimiz
birtakım erkekleri peygamber olarak gönderdik. Yeryüzünde dolaşıp da,
kendilerinden önce gelenlerin akıbetlerinin nasıl olduğuna bakmadılar mı?
Elbette ahiret yurdu Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için daha iyidir. Hâlâ
aklınızı kullanmıyor musunuz?
110. Nihayet peygamberler ümitlerini kesecek hale gelip yalanlandıklarını
düşündükleri sırada, onlara yardımımız geldi de, böylece dilediğimiz kimseler
kurtuluşa erdirildi. Azabımız ise, suçlular topluluğundan geri çevrilemez.
111. Andolsun ki, onların kıssalarında akıl sahipleri için ibret vardır. Kur’an
uydurulabilecek bir söz değildir. Fakat kendinden öncekileri tasdik eden, her
şeyi ayrı ayrı açıklayan ve inanan bir toplum için de bir yol gösterici ve bir
rahmettir.