010-YUNUS يونس
|
Bismillahirrahmanirrahim
1. Elif lam
ra tilke ayatül kitabil hakım 2. E kane linnasi aceben en evhayna ila racülim minhüm en enzirin nase ve beşşirillezıne amenu enne lehüm kademe sıdkın ınde rabbihim kalel kafirune inne haza le sahırum mübın 3. İnne rabbe kümüllahüllezı halekas semavati vel erda fı sitteti eyyamin sümmesteva alel arşi yüdebbirul emr ma min şefıın illa mim ba'di iznih zalikümüllahü rabbüküm fa'büduh efela tezekkerun 4. İleyhi merciuküm cemıa va'dellahi hakka innehu yebdeül halka sümme yüıydühu li yecziyellezıne amenu ve amilus salihati bil kıst vellezıne keferu lehüm şerabüm min hamımiv ve azabün elımüm bima kanu yekfürun 5. Hüvellezı cealeş şemse dıyaev vel kamera nurav ve kadderahu menazile li ta'lemu adedes sinıne vel hısab ma halekallahü zalike illa bil hakk yüfassılül ayati li kavmiy ya'lemun 6. İnne fıhtilafil leyli ven nehari ve ma halekallahü fis semavati vel erdı le ayatil li kavmiy yettekun 7. İnnellezıne la yercune likaena ve radu bil hayatid dünya vatmeennu biha vellezıne hüm an ayatina ğafilun 8. Ülaike me'vahümün naru bima kanu yeksibun 9. İnnellezıne amenu ve amilus salihati yehdıhim rabbühüm bi ımanihim tecrı min tahtihimül enharu fı cennatin neıym 10. Da'vahüm fıha sübhanekellahümme ve tehıyyetühüm fıha selam ve ahıru da'vahüm enil hamdü lillahi rabbil alemın 11. Ve lev yüaccilüllahü lin nasiş şerratı'calehüm bil hayri le kudiye ileyhim ecelühüm fe nezerullezıne la yercune likaena fı tuğyanihim ya'mehun 12. Ve iza messel insaned durru deanna li cembihı ev kaıden ev kaima felemma keşefna anhü durrahu merra keel lem yed'una ila durrim messeh kezalike züyyine lil müsrifıne ma kanu ya'melun 13. Ve le kad ehleknel kurune min kabilküm lemma zalemu ve caethüm rusülühüm bil beyyinati ve ma kanu li yü'minu kezalike neczil kavmel mücrimın 14. Sümme cealnaküm halaife fil erdı mim ba'dihim li nenzura keyfe ta'melun 15. Ve iza tütla aleyhim ayatüna beyyinatin kalellezıne la yercune likaene'ti bi kur'anin ğayri haza ev beddilh kul ma yekunü lı en übeddilehu min tilkai nefsı in ettebiu illa ma yuha ileyy innı ehafü in asaytü rabbı azabe yevmin azıym 16. Kul lev şaellahü ma televtühu aleyküm ve la edraküm bihı fe kad lebistü fıküm umüram min kablih e fela ta'kılun 17. Fe men azlemü mimmeniftera alellahi keziben ev kezzebe vi ayatih innehu la yüflihul mücrimun 18. Ve ya'büdune min dunillahi ma la yedurruhüm ve la yenfeuhüm ve yekulune haülai şüfeaüna ındellah kul etünebbiunellahe bima la ya'lemü fis semavati ve la fil ard sübhanehu ve teala amma yaşrikun 19. Ve ma kanen nasü illa ümmetev vahıdeten fahtelefu ve lev la kelimetün sebekat mir rabbike le kudiye beynehüm fıma fıhi yahtelifun 20. Ve yekulune lev la ünzile aleyhi ayetüm mir rabbih fe kul innemel ğaybü lillahi fentezıru innı meaküm minel müntezırın 21. Ve iza ezaknen nase rahmetem mim ba'di darrae messethüm iza lehüm merun fı ayatina kulillahü esrau mekra inne rusülena yektübune ma temkürun 22. Hüvellezı yüseyyiruküm fil berri vel bahr hatta iza küntüm fil fülk ve cerayne bihim bi rıyhın tayyibetiv ve ferihu biha caetha rıhun asıfüv ve caehümül mevcü min külli mekaniv ve zannu ennehüm ühıyta bihim deavüllahe muhlisıyne lehüd dın lein enceytena min hazihı le nekunenne mineş şakirın 23. Felemma encahüm izahüm yebğune fil erdı bi ğayril hakk ya eyyühennasü innema bağyüküm ala enfüsiküm metaal hayatid dünya sümme ileyna merciuküm fe nünebbiüküm bima küntüm ta'melun 24. İnnema meselül hayatid dünya ke main enzelnahü mines semai fahteleta bihı nebatül erdı mimma ye'külün nasü vel en'am hatta iza ehazetil erdu zuhrufeha vezzeyyenet ve zanne ehlüha ennehüm kadirune aleyha etaha emruna leylen ev neharan fe cealnaha hasıyden ke el lem tağne bil ems kezalike nüfessılül ayati li kavmiy yetefekkerun 25. Vallahü yed'u ila daris selam ve yehdı mey yeşaü ila sıratım müstekıym 26. Lillezıne ahsenül husna ve ziyadeh ve la yerheku vücuhehüm kateruv ve la zilleh ülaike ashabül cenneh hüm fıha halidun 27. Vellezıne kesebüs seyyiati cezaü seyyietim bi misliha ve terhekuhüm zilleh ma lehüm minellahi min asım keennema uğşiyet vücuhühüm kıtaam minel leyli muslima ülaike ashabün nar hüm fıha halidun 28. Ve yevme nahşüruhüm cemıan sümme nekulü lillezıne eşraku mekaneküm entüm ve şürakaüküm fe zeyyelna beynehüm ve kale şürakaühüm ma küntüm iyyana ta'büdun 29. Fe kefa billahi şehıdem beynena ve beyneküm in künna an ıbadetiküm leğafilın 30. Hünalike teblu küllü nefsim ma eslefet ve ruddu ilellahi mevlahümül hakkı ve dalle anhüm ma kanu yefterun 31. Kul mey yerzükuküm mines semai vel erdı emmey yemliküs sem'a vel ebsara ve mey yuhricül hayye minle miyyiti ve yuhricül meyyite minel hayyi ve mey yüdebbirul emr fe seyekulunellah fe kul efela tettekun 32. Fe zalikümüllahü rabbükümülhakk fe maza ba7del hakkı illed dalal fe enna tusrafun 33. Kezalike hakkat kelimetü rabbike alellezıne feseku ennehüm la yü'minun 34. Kul hel min şürakaiküm mey yebdeül halka sümme yüıydüh kulillahü yebdeül halkü sümme yüıydühu fe enna tü'fekun 35. Kul hel min şürakaiküm mey yehdı ilel hakk kulillahü yehdı lil hakk e fe mey yehdı ilel hakkı ehakku ey yüttebea emmel la yehiddı illa ey yühda fe ma leküm keyfe tahkümun 36. Ve ma yettebiu ekseruhüm illa zanna innez zanne la yuğnı minel hakkı şey'a innellahe alımüm bima yef'alun 37. Ve ma kane hazel kur'anü ey yüftera min dunillahi ve lakin tasdıkallezı beyne yedeyhi ve tefsıylel kitabi la raybe fıhi mir rabbil alemın 38. Em yekulunefterah kul fe'tu bi suratim mislihı ved'u menisteta'tüm min dunillahi in küntüm sadikıyn 39. Bel kezzebu bima lem yühıytu bi ılmihı ve lemma ye'tihim te'vılüh kezalike kezzebellezıne min kablihim fenzur keyfe kane akıbetüz zalimın 40. Ve minhüm mey yü'minü bihı ve minhüm mel la yü'minü bih ve rübbüke a'lemü bil müfsidın 41. Ve in kezzebuke fe kul lı amelı ve leküm amelüküm entüm berıune mimma a'melü ve ene berıüm mimma ta'melun 42. Ve minhüm mey yestemiune ileyk e fe ente tüsmius summe ve lev kanu la ya'kılun 43. Ve minhüm mey yenzuru ileyk e fe ente tehdil umye ve lev kanu la yübsırun 44. İnnellahe la yazlimün nase şey'ev ve lakinnen nase enfüsehüm yazlimun 45. Ve yevme yahşüruhüm keel lem yelbesu illa saatem minen nehar iyetearafune beynehüm kad hasirallezıne kezzebu bi likaillahi ve ma kanu mühtedın 46. Ve imma nüriyenneke ba'dallezı neıdühüm ev neteveffeyenneke fe ileyna merciuhüm sümmellahü şehıdün ala ma yef'alun 47. Ve likülli ümmetir rasul fe iza cae rasulühüm kudiye beynehüm bil kıstı ve hüm la yuzlemun 48. Ve yekulune meta hazel va'dü in küntüm sadikıyn 49. Kul la emlikü li nefsı darrav ve la nef'an illa ma şaellah likülli ümmetinecel iza cae ecelühüm fe la yeste'hırune saatev ve la yestakdimun 50. Kul eraeytüm in etaküm azabühu beyaten ev neharam maza yesta'cilü minhül mücrimun 51. E sümme iza ma vekaa amentüm bih al ane ve kad küntüm bihı testa'cilun 52. Sümme kıyle lillezıne zalemu zuku azabel huld hel tüczevne illa bima küntüm teksibun 53. Ve yestembiuneke ehakkun hu kul ı ve rabbı innehu lehakkuv ve ma entüm bi mu'cizın 54. Ve lev enne li külli nefsin zalemet ma fil erdı leftedet bih ve eserrun nedamete lemma raevül azab ve kudiye beynehüm bil kıstı ve hüm la yuzlemun 55. E la inne lillahi ma fis semavati vel ard e la inne va'dellahi hakkuv ve lakinne ekserahüm la ya'lemun 56. Hüve yuhyı ve yümıtü ve ileyhi türceun 57. Ya eyyühen nasü kad caetküm mev'ızatüm mir rabbiküm ve şifaül lima fis suduri ve hüdev ve rahmetül lil mü'minın 58. Kul bi fadlillahi ve bi rahmetihı fe bi zalike felyefrahu hüve hayrum mimma yecmeun 59. Kul e raeytüm ma enzelellahü leküm mir rizkın fe cealtüm minhü haramev ve halala kul allahü ezine leküm em alellahi tefterun 60. Ve ma zannüllezıne yefterune alellahil kezibe yevmel kıyameh innellahe lezu fadlin alen nasi ve lakinne ekserahüm la yeşkürun 61. Ve ma tekunü fı şe'niv ve ma tetlu minhü min kur'aniv ve la ta'melune min amelin illa künna aleyküm şühuden iz tüfıdune fıh ve ma ya'zübü ar rabbike mim miskali zirratin fil erdı ve la fis semai ve la asğara min zalike ve la ekbera illa fı kitabim mubın 62. E la inne evliyaellahi la havfün aleyhim ve la hüm yahzenun 63. Ellezıne amenu ve kanu yettekun 64. Lehümül büşra fil hayated dünya ve fil ahırah la tebdıle li kelimatillah zalike hüvel fevzül azıym 65. Ve la yahzünke kavlühüm innel ızzete lillahi cemıa hüves semıul alım 66. E la inne lillahi men fis semavati ve men fil ard ve ma yettebiullezıne yed'une min dunillahi şüraka' iy yettebiune illez zanne ve in hüm illa yahrusun 67. Hüvellezı ceale lekümül leyle li zalike le ayatil li kavmiy yesmeun 68. Kalüttehazellahü veleden sübhaneh hüvel ğaniyy lehu ma fis semavati ve ma fil ard in ındeküm min sültanim bi haza e tekulune alellahi ma la ta'lemun 69. Kul innillezıne yefterune alellahil kezibe la yüflihun 70. Metaun fid dünya sümme ileyna merciuhum sümme nüzıkuhümül azabeş şedıde bima kanu yekfürun 71. Vetlü aleyhim nebee nuh iz kale li kavmihı ya kavmi in kane kebüra aleyküm mekamı ve tezkırıı bi ayatillahi fe alellahi tevekkeltü fe ecmiu emraküm ve şürakaeküm sümme la yekün emruküm ve şürakaeküm sümme la yekün emruküm aleyküm ğummeten sümmakdu ileyye ve la tünzırun 72. Fe in tevelleytüm fe ma seeltüküm mir ecrv in ecriye illa alellahi ve ümirtü en ekune minel müslimın 73. Fe kezzebuhü fe necceynahü ve min meahu fil fülki ve cealnahüm halaife ve ağraknellezıne kezzebu bi ayatina fenzur keyfe kane akıbetül münzerın 74. Sümme beasna mim ba'dihı rusülen ila kavmihim fe cauhüm bil beyyinati fe ma kanu li yü'minu bima kezzebu bihı min kabl kezalike natbeu ala kulubil mu'tedın 75. Sümme beasna mim ba'dihim musa ve harune ila fir'avne ve meleihı bi ayatina festekberu ve kanu kavmem mücrimın 76. Fe lemma caehümül hakku min ındina kalu inne haza le sıhrum mübın 77. Kale musa e tekulune lil hakkı lemma caeküm e sıhrun haza ve la yüflihus sahırun 78. Kalu e ci'tena li telfitena amma vecedna aleyhi abaena ve tekune lekümel kibriyaü fil ard ve ma nahnü leküma bi mü'minın 79. Ve kale fir'avnü'tunı bi külli sahırin alım 80. Felemma caes seharatü kale lehüm musa elku ma entüm mülkun 81. Fe lemma elkav kale musa ma ci'tüm bihis sıhr innellahe seyübtılüh innellahe la yuslihu amelel müfsidın 82. Ve yühıkkullahül hakka bi kelimatihı ve lev kerihel mücrimun 83. Fe ma amene li musa illa zürriyyetüm min kavmihı ala havfim min fir'avne ve meleihim ey yeftinehüm ve inne fir'avne lealin fil ard ve innehu le minel müsrifın 84. Ve kale musa ya kavmi in küntüm amentüm billahi fealleyhi tevekkelu in küntüm müslimın 85. Fe kalu alellahi tevekkelna rabbena la tec'alna fitnetel lil kavmiz zalimın 86. Ve neccina bi rahmetike minel kavmil kafirun 87. Ve evhayna ila musa ve ehıyhi en tebevvea likavmiküma bi mısra büyutev vec'alu büyuteküm kıbletev ve ekıymus salah ve beşşiril mü'minın 88. Ve kale musa rabbena inneke ateyte fir'avne ve melehu zınetev ve emvalen fil hayetid dünya rabbena li yüdıllu an sebılik rabbenatmis ala emvalihim veşdüd ala kulubihim fe la yü'minu hatta yeravül azabel elım 89. Kale kad ücıbet da'vetüküma festekıyma ve la tettebianni sebılellezıne la ya'lemun 90. Ve cavezna bi benı israilil bahra fe etbeahüm fir'avnü ve cünudühu bağyev ve adva hatta iza edrakehül ğaraku kale amentü ennehu la ilahe illezı amenet bihı benu israile ve ene minel müslimın 91. Al ane ve kad asayte kablü ve künte minel müfsidın 92. Fel yevme nüneccıke bi bedenike li tekune limen halfeke ayeh ve inne kesıram minen nasi an ayatina le ğafilun 93. Ve le kad bevve'na benı israıle mübevvee sıdkıv ve razaknahüm minet tayyibat femahtelefu hatta caehümül ılm inne rabbeke yakdıy beynehüm yevmel kıyameti fıma kanu fıhi yahtelifun 94. Fe in künte fı şekkim mimma enzelna ileyke fes'elillezıne yakraunel kitab min kablike le kad caekel hakku mir rabbike fe la tekununne minel mümterın 95. Ve la tekunenne minellezıne kezzebu bi ayatillahi fe tekune minel hasirın 96. İnnellezıne hakkat aleyhim kelimetü rabbike la yü'minun 97. Ve lev caethüm küllü ayetin hatta yeravül azabel elım 98. Fe lev la kanet karyetün amenet fe nefealna ımanüha illa kavme yunüs lemma amenu keşefna anhüm azabel hızyi fil hayatid dünya ve metta'nahüm ila hıyn 99. Ve lev şae rabbüke le amene men fil erdı küllühüm cemıa e fe ente tükrihün nase hatta yekunu mü'minın 100. Ve ma kane li nefsin en tü'mine illa bi iznillah ve yec'alür ricse alellezıne la ya'kılun 101. Kulinzuru maza fis semavati vel ard ve ma tuğnil ayatü ven nüzüru an kavmil la yü'minun 102. Fe hel yentezırune illa misle eyyamillezıne halev min kablihim kul fentezuru innı meaküm minel müntezırın 103. Sümme nüneccı rusülena vellezıne amenü kezalik hakkan aleyna nüncil mü'minın 104. Kul ya eyyühen nasü in küntüm fı şekkim min dını fe la a'büdüllezıne ta'büdune min dunillahi ve lakin a'büdüllahellezı yeteveffaküm ve ümirtü en ekune minel mü'minun 105. Ve en ekım vecheke lid dıni hanıfa ve la tekunenne minel müşrikın 106. Ve la ted'u min dunillahi ma la yenfeuke ve la yedurruk fe in fealte fe inneke izem minez zalimın 107. Ve iy yemseskellahü bi durrin fe la kaşife lehu illa hu ve iy yüridke bi hayrin fe la radde li fadlih yüsıybü bihı mey yeşaü min ıbadih ve hüvel ğafurur rahıym 108. Kul ya eyyühen nasü kad caekümül hakku mir rabbiküm fe menihteda fe innema yehtedı li nefsih ve men dalle fe innema yehtedı li nefsih ve men dalle fe innema yedıllü aleyha ve ma ene aleyküm bi vekıl 109. Vettebı'ma yuha ileyke vasbir hatta yahkümellah ve hüve hayrul hakimın |
10 - YÛNUS SÛRESİ
40,94,95 ve 96. âyetler Medine döneminde, diğerleri Mekke döneminde inmiştir.
109 âyettir. Sûrede temel konu olarak Allah’ın rahmetinin gazabına üstün olduğu
vurgulanmaktadır. Sûrede, Yûnus, Nûh ve Mûsâ peygamberler ile bunların
kavimlerinin kıssalarına yer verilmektedir. Sûre, adını içindeki Yûnus
kıssasından almıştır.
Bismillahirrahmânirrahîm
1. Elif, Lâm, Râ.1 Bunlar hikmet dolu Kitab’ın âyetleridir.
2. İçlerinden bir adama, insanları uyar ve iman edenlere, Rableri katında
kendileri için bir doğruluk makamı bulunduğunu müjdele diye vahyetmemiz,
insanlar için şaşılacak bir şey mi oldu ki o kâfirler, “Bu elbette apaçık bir
sihirbazdır” dediler?
3. Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı gün içinde (altı evrede) yaratan,
sonra da Arş’a2 kurulup işleri yerli yerince düzene koyan Allah’tır. O'nun izni
olmaksızın, hiç kimse şefaatçı olamaz. İşte o, Rabbiniz Allah’tır. O halde O'na
kulluk edin. Hâlâ düşünmüyor musunuz?
4. Hepinizin dönüşü ancak onadır. Allah bunu bir gerçek olarak vadetmiştir.
Şüphesiz o başlangıçta yaratmayı yapar sonra, iman edip salih ameller
işleyenleri adaletle mükafatlandırmak için onu (yaratmayı) tekrar eder.
Kafirlere gelince, inkar etmekte olduklarından dolayı, onlar için kaynar sudan
bir içki ve elem dolu bir azap vardır.
5. O, güneşi bir ışık (kaynağı), ayı da (geceleyin) bir aydınlık (kaynağı)
kılan, yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için ona menziller takdir edendir.
Allah bunları (boş yere değil) ancak gerçek ile (hikmeti gereğince) yaratmıştır.
O, âyetlerini, bilen bir topluma ayrı ayrı açıklamaktadır.
6. Şüphesiz gece ve gündüzün ardarda değişmesinde, Allah’ın göklerde ve
yeryüzünde yarattığı şeylerde, Allah’a karşı gelmekten sakınan bir toplum için
pek çok deliller vardır
7,8. Şüphesiz bize kavuşacağını ummayan ve
dünya hayatına razı olup onunla yetinerek tatmin olan kimseler ile
âyetlerimizden gafil olanlar var ya işte onların kazanmakta oldukları günahlar
yüzünden, varacakları yer ateştir.
9. (Fakat) iman edip salih ameller işleyenlere gelince, Rableri onları imanları
sebebiyle, hidayete erdirir. Nimetlerle dolu cennetlerde altlarından ırmaklar
akar.
10. Bunların oradaki duaları, “Seni eksikliklerden uzak tutarız Allah’ım!”,
aralarındaki esenlik dilekleri, “selâm”; dualarının sonu ise, “Hamd âlemlerin
Rabbi Allah’a mahsustur” sözleridir.
11. Eğer Allah insanlara, onların hemen hayra kavuşmayı istedikleri gibi, şerri
de acele verseydi, elbette onların ecellerine hükmolunurdu. İşte biz, bize
kavuşmayı ummayanları, kendi azgınlıkları içinde bocalar halde bırakırız.
12. İnsana bir sıkıntı dokundu mu, gerek yan üstü yatarken, gerek otururken,
gerekse ayakta iken (her halinde bu sıkıntıdan kurtulmak için) bize dua eder.
Ama biz onun bu sıkıntısını ondan kaldırdık mı, sanki kendisine dokunan bir
sıkıntı için bize hiç yalvarmamış gibi geçer gider. İşte o haddi aşanlara,
yapmakta oldukları şeyler, böylece süslenmiş (hoş gösterilmiş)tir.
13. Andolsun, sizden önceki nice nesilleri peygamberleri, kendilerine apaçık
deliller getirdikleri halde (yalanlayıp) zulmettikleri vakit helâk ettik. Onlar
zaten inanacak değillerdi. İşte biz suçlu toplumu böyle cezalandırırız.
14. Sonra, nasıl davranacağınızı görelim diye, onların ardından yeryüzünde sizi
onların yerine getirdik.
15. Âyetlerimiz kendilerine apaçık birer delil
olarak okunduğunda, (öldükten sonra) bize kavuşmayı ummayanlar, “Ya (bize)
bundan başka bir Kur’an getir veya onu değiştir” dediler. De ki: “Onu
kendiliğimden değiştirmem benim için olacak şey değildir. Ben ancak bana
vahyolunana uyarım. Eğer Rabbime isyan edecek olursam, elbette büyük bir günün
azabından korkarım.”
16. De ki: “Eğer Allah dileseydi, ben size onu okumazdım, Allah da size onu
bildirmezdi. Ben sizin aranızda bundan (Kur’an’ın inişinden) önce (kırk yıllık)
bir ömür yaşadım. Hiç düşünmüyor musunuz?”
17. Artık, Allah’a karşı yalan uydurandan veya O'nun âyetlerini yalanlayandan
daha zâlim kimdir? Şüphe yok ki (böyle) suçlular asla kurtuluşa ermezler.
18. Allah’ı bırakıp, kendilerine ne zarar, ne de fayda verebilecek şeylere
tapıyorlar ve “İşte bunlar Allah katında bizim şefaatçılarımızdır” diyorlar. De
ki: “Siz, Allah’a göklerde ve yerde onun bilmediği bir şeyi mi haber
veriyorsunuz!? O, onların ortak koştukları şeylerden uzaktır, yücedir.”
19. İnsanlar (başlangıçta tevhit inancına bağlı) tek bir ümmet idiler; sonra
ayrılığa düştüler. Eğer (azabın ertelenmesiyle ilgili olarak ezelde) Rabbinden
bir söz geçmiş olmasaydı, ayrılığa düştükleri hususlarda aralarında derhal hüküm
verilir (işleri bitirilir)di.
20. “Ona (peygambere) Rabbinden bir mucize indirilse ya!” diyorlar. De ki: “Gayb
ancak Allah’ındır. Bekleyin, şüphesiz ben de sizinle birlikte bekleyenlerdenim!”
21. Kendilerine dokunan bir sıkıntıdan sonra,
insanlara bir rahmet (ferahlık ve mutluluk) tattırdığımız zaman, bir de bakarsın
ki âyetlerimiz hakkında onların bir tuzakları (birtakım tertipleri ve asılsız
iddiaları) vardır. De ki: “Allah daha çabuk tuzak kurar.” Şüphesiz elçilerimiz
(melekler) kurmakta olduğunuz tuzakları yazıyorlar.3
22. O, sizi karada ve denizde gezdirip dolaştırandır. Öyle ki gemilerle denize
açıldığınız ve gemilerinizin içindekilerle birlikte uygun bir rüzgarla
seyrettiği, yolcuların da bununla sevindikleri bir sırada ona şiddetli bir
fırtına gelip çatar ve her taraftan dalgalar onlara hücum eder de çepeçevre
kuşatıldıklarını (batıp boğulacaklarını) anlayınca dini Allah’a has kılarak “Andolsun,
eğer bizi bundan kurtarırsan, mutlaka şükredenlerden olacağız” diye Allah’a
yalvarırlar.
23. Fakat onları kurtarınca, bir de bakarsın ki yeryüzünde haksız yere taşkınlık
yapıyorlar. Ey İnsanlar! Sizin taşkınlığınız, sırf kendi aleyhinizedir.
(Bununla) sadece dünya hayatının yararını elde edersiniz. Sonunda dönüşünüz
bizedir. (Biz de) bütün yaptıklarınızı size haber vereceğiz.
24. Dünya hayatının hâli, ancak gökten indirdiğimiz bir yağmurun hali gibidir
ki, insanların ve hayvanların yedikleri yeryüzü bitkileri onunla yetişip
birbirine karışmıştır. Nihayet yeryüzü (o bitkilerle) bütün zinet ve
güzelliklerini alıp süslendiği ve sahipleri de onun üzerine (her türlü
tasarrufa) kadir olduklarını sandıkları bir sırada, geceleyin veya güpegündüz
ansızın ona emrimiz (afetimiz) geliverir de, bunları, sanki dün yerinde hiç
yokmuş gibi, kökünden yolunmuş bir hâle getiririz. İşte düşünen bir toplum için,
âyetleri böyle ayrı ayrı açıklıyoruz.
25. Allah esenlik yurduna çağırır ve dilediğini doğru yola iletir.
26. Güzel iş yapanlara (karşılık olarak) daha
güzeli ve bir de fazlası vardır. Onların yüzlerine ne bir kara bulaşır, ne de
bir zillet. İşte onlar cennetliklerdir ve orada ebedî kalacaklardır.
27. Kötü işler yapmış olanlara gelince, bir kötülüğün cezası misliyledir ve
onları bir zillet kaplayacaktır. Onları Allah(ın azabın)dan koruyacak hiçbir
kimse de yoktur. Sanki yüzleri, karanlık geceden parçalarla örtülmüştür. İşte
onlar cehennemliklerdir. Onlar orada ebedî kalacaklardır.
28. Onların hepsini bir araya toplayacağımız, sonra da Allah’a ortak koşanlara,
“Siz de, ortaklarınız da yerinizde bekleyin” diyeceğimiz günü düşün. Artık
onların (ortak koştuklarıyla) aralarını tamamen ayırırız ve ortak koştukları
derler ki: “Siz bize ibadet etmiyordunuz.”
29. “Şimdi ise sizin bize tapınmanızdan habersiz olduğumuza dair sizinle bizim
aramızda şâhit olarak Allah yeter.”
30. Orada herkes daha önce yaptığı şeyleri yoklayacak (ve kendi akıbetini
öğrenecek), hepsi de gerçek sahipleri olan Allah’a döndürülecekler ve (ilah
diye) uydurdukları şeyler (onları yüzüstü bırakıp) kendilerinden kaybolup
gidecektir.
31. De ki: “Sizi gökten ve yerden kim rızıklandırıyor? Ya da işitme ve görme
yetisi üzerinde kim mutlak hakimdir? Ölüden diriyi, diriden ölüyü kim çıkarıyor?
İşleri kim yürütüyor?” “Allah” diyecekler. De ki: “O halde Allah’a karşı
gelmekten sakınmayacak mısınız?”
32. İşte O, sizin gerçek Rabbiniz olan Allah’tır. Hak’tan sonra sadece sapıklık
vardır. O halde nasıl oluyor da (Hak’tan) döndürülüyorsunuz?
33. Rabbinin yoldan çıkanlar hakkındaki, “Onlar artık imana gelmezler” sözü,
işte böylece gerçekleşmiştir.
34. De ki: “Allah’a koştuğunuz ortaklarınızdan,
başlangıçta yaratmayı yapacak, sonra onu tekrarlayacak kimse var mı?” De ki:
“Allah başlangıçta yaratmayı yapar, sonra onu tekrar eder. O halde nasıl oluyor
da (haktan) çevriliyorsunuz?”
35. De ki: “Allah’a koştuğunuz ortaklarınızdan hakka iletecek olan bir kimse var
mı?” De ki: “Hakka Allah iletir.” Öyle ise, hakka ileten mi uyulmaya daha
layıktır, yoksa iletilmedikçe doğru yolu bulamayan kimse mi? Ne oluyor size?
Nasıl hüküm veriyorsunuz?”
36. Onların çoğu ancak zannın ardından gider. Oysa zan, hak namına hiçbir şeyin
yerini tutmaz. Şüphesiz Allah onların yapmakta olduklarını hakkıyla bilendir.
37. Bu Kur’an, Allah’tan (indirilmiş olup) başkası tarafından uydurulmamıştır.
Fakat o kendinden öncekileri doğrulayıcı ve Kitabı (Allah’ın levh-i mahfuzdaki
yazısını) açıklayıcı olarak, indirilmiştir. Bunda hiçbir şüphe yoktur. (O)
âlemlerin Rabbi tarafındandır.
38. Yoksa onu (Muhammed kendisi) uydurdu mu diyorlar? De ki: “Eğer doğru
söyleyenler iseniz, haydi siz de onun benzeri bir sûre getirin ve Allah’tan
başka, çağırabileceğiniz kim varsa onları da yardıma çağırın.
39. Hayır öyle değil. Onlar, ilmini kavrayamadıkları ve kendilerine yorumu
gelmemiş olan bir şeyi yalanladılar. Kendilerinden öncekiler de (peygamberleri
ve onlara indirilen kitapları) böyle yalanlamışlardı. Bak, o zalimlerin sonu
nasıl oldu.
40. İçlerinden öylesi var ki ona (Kur’an’a) inanır; yine onlardan öylesi de var
ki ona inanmaz. Rabbin bozguncuları daha iyi bilendir.
41. Eğer onlar seni yalanlarlarsa, de ki: “Benim işim bana aittir; sizin işiniz
de size. Siz benim yaptığımdan uzaksınız; ben de sizin yapmakta olduğunuz
şeylerden uzağım (sorumlu değilim).”
42. Onlardan sana kulak verenler de vardır. Fakat sağırlara, hele akılları da
ermiyorsa, sen mi işittireceksin?
43. İçlerinden sana bakanlar da vardır. Fakat
körlere, hele gerçeği görmüyorlarsa, sen mi doğru yolu göstereceksin?
44. Şüphesiz Allah insanlara hiçbir şekilde zulmetmez; fakat insanlar
kendilerine zulmederler.
45. Onları yeniden diriltip hepsini bir araya toplayacağı gün, sanki gündüzün
bir saatinden başka kalmamışlar (yeni ayrılmışlar) gibi, aralarında tanışırlar.
Allah’a kavuşmayı yalan sayanlar ziyana uğramış ve doğru yolu bulamamışlardır.
46. Onları tehdit ettiğimiz şeylerin bir kısmını sana göstersek de,
(göstermeden) seni vefat ettirsek de sonunda onların dönüşü bizedir. Sonra,
Allah onların yapmakta olduklarına da şahittir.
47. Her ümmetin bir peygamberi vardır. Onların peygamberi geldiği (tebliğini
yaptığı) zaman, aralarında adaletle hükmedilir ve onlara asla zulmedilmez.
48. “Eğer doğru söyleyenler iseniz, (söyleyin) bu tehdit ne zaman
(gerçekleşecek)?” diyorlar.
49. De ki: “Allah dilemedikçe, ben kendime bile ne bir zarar, ne de fayda verme
gücüne sahibim. Her milletin bir eceli vardır. Onların eceli geldi mi, ne bir an
geri kalabilirler ne de öne geçebilirler.”4
50. De ki: “Söyleyin bakalım, onun azabı size geceleyin veya gündüzün (ansızın)
gelecek olsa, suçlular bunun hangisini acele isterler?!” (Bunların hiçbiri
istenecek bir şey değildir).
51. (Onlara) “Azap gerçekleştikten sonra mı ona iman ettiniz? Şimdi mi!? Oysa
siz onu acele istiyordunuz” (denilecek).
52. Sonra da zulmedenlere, “Ebedî azabı tadın! Siz ancak vaktiyle kazanmakta
olduğunuzun cezasına çarptırılıyorsunuz” denilecektir.
53. “O (azap) gerçek midir?” diye senden haber soruyorlar. De ki: “Evet, Rabbime
andolsun ki o elbette gerçektir. Siz (bu konuda Allah’ı) âciz kılacak
değilsiniz.”
54. (O gün) zulmetmiş olan herkes, eğer
yeryüzündeki her şeye sahip olsa, kendini kurtarmak için onu fidye verir. Azabı
gördüklerinde, için için derin bir pişmanlık duyarlar. Onlara zulmedilmeksizin
aralarında adaletle hükmedilir.
55. Bilesiniz ki, göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. Yine
bilesiniz ki, Allah’ın va’di haktır. Fakat onların çoğu bunu bilmez.
56. O diriltir ve öldürür; ancak ona döndürüleceksiniz.
57. Ey insanlar! İşte size Rabbinizden bir öğüt, kalplere bir şifâ ve inananlar
için yol gösterici bir rehber ve rahmet (olan Kur’an) geldi.
58. De ki: “Ancak Allah’ın lütuf ve rahmetiyle, yalnız bunlarla sevinsinler. Bu,
onların toplayıp durduklarından daha hayırlıdır.”
59. De ki: “Allah’ın size indirdiği; sizin de, bir kısmını helâl, bir kısmını
haram kıldığınız rızıklar hakkında ne dersiniz?” De ki: “Bunun için Allah mı
size izin verdi, yoksa Allah’a iftira mı ediyorsunuz?”
60. Allah’a karşı yalan uyduranların, kıyamet günü hakkındaki zanları nedir?
Şüphesiz Allah insanlara karşı çok lütufkârdır, fakat onların çoğu (O’nun
nimetlerine) şükretmezler.
61. (Ey Muhammed!) Sen hangi işte bulunursan bulun, ona dair Kur’an’dan ne
okursan oku ve (ey insanlar, sizler de) hangi şeyi yaparsanız yapın, siz ona
daldığınızda biz sizi mutlaka görürüz. Ne yerde, ne de gökte, zerre ağırlığınca,
(hatta) bu zerreden daha küçük veya daha büyük olsun, hiçbir şey Rabbinden uzak
(ve gizli) olmaz; hepsi muhakkak apaçık bir kitapta (Levh-i Mahfuz'da yazılı)
dır.
62. Bilesiniz ki, Allah’ın dostlarına hiçbir
korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de.
63. Onlar iman etmiş ve Allah’a karşı gelmekten sakınmış olanlardır.
64. Dünya hayatında da, ahirette de onlar için müjde vardır. Allah’ın sözlerinde
hiçbir değişme yoktur. İşte bu büyük başarıdır.
65. Onların (inkarcıların) sözleri seni üzmesin. Çünkü bütün güç Allah’ındır. O
hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
66. Bilesiniz ki göklerde kim var, yerde kim varsa, hep Allah’ındır. Allah’tan
başkasına tapanlar (gerçekte) Allah’a koştukları ortaklara tâbi olmuyorlar.
Şüphesiz onlar ancak zanna uyuyorlar ve sadece yalan söylüyorlar.
67. O, içinde dinlenesiniz diye geceyi sizin için (karanlık); gündüzü ise
aydınlık kılandır. Şüphesiz bunda işiten bir toplum için ibretler vardır.
68. “Allah bir çocuk edindi” dediler. O, bundan uzaktır. O her bakımdan sınırsız
zengindir. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey onundur. Bu konuda elinizde
hiçbir delil de yoktur. Allah’a karşı bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?
69. De ki: “Allah hakkında yalan uyduranlar asla kurtuluşa eremezler.”
70. Onlar için dünyada (geçici) bir yararlanma vardır. Sonra dönüşleri bizedir.
Sonra da, inkâr etmekte olduklarına karşılık onlara şiddetli azabı tattıracağız.
71. Nûh’un haberini onlara oku. Hani o bir
vakit kavmine şöyle demişti: “Ey kavmim! Eğer benim konumum ve Allah’ın
âyetleriyle öğüt vermem size ağır geliyorsa, (biliniz ki) ben sadece Allah’a
dayanıp güvenmişim. Artık siz de (bana) ne yapacağınızı ortaklarınızla beraber
kararlaştırın ki işiniz size dert olmasın! Bundan sonra bana hükmünüzü
uygulayın; bana mühlet de vermeyin!
72. Eğer yüz çeviriyorsanız, sizden zaten hiçbir ücret istemedim. Benim ücretim,
ancak Allah’a aittir. Bana müslümanlardan olmam emredildi.”
73. Onu yine de yalanladılar. Biz de onu ve onunla beraber gemide bulunanları
kurtardık ve onları ötekilerin yerine geçirdik. Âyetlerimizi yalanlayanları da
suda boğduk. Bak, uyarılan (fakat söz anlamayan)ların sonu nasıl oldu!
74. Sonra, onun ardından birçok peygamberi kendi toplumlarına gönderdik. Onlara
apaçık mucizeler getirdiler. Fakat onlar önceden yalanlamakta oldukları şeye
inanacak değillerdi. İşte biz haddi aşanların kalplerini böylece mühürleriz.
75. Sonra bunların ardından Firavun ile ileri gelenlerine de Mûsâ ve Hârûn’u
mucizelerimizle gönderdik. Ama büyüklük tasladılar ve suçlu bir toplum oldular.
76. Katımızdan kendilerine hak (mucize) gelince, “Şüphesiz bu, apaçık bir
sihirdir” dediler.
77. Mûsâ: “Size hak gelince, onun hakkında böyle mi diyorsunuz? Bu bir sihir
midir? Oysa sihirbazlar, iflah olmazlar!” dedi.
78. Dediler ki: “Bizi atalarımızı üzerinde bulduğumuz yoldan döndüresin de
yeryüzünde hakimiyet (devlet) ikinizin eline geçsin diye mi bize geldin? Biz
ikinize de inanmıyoruz.”
79. Firavun, “Bütün usta sihirbazları bana
getirin” dedi.5
80. Sihirbazlar gelince Mûsâ onlara, “Atacağınızı atın (hünerinizi ortaya
koyun)” dedi.
81. Sihirbazlar atacaklarını atınca Mûsâ dedi ki: “Sizin bu yaptığınız sihirdir.
Allah onu elbette boşa çıkaracaktır. Çünkü Allah bozguncuların işini düzeltmez.
82. Suçluların hoşuna gitmese de, Allah hakkı sözleriyle gerçekleştirecektir.”
83. Firavun ve ileri gelenlerinin kötülük yapmaları korkusu ile kavminin küçük
bir bölümünden başkası Mûsâ’ya iman etmedi. Çünkü Firavun o yerde zorba bir kişi
idi. O gerçekten aşırı gidenlerdendi.
84. Mûsâ, “Ey kavmim! Eğer siz gerçekten Allah’a iman etmişseniz, eğer O’na
teslim olmuş kimseler iseniz, artık sadece O’na tevekkül edin” dedi.
85. Onlar da şöyle dediler: “Biz yalnız Allah’a tevekkül ettik. Ey Rabbimiz,
bizi zalimler topluluğunun baskı ve şiddetine maruz bırakma!”
86. Bizi rahmetinle o kâfirler topluluğundan kurtar.
87. Mûsâ’ya ve kardeşine, “Kavminiz için Mısır’da (sığınak olarak) evler
hazırlayın ve evlerinizi namaz kılınacak yerler yapın. Namazı dosdoğru kılın.
Mü’minleri müjdele” diye vahyettik.
88. Mûsâ şöyle dedi: “Ey Rabbimiz! Gerçekten sen Firavun’a ve onun ileri
gelenlerine dünya hayatında nice zinet ve mallar verdin. Ey Rabbimiz, yolundan
saptırsınlar diye mi? Ey Rabbimiz, sen onların mallarını silip süpür ve
kalplerine darlık ver, çünkü onlar elem dolu azabı görünceye kadar iman
etmezler.”
89. Allah da, “Her ikinizin de duası kabul
edildi. Öyleyse dürüst olmakta devam edin ve sakın bilmeyenlerin yolunda
gitmeyin” dedi.
90. İsrailoğullarını denizden geçirdik. Firavun da, askerleriyle birlikte
zulmetmek ve saldırmak üzere, derhal onları takibe koyuldu. Nihayet boğulmak
üzere iken, “İsrailoğulları’nın iman ettiğinden başka hiçbir ilah olmadığına
inandım. Ben de müslümanlardanım” dedi.
91. Şimdi mi?! Oysa daha önce isyan etmiş ve bozgunculardan olmuştun.
92. Biz de bugün bedenini, arkandan geleceklere ibret olman için, kurtaracağız.
Çünkü insanlardan birçoğu âyetlerimizden gerçekten habersizdir.
93. Andolsun, biz İsrailoğullarını çok güzel bir yurda yerleştirdik ve onlara
temiz rızıklar verdik. Kendilerine bilgi gelinceye kadar ayrılığa düşmediler.
Şüphesiz ki, ayrılığa düşmüş oldukları şeyler hakkında Rabbin kıyamet günü
aralarında hükmünü verecektir.
94. Eğer sana indirdiğimiz şeyden şüphe içinde isen, senden önce Kitab’ı
(Tevrat’ı) okuyanlara sor. Andolsun ki, sana Rabbinden hak gelmiştir. O halde
sakın şüphe edenlerden olma!
95. Sakın Allah’ın âyetlerini yalanlayanlardan da olma! Yoksa zarara
uğrayanlardan olursun.
96,97. Şüphesiz, haklarında Rabbinin sözü (hükmü) gerçekleşmiş olanlar
kendilerine bütün mucizeler gelse bile, elem dolu azabı görünceye kadar
inanmazlar.
98. Yûnus’un kavminden başka, keşke (azabı
görmeden) iman edip, imanı kendisine fayda veren bir tek memleket halkı olsaydı!
(Yûnus’un kavmi) iman edince, dünya hayatında (sürüklenebilecekleri) rezillik
azabını onlardan uzaklaştırmış ve onları belli bir zamana kadar
yararlandırmıştık.
99. Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzünde bulunanların hepsi elbette topyekün iman
ederlerdi. Böyle iken sen mi mü’min olsunlar diye, insanları zorlayacaksın?
100. Allah’ın izni olmadıkça, hiçbir kimse iman edemez. Allah, azabı akıllarını
(güzelce) kullanmayanlara verir.
101. De ki: “Göklerde ve yerde neler var, bir baksanıza.” Fakat âyetler ve
uyarılar inanmayan bir topluma hiçbir fayda sağlamaz.
102. Onlar sadece, kendilerinden önce gelip geçenlerin başlarına gelen (azap
dolu) günlerin benzerini mi bekliyorlar? De ki: “Bekleyin bakalım, ben de
sizinle birlikte bekleyenlerdenim.”
103. Sonra resûllerimizi ve iman edenleri kurtarırız. (Ey Muhammed!) Aynı
şekilde üzerimize bir hak olarak, inananları da kurtaracağız.
104. De ki: “Ey insanlar, eğer benim dinimden herhangi bir şüphede iseniz, bilin
ki ben, Allah’ı bırakıp da sizin taptıklarınıza tapmam, fakat sizin canınızı
alacak olan Allah’a kulluk ederim. Bana mü’minlerden olmam emrolundu.”
105,106. Yine bana şöyle emredildi: “Hakka yönelen bir kimse olarak yüzünü dine
çevir. Sakın Allah’a ortak koşanlardan olma. Allah’ı bırakıp da sana ne fayda ve
ne de zarar verebilecek olan şeylere yalvarma. Eğer böyle yaparsan, şüphesiz ki
sen zâlimlerden olursun.”
107. Eğer Allah sana herhangi bir zarar verecek
olursa, bil ki onu, O’ndan başka giderebilecek yoktur. Eğer sana bir hayır
dilerse, O’nun lütfunu engelleyebilecek de yoktur. O bunu kullarından dilediğine
eriştirir. O, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
108. De ki: “Ey insanlar, size Rabbinizden gerçek (Kur’an) gelmiştir. Artık kim
doğru yola girerse ancak kendisi için girer. Kim de saparsa ancak kendi aleyhine
sapar. Ben sizden sorumlu değilim.”
109. (Ey Muhammed!) Sana vahyolunana uy ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret.
O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır.