009 - TEVBE التوبة
|
Bismillahirrahmanirrahim
1. Beraetüm
minallahi ve rasulihı ilellezıne ahettüm minel müşrikın 2. Fe siyhu fil erdı erbeate eşhüriv va'lemu enneküm ğayru ma'cizillahi ve ennellahe muhzil kafirın 3. Ve ezanüm minallahi ve rasulihı ilen nasi yevmel haccil ekberi ennallahe berıüm minel müşrikıne ve rasulüh fe in tübtüm fe hüve hayrul leküm ve in tevelleytüm fa'lemu enneküm ğayru mu'cizillah ve beşşirillezıne keferu bi azabin elım 4. İllellezıne ahettüm minle müşrikıne sümme lem yenkusuküm şey'ev ve lem yüzahiru aleyküm ehaden fe etimmu ileyhim ahdehüm ila müddetihim innellahe yühıbbül müttekıyn 5. Fe izenselehal eşhürul hurumü faktülül müşrikıne hayüs vecedtümuhüm ve huzuhüm vahsuruhüm vak'udu lehüm külle mersad fe in tabu ve ekamüs salate ve atevüz zekate fe hallu sebılehüm innellahe ğafurur rahıym 6. Ve in ehadüm minel müşrikınestecarake fe ecirhü hatta yesmea kelamellahi sümme eblığhu me'meneh zalik bi ennehüm kavmül la ya'lemun 7. Keyfe yekunü lil müşrikıne ahdün ındellahi ve ınde rasulihı illellezıne ahettüm ındel mescidil haram fe mestekamu leküm festekıymu lehüm innellahe yühıbbül mütekeyın 8. Keyfe ve iy yazheru aleyküm la yerkubu fiküm illevve la zimmeh yürduneküm bi efvahihim ve te'ba kulubühüm ve ekseruhüm fasikun 9. İşterav ve ayatillahi semenen kalılen fe saddu an sebılih innehüm sae ma kanu ya'melun 10. La yerkubune fı mü'minın illev ve la zimmeh ve laike hümül mu'tedun 11. Fe in tabu ve ekamüs salate ve atevüz zekate fe ıhvanüküm fid dın ve nüfassılül ayati le kavmiy ya'lemun 12. Ve in nekesu eymanehüm mim ba'di ahdihim ve taanu fı dıniküm fe katilu eimmetel küfri innehüm la eymane lehüm leallehüm yentehun 13. Ela tükatilune kavmen nekesu eymanehüm ve hemmu bi ıhracir rasuli ve hüm bedeuküm evvele merrah e tahşevnehüm fellahü ehakku en tahşevhü in küntüm mü'minın 14. Katiluhüm yüazzibhümüllahü bi eydıküm ve yuhzihim ve yensurküm aleyhim ve yeşfi sudura kavmim mü'minın 15. Ve yüzhib ğayza kulubihim ve yetubüllahü ala mey yeşa' vallahü alımün hakım 16. Em hasibtüm en tütraku ve lemma ya'lemillahüllezıne cahedu minküm ve lem yetehızu min dunillahi ve la rasulihı ve lel mü'minıne velıceh vallahü habırum bi ma ta'melun 17. Ma kane lil müşrikıne ey ya'müru mesacidellahi şahidıne ala enfüsihm bil küfr ülaike habitat a'malühüm ve fin nari hüm halidun 18. İnnema ya'müru mesacidellahi men amene billahi vel yvmil ahıri ve ekames salate ve atez zekate ve lem yahşe illallahe fe asa ülaike ey yekunu minel mühtedın 19. E cealtüm sikayetel hacci ve ımaratel mescidil harami ke men amen billahi vel yevmil ahıri ve cahede fı sebılillah la yestevune ındellah vallahü la yehdil kavmez zalimın 20. Ellezıne amenu ve haceru ve cahdu fı sebılillahi bi emvalihim ve enfüsihim a'zamü deracetem ındellah ve ülaike hümül faizun 21. Yübeşşiruhüm rabbühüm bi rahmetim minhü ve rıdvaniv ve cennatil lehüm fıha neıymüm mükıym 22. Halidıne fıha ebeda innellahe ındehu ecrun azıym 23. Ya eyyühellezıne amenu la tettehızu abaeküm ve ıhvaneküm evliyae inistehabbül kküfra alel ıman ve mey yetevellehüm minküm fe ülaike hümüz zalimun 24. Kul in kane abaüküm ve ebnaüküm ve ıhvanüküm ve ezvacüküm ve aşıratüküm ve emvalü nıkteraftümuha ve ticaratün tahşevne kesadeha ve mesakinü terdavneha ehabbe ileyküm minallahi ve rasulihı ve cihadin fı sebılihı fe terabbesu hatta ye'tiyallahü bi emrih vallahü la yehdil kavmel fasikıyn 25. Le kad nasarakümüllahü fı mevatıne kesırativ ve yevme hıneynin iz a'cebetküm kesratüküm fe lem tuğni anküm şey'ev ve dakat aleykümül erdu bi ma rahubet sümme velleytüm müdbirın 26. Sümme enezlellahü sekınetehu ala rasulihı ve alel mü'minıne ve enzele cünudel lem teravha ve azzebellezıne keferu ve zalike cezaül kafirın 27. Sümme yetubüllahü min ba'di zalike ala mey yeşa' vallahü ğafurur rahıym 28. Ya eyyühellezıne amenu innemel müşrikun necesün fe la yakrabül mescidel haram ba'de amihim haza ve in hıftüm ayleten fe sevfe yuğnıkümüllahü min fadlihı in şa' innellahe alımün hakım 29. Katilüllezıne la yü'minune billahi ve la bil yevmil ahıri ve la yühürrimune ma harremallahü ve rasulühu ve la yedınune dınel hakkı minellezıne utül kitübe hatta yu'tul cizyete ay yediv vehüm sağırun 30. Ve kaletil yehudü uzeyrunibnüllahi ve kaletin nesaral mesıhubnüllah zalike kavlühüm bi efvahaham yüdahiune kavlellezıne keferu min kabl katellehümullahü enna yü'fekun 31. İttehazu ahbarahüm ve ruhbanehüm erbabem min dunillahi vel mesıhabne meryem ve ma ümiru illa li ya'büdu ilahev vahıda la ilahe illa hu sübhanehu amma yüşrikun 32. Yürıdune ey yutfiu nurallahi bi efvahihim ve ye'bellahü illa ey yütimme nurahu ve lev kerihel kafirun 33. Hüvellezı ersele rasulehu bil hüda ve dınil hakkı li yuzhirahu aled dıni küllihı ve lev kerihel müşrikun 34. Ya eyyühellezıne amenu inne kesıram minel ahbari ver ruhbani le ye'külune emvalen nasi bil batıli ve yesuddune an sebılillah vellezıne yeknizunez zehebe vel fiddate ve la yünfikuneha fı sebılillahi fe beşşirhüm bi azabin elım 35. Yevme yuhma aleyha fı nari cehenneme fe tükva biha cibahühüm ve cünubühüm ve zuhuruhüm haza ma keneztüm li enfüsiküm fe zuku ma küntüm teknizun 36. İnne ıddeş şühuri ındellahisna aşera şehran fı kitabillahi yevme halekas semavati vel erda miha erbeatüm hurum zaliked dınül kayyimü fe la tazlimu fıhinne enfüseküm ve katilül müşrikıne kaffeten kema yükatiluneküm kaffeh va'lemu ennallahe meal müttekıyn 37. İnnemen nesıü ziyadetün fil küfri yüdallü bihillezıne keferu yühıllünehu amev ve yüharrimunehu amel li yüvatıu ıddete ma harramellahü fe yühıllu ma harremellah züyyine lehüm suü a'malihim vallahü la yehdil kavmel kafirın 38. Ya eyyühellezıne amenu ma leküm iza kıyle lekümünfiru fı sebılillahis sakaltüm ilel ard e radıytüm bil hayatid dünya minel ahırah fe ma metaul hayatid dünya minel ahırah fe ma metaul hayatid dünya fil ahırati illa kalıl 39. İlla tenfiru yüazzibküm azaben elımev ve yestebdil kavmen ğayraküm ve la teduruhu şey'a vallahü ala külli şey'in kadır 40. İlla tensuruhü fe kad nesarahüllahü iz ahracehüllezıne keferu saniyesneyni iz hüma fil ğayri iz yekül li sahıbihı la tahzen innallahe meana fe enzelellahü sekınetehu aleyhi ve eyyedehu bi cünudil lem teravha ve ceale kelimetellezıne keferus süfla ve kelimetüllahi hiyel ulya vallahü azızün hakım 41. İnfiru hıfafev ve sikalev ve cahidu bi emvaliküm ve enfüsiküm fı sebılillah zaliküm hayrul leküm in küntüm ta'lemun 42. Lev kane aradan karıbev ve seferan kasıdel lettebeuke ve lakim beudet aleyhimüş şükkah ve se yahlifune billahi levisteta'na le haracna meaküm yühlikune enfüsehüm vallahü ya'lemü innehüm le kazibun 43. Afallahü ank li me ezinte lehüm hatta yetebeyyene lekellezıne sadeku ve ta'lemel kazibın 44. La yeste'zinükellezıne yü'minune billahi vel yevmil ahıri ey yücahidu bi emvalihim ve enfüsihim vallahü alımüm bil müttekıyn 45. İnnema yeste'zinükellezıne la yü'minune billahi vel yevmil ahıri vertabet kulubühüm fe hüm fı raybihim yeteraddedun 46. Ve lev eradül huruce le eaddu lehu uddetev ve lakin kerihellahümbiasehüm fe sebbetahüm ve kıylek'udu meal kaıdın 47. Lev haracu fıküm ma zaduküm illa habalev ve le evdau hılaleküm yebğunekümül fitneh ve fıküm semmaune lehüm vallahü alımüm biz zalimın 48. Lekadibteğavül fitnete min kablü ve kallebu lekel ümura hatta cael hakku ve zahera emrullahi vehüm karihun 49. Ve minhüm mey yekulü'zel lı ve la teftinnı e la fil fitneti sekatu ve inne cehenneme le mühıytatüm bil kafirın 50. İn tüsıbke hasenetün tesü'hüm ve in tüsıbke müsıybetüy yekulu kad ehazna emrana min kablü ve yetevellev vehüm ferihun 51. Kul ley yüsıybena illa ma ketebellahü lena hüve mevlana ve alellahi fel yetevekkelil mü'minun 52. Kul hel terabbesune bina illa ıhdel husneyeyn ve nahnü neterabbesu biküm ey yüsıybekümüllahü bi azabim min ındihı ev bi eydına fe terabbesu inna meaküm müterabbisun 53. Kul enfiku tav'an ev kerhel len yütekabbele minküm inneküm küntüm kavmen fasikıyn 54. Ve ma meneahüm en tukbele minhüm nefekatühüm illa ennehüm keferu billahi ve bi rasulihı ve la ye'tunes salate illa vehüm küsala ve la yünfikune illa vehüm karihun 55. Fe la tü'cibke emvalühüm ve la evladühüm innema yürıdüllahü li yüazzibehüm biha fil hayatid dünya ve tezheka enfüsühm ve hüm kafirun 56. Ve yahlifune billahi innehüm le minküm ve ma hüm minküm ve lakinnehüm kavmüy yefrakun 57. Lev yecidune melceen ev meğaratin ev müddehalel le vellev ileyhi vehüm yecmehun 58. Ve minhüm mey yelmizüke fis sadekat fe in u'tu minha radu ve il lem yu'tav minha iza hüm yeshatun 59. Ve lev ennehüm radu ma atahümlahü ve rasulühu ve kalu hasbünallahü se yü'tınellahü min fadlihı ye rasulühu inna ilallahi rağıbun 60. İnnemas sadekatü lil fükarai vel mesakıni vel amilıne aleyha vel müellefeti kulubühüm ve firrikabi vle ğarimıne ve fı sebılillahi vebnis sebıl ferıdatem minallah vallahü alımün hakım 61. Ve minhümüllezıne yü'zunen nebiyye ve yekulune hüve üzün kul üzünü hayril leküm yü'minü billahi ve yü'minü lil mü'minıne ve rahmetül lillezıne amenu minküm vellezıne yü'zune rasulellahi lehüm azabün elım 62. Yahlifune billahi leküm li yürduküm vallahü ve rasulühu ehakku ey yürduhü in kanu mü'minın 63. E lem ya'lemu ennehu mey yühadidillahe ve rasulehu fe enne lehu nara cehenneme haliden fıha zalikel hızyül azıym 64. Yahzerul münafikune en tünezzele aleyhim suratün tünebbiühüm bi ma fı kulubihim kulistehziu innellahe muhricüm ma tahzerun 65. Ve lein seeltehüm le yekulünne innema künna nehudu ve nel'ab kul e billahi ve ayatihı ve rasulihı küntüm testehziun 66. La ta'teziru kad kefartüm ba'de ımaniküm in na'fü an taifetim minküm nüazzib taifetem bi ennehüm kanu mücrimın 67. El münafikun vel münafikatü ba'duhüm min ba'd ye'mürune bil münkeri ve yenhevne anil ma'rufi ve yakbidune eydiyehüm nesüllahe fe nesiyehüm innel münafikıyne hümül fasikun 68. Veadellahül münafikıyne vel münafikati vel küffara nara cehenneme halidıne fıha hiye hasbühüm ve leanehümüllah ve lehüm azabüm mükıym 69. Kellezıne min kabliküm kanu eşedde minküm kuvvetev ve eksera emvalev ve evlada festemteu bi halakıhim festemta'tüm bi halaıküm kemestem teallazıne min kabliküm bi halakıhüm ve hudtüm kellezı hadu ülaike habitat a'malühüm fid dünya vel ahırah ve ülaike hümül hasirun 70. E lem ye'tihim nebüllezıne min kablihim kavmi nuhıv ve adiv ve semude ve kavmi ibrahıme ve ashabi medyene vel mü'tefikat etethüm rusülühüm bil beyyinat fe ma kanellahü li yazlimehüm ve lakin kanu enfüsehüm yazlimun 71. Vel mü'minune vel mü'miratü ba'duhüm evliyaü ba'd ye'mürune bil ma'rufi ve yenhevne anil münkeri ve yükıymunes salate ve yü'tunez zekate ve yütıy'unellahe ve rasuleh ülaike se yerhamühümüllah innellaha azızün hakım 72. Veadellahül mü'minıne vel mü'minati cennatin tecrı min tahtihel enharu halidıne fıha ve mesakine teyyibeten fı cennati adn ve rıdvanüm minallahi ekber zalike hüvel fevzül azıym 73. Ya eyyühen nebiyyü cahidil küffara vel münafikıyne vağluz aleyhim ve me'vahüm cehennem ve bi'sel mesıyr 74. Yahlifune billahi ma kalu ve le kad kalu kelimetel küfri ve keferu ba'de islamihim ve hemmu bi ma lem yenalu ve ma nekamu illa en ağnahümüllahü ve rasulühu min fadlih fe iy yetubu yekü hayral lehüm ve iy yetevellev yüazzibhümüllahü azaben elımen fid dünya vel ahırah ve ma lehüm fil erdı miv veliyyiv ve la nasıyr 75. Ve minhüm men ahedellahe le in atana min fadlihı le nessaddekanne ve le nekunenne mines salihıyn 76. Felemma atahüm min fadlihı behılu bihı ve tevellev ve hüm mu'ridun 77. Fe a'kabehüm nifakan fı kulubihim ila yevmi yelkavnehu bi ma ahlefüllahe ma veaduhü ve bi ma kanu yekzibun 78. E lem ya'lemu ennellahe ya'lemü sirrahüm ve necvahüm ve ennellahe allamül ğuyub 79. Ellezıne yelmizunel mütteavviıyne minel mü'minıne fis sadekati vellezıne la yecidune illa cühdehüm fe yesharune minhüm sehırallahü minhüm ve lehüm azabün elım 80. İstağfir lehüm ev la testağfir lehüm in testağfir lehüm seb'ıyne merraten fe ley yağfirallahü lehüm zalike bi ennehüm keferu billahi ve rasulih vallahü la yehdil kavmel fasikıyn 81. Ferihal mühallefune bi mak'adihim hılafe rasulillahi ve kerehu ey yücahidu bi emvalihim ve enfüsihim fı sebılillahi ve kalu la tenfiru fil harr kul naru cehenneme eşddü harra lev kanu yefkahun 82. Fel yadhaku kalılev vel yebku kezıra cezaem bi ma kanu yeksibun 83. Fe ir raceakellahü ila taifetim minhüm feste'zenuke lil huruci fe kul len tahrucu meıye ebedev ve len tükatilu meıye adüvva inneküm radıytüm bil kuudi evvele merratin fak'udu meal halifın 84. Ve la tüsalli ala ehadim minhüm mate ebedev ve la tekum ala kabrih innehüm keferu billahi ve rasulihı ve matu ve hüm fasikun 85. Ve la tu'cibke emvalühüm ve evladühüm innema yürıdüllahü ey yüazzibehüm biha fid dünya ve tezheka enfüsühüm ve hüm kafirun 86. Ve iza ünzilet suratün en aminu billahi ve cahidu mea rasulihiste'zeneke ülüt tavli minhüm ve kalu zerna neküm meal kaıdın 87. Radu bi ey yekunu meal havalifi ve tubia ala kulubihim fehüm la yefkahun 88. Lakinir rasulü vellezıne amenu meahu cahedu bi emvalihim ve enfüsihim ve ülaike lehümül hayratü ve ülaikehümül müflihun 89. Eaddellahü lehüm cennati tecrı min tahtihel enharu halidıne fıha zalikel fevzül azıym 90. Ve cael müazzirune minel a'rabi li yü'zene lehüm ve kaadellezıne kezebüllahe ve rasuleh se yüsıybüllezıne keferu minhüm azabün elım 91. Leyse aled duafai ve la alel merda ve la alellezıne la yecidune me yünfikune haracün iza nesahu lillahi ve rasulih ma alel muhsinıne min sebıl vallahü ğafurur rahıym 92. Ve la alellezıne iza ma etevke li tahmilehüm kulte la ecidü ma ahmilüküm aleyhi tevellev ve a'yünühüm tefıdu mined dem'ı hazenen ella yecidu ma yünfikun 93. İnnemes sebılü alellezıne yeste'zinuneke ve hüm ağniya' radu bi ey yekunu meal havalifi ve tabeallahü ala kulubihim fehüm la ya'lemun 94. Ya'tezirune ilyküm iza raca'tüm ileyhim kul la ta'teziru len nü'mine leküm kad nebbeenellahü min ahbariküm ve se yerallahü ameleküm ve rasulühu sümme türaddune ila alimil ğaybi veş şehadeti fe yünebbiüküm bi ma küntüm ta'melun 95. Se yahlifune billahi leküm izenkalebtüm ileyhim li tu'ridu anhüm fe a'ridu anhüm innehüm ricsüv ve me'vahüm cehennem cezaem bi ma kanu yeksibun 96. Yahlifune leküm li terdav anhüm fe in terdav anhüm fe innellahe la yerda anil kavmil fasikıyn 97. El a'rabü eşeddü küfrav ve nifakav ve ecderu ella ya'lemu hudude ma enzelellahü ala rasulih vallahü alımün hakım 98. Ve minel a'rabi mey yettehızü ma yünfiku mağramev ve yeterabbesu bikümüd devair aleyhim dairatüs sev' vallahü semıun alım 99. Ve minel a'rabi mey yü'minü billahi vel yevmil ahıri ve yettehızü ma yünfiku kurubatin ındellahi ve salevatir rasul ela inneha kurbetül lehüm se yüdhılühümüllahü fı rahmetih innellahe ğafurur rahıym 100. Ves sabikunel evvelune minel mühacirıne vel ensari vellezınettebeuhüm bi ıhsanir radıyallahü anhüm ve radu anhü ve eadde lehüm cennatin tecrı tahtehel enharu halidıne fıha ebeda zalikel fevzül azıym 101. Ve mimmen havleküm minel a'rabi münafikun ve min ehlil medıneti meradu alen nifakı la ta'lemühüm nahnü na'lemühüm se nüazzibühüm merrateyni sümme yüraddune ila azabin azıym 102. Ve aharuna'terafu bi zünubbihim haletu amelen salihav ve ahara seyyia asellahü ey yetube aleyhim innellahe ğafurur rahıym 103. Huz min emvalihim sadekaten tütahhiruhüm ve tüzekkıhim biha ve salli aleyhim inne salateke sekenül lehüm vallahü semıun alım 104. E lem ya'lemu ennellahe hüve yakbelüt tevbete an ıbadihı ve ye'huzüs sadekati ve ennellahe hüvet tevvabür rahıym 105. Ve kulı'melu fe se yerallahü ameleküm ve rasulühu vel mü'minun ve se türaddune ila alimil ğaybi veş şehadeti fe yünebbiüküm bi ma küntüm ta'melun 106. Ve aharune mürcevne li emrillahi imma yüazzibühüm ve imma yetubü aleyhim vallahü alımün hakım 107. Vellezınettehazu mesciden dırarav ve küfrav ve tefrıkam beynel mü'minıne ve irsadel li men habellahe ve rasulehu min kabl ve le yahlifünne in eradna illel husna vallahü yeşhedü innehüm le kazibun 108. La tekum fıhi ebeda le mescidün üssise alet takva min evveli yevmin ehakku en tekume fıh fıhi ricalüy yühıbbune ey yetetahheru vallahü yühıbbül müttahhirın 109. E fe men essese bünyanehu ala katva minallahi ve rıdvanin hayrun em men essese bünyanehu ala şefacürufin harin fenhara bihı fı nari cehennem vallahü la yehdil havmez zalimın 110. La yezalü bünyanühümlezı benev rıbeten fı kulubihim illa en tekattaa kulubühüm yallahü alımün hakım 111. İnnellaheştera minel mü'minıne enfüshehüm ve emvalehüm bi enne lehümül cenneh yükatilune fı sebılillahi fe yaktülune ve yuktelune va'den aleyhi hakkan fit tevrati vel incıli vel kur'an ve men evfa bi ahdihı festebşiru bi bey'ıkümlezı bay'tüm bih ve zalike hümvel fevzül azıym 112. Ettaibunel abidunel hamidunes saihuner rakiunes sacidunel amirune bil ma'rufi ven nahune anil mümkeri vel hafizune li hududillah ve beşşiril mü'minın 113. Ma kane lin nebiyyi vellezıne amenu ey yestağfiru lil müşrikıne velev kanu ülı kurba mim ba'di ma tebeyyene lehüm ennehüm ashabül cehıym 114. Ve ma kanestiğfaru ibrahıme li ebıhi illa am mev'ıdetiv veadeha iyyah felemma tebeyyene lehu ennehu adüvvül lilhahi teberrae minh inne ibrahıme le evvahün halım 115. Ve ma kanellahü li yüdılle kavmem ba'de iz hedahüm hatta yübeyyine lehüm ma yettekun innellahe bi külli şey'in alım 116. İnnellahe lehu mülküs semavati vel ard yuhyı ve yümıt ve ma leküm min dunillahi miv veliyyiv ve la nasıyr 117. Le kad tabellahü alen nebiyyi vel mühacirıne vel ensarillezınettebeuhü fı saatil usrati mim ba'di ma kade yezığu kulubü ferıkım minhüm sümme tabe aleyhim innehu bihim raufür rahıym 118. Ve ales selasetillezıne hulifu hatta iza dakat aleyhimül erdu bi ma rahubet ve dakat aleyhim enfüsühüm ve zannu el la melcee minallahi illa ileyh sümme tabe aleyhim li yetubu innellahe hüvet tevvabür rahıym 119. Ya eyyühellezıne amenüttekullahe ve kunu meas sadikıyn 120. Ma kane li ehlil medıneti ve men havlehüm minel a'rabi ey yetehallefu ar rasulillahi ve la yerğabu bi enfüsihim an nefsih zalike bi ennehüm la yüsıybühüm zameüv ve la nesabü v ve la mahmesatün fı sebılillahi ve la yetaune mevtıey yeğıyzul küffara ve la yenalune min adüvvin neylen illa kütibe lehüm bihı amelün salıh innellahe la yüdıy'u ecral muhsinın 121. Ve la yünfikune nefekaten sağıyratev ve la kebıratev ve la kebıratev ve la yaktaune vadiyen illa kütibe lehüm li yecziyehümullahü ahsene ma kanu ya'melun 122. Ve ma kanel mü'minune li yenfiru kaffeh fe lev la nefera min külli firkatim minhüm taifetül li yetefekkahu fid dıni ve li yünziru kavmehüm iza raceu ileyhim leallehüm yahzerun 123. Ya eyyühellezıne amenu katilüllezıne yaluneküm minel küffari vel yecidu fıküm ğılzah va'lemu ennallahe meal müttekıyn 124. Ve iza ma ünzilet zuratün fe minhüm mey yekulü eyyüküm zadethü hazihı ımana fe emmellezıne amenu fe zadethüm ımanev vehüm yestebşirun 125. Ve emmellezıne fı kulubihim meradnu fe zadethüm ricsen ila ricsihim ve matu ve hüm kafirun 126. E ve la yeravne ennehüm yüftenune fı külli amim merraten ev merrateyni sümme la yetubune ve la hüm yezzekkerun 127. Ve iza ma ünzilet suratün nezara ba'duhüm ila ba'd hel yeraküm min ehadin sümmensarafu sarafellahü kulubehüm bi ennehüm kavmül la yefkahun 128. Le kad caeküm rasulüm min enfüsiküm azızün aleyhi ma anittüm harısun aleyküm bil mü'minıne raufür rahıym 129. Fe in tevellev fe kul hasbiyallahü la ilahe illa hu aleyhi tevekkeltü ve hüve rabbül arşil azıym |
9 - TEVBE SÛRESİ
Son iki âyet hariç Medine döneminde, Peygamber Efendimizin irtihaline yakın bir
zamanda inmiştir. 129 âyettir. Sûre adını, Allah’ın kullarının tövbesini kabul
edeceğini bildirdiği 104. âyetten almıştır. İlk âyette geçen “berâet”
kelimesinden dolayı sûreye Berâe sûresi adı da verilmiştir. Başında besmele
olmayan tek sûredir. Sûrenin başına besmelenin yazılmamış oluşunu bazı
bilginler, onun bir önceki sûrenin devamı mahiyetinde oluşu ile açıklamışlardır.
Sûrede başlıca, yaptıkları antlaşmalara bağlı kalmayan düşmanlarla ilişkilerin
kesilmesi, antlaşmalara bağlı kalanlara karşı ise antlaşmalara bağlı
kalınmasının gerekliliği; Kur’an’ın müslümanlar üzerinde oluşturduğu etki ve Hz.
Peygamber’in müslümanlar adına duyduğu endişe söz konusu edilmektedir.
Bismillahirrahmânirrahîm
1. Allah ve Resûlünden,kendileriyle antlaşma yapmış olduğunuz müşriklere bir
ültimatomdur:
2. Yeryüzünde dört ay daha dolaşın. Şunu bilin ki, siz Allah’ı âciz bırakacak
değilsiniz; Allah ise, inkârcıları perişan edecektir.
3. Hacc-ı ekber gününde1, Allah ve Resûlünden bütün insanlara bir bildiridir:
Allah ve Resûlü, Allah’a ortak koşanlardan uzaktır. Eğer tövbe ederseniz, bu
sizin için hayırlıdır. Ama yüz çevirirseniz, şunu iyi bilin ki, siz Allah’ı âciz
bırakabilecek değilsiniz. İnkârcılara, elem dolu bir azabı müjdele!
4. Ancak Allah’a ortak koşanlardan, kendileriyle antlaşma yapmış olduğunuz,
sonra da antlaşmalarında size karşı hiçbir eksiklik yapmamış ve sizin aleyhinize
hiç kimseye yardım etmemiş olanlar, bu hükmün dışındadır. Onların
antlaşmalarını, süreleri bitinceye kadar tamamlayın. Şüphesiz Allah, kendine
karşı gelmekten sakınanları sever.
5. Haram aylar çıkınca bu Allah’a ortak koşanları artık bulduğunuz yerde
öldürün, onları yakalayıp hapsedin ve her gözetleme yerine oturup onları
gözetleyin. Eğer tövbe ederler, namazı kılıp zekâtı da verirlerse, kendilerini
serbest bırakın. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
6. Eğer Allah’a ortak koşanlardan biri senden sığınma talebinde bulunursa,
Allah’ın kelâmını işitebilmesi için ona sığınma hakkı tanı. Sonra da onu güven
içinde olacağı yere ulaştır. Bu, onların bilmeyen bir kavim olmaları
sebebiyledir.
7. Allah’a ortak koşanların Allah katında ve
Resûlü yanında bir ahdi nasıl olabilir? Ancak Mescid-i Haram’ın yanında
kendileriyle antlaşma yaptıklarınız başkadır. Bunlar size karşı dürüst
davrandığı sürece, siz de onlara dürüst davranın. Çünkü Allah kendine karşı
gelmekten sakınanları sever.
8. Onların bir ahdi nasıl olabilir ki! Eğer onlar size üstün gelselerdi, ne
akrabalık (bağlarını), ne de antlaşma (yükümlülüğünü) gözetirlerdi. Ağızlarıyla
sizi hoşnut etmeye çalışıyorlar, oysa kalpleri buna karşı çıkıyor. Onların pek
çoğu fasık kimselerdir.
9. Allah’ın âyetlerini az bir karşılığa değiştiler de insanları onun yolundan
alıkoydular. Bunların yapmakta oldukları şeyler gerçekten ne kötüdür!
10. Bir mü’min hakkında ne akrabalık (bağlarını), ne de antlaşma (yükümlülüğünü)
gözetirler. İşte onlar taşkınlık yapanların ta kendileridir.
11. Fakat tövbe edip, namazı kılar ve zekâtı verirlerse, artık onlar sizin din
kardeşlerinizdir. Bilen bir kavme âyetleri işte böyle ayrı ayrı açıklarız.
12. Eğer antlaşmalarından sonra yeminlerini bozup dininize dil uzatırlarsa,
küfrün ele başlarıyla savaşın. Çünkü onlar yeminlerine riâyet etmeyen
kimselerdir. Umulur ki, vazgeçerler.
13. Yeminlerini bozan, peygamberi yurdundan çıkarmaya kalkışan ve üstelik size
tecavüzü ilk defa kendileri başlatan bir kavimle savaşmaz mısınız? Yoksa
onlardan korkuyor musunuz? Oysa Allah, -eğer siz gerçek mü’minler iseniz-
kendisinden korkmanıza daha lâyıktır.
14,15. Onlarla savaşın ki, Allah onlara sizin
ellerinizle azap etsin, onları rezil etsin, onlara karşı size yardım etsin,
mü’min topluluğun gönüllerini ferahlatsın ve onların kalplerindeki öfkeyi
gidersin. Allah dilediğinin tövbesini kabul eder. Allah hakkıyla bilendir, hüküm
ve hikmet sahibidir.
16. Yoksa; Allah içinizden, Allah’tan, Resûlünden ve mü’minlerden başkasını
kendilerine sırdaş edinmeksizin cihad edenleri ayırt etmeden bırakılacağınızı mı
sandınız? Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.
17. Allah’a ortak koşanların, inkârlarına bizzat kendileri şahitlik edip
dururken, Allah’ın mescitlerini imar etmeleri düşünülemez. Onların bütün
amelleri boşa gitmiştir. Onlar ateşte ebedî kalacaklardır.
18. Allah’ın mescitlerini, ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, namazı
dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar
eder. İşte onların doğru yolu bulanlardan olmaları umulur.
19. Siz hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haram’ın bakım ve onarımını, Allah’a
ve âhiret gününe iman edip Allah yolunda cihad eden kimse(lerin amelleri) gibi
mi tuttunuz? Bunlar Allah katında eşit olmazlar. Allah zâlim topluluğu doğru
yola erdirmez.
20. İman edip hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad eden
kimselerin mertebeleri, Allah katında daha üstündür. İşte onlar, başarıya
erenlerin ta kendileridir.
21. Rableri onlara, kendi katından bir rahmet,
bir hoşnutluk ve kendilerine içinde tükenmez nimetler bulunan cennetler
müjdelemektedir.
22. Onlar orada ebedi kalacaklardır. Şüphesiz, Allah katında büyük bir mükafat
vardır.
23. Ey iman edenler! Eğer küfrü imana tercih ederlerse, babalarınızı ve
kardeşlerinizi bile dost edinmeyin. İçinizden kim onları dost edinirse, işte
onlar, zalimlerin ta kendileridir.
24. De ki: “Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz,
kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz bir ticâret ve beğendiğiniz
meskenler size Allah’tan, peygamberinden ve onun yolunda cihattan daha sevgili
ise, artık Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyin! Allah fasık topluluğu doğru
yola erdirmez.”
25. Andolsun, Allah birçok yerde ve Huneyn savaşı gününde size yardım etmiştir.
Hani, çokluğunuz size kendinizi beğendirmiş, fakat (bu çokluk) size hiçbir yarar
sağlamamış, yeryüzü bütün genişliğine rağmen size dar gelmişti. Nihayet
(bozularak) gerisin geriye dönüp kaçmıştınız.2
26. Sonra Allah, Resûlü ile mü’minler üzerine kendi katından güven duygusu ve
huzur indirdi. Bir de sizin göremediğiniz ordular indirdi ve inkar edenlere azap
verdi. İşte bu, inkârcıların cezasıdır.
27. Sonra Allah, bunun ardından yine dilediği
kimsenin tövbesini kabul eder. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
28. Ey iman edenler! Allah'a ortak koşanlar ancak bir pislikten ibarettir. Artık
bu yıllarından sonra, Mescid-i Haram’a yaklaşmasınlar. Eğer yoksulluktan
korkarsanız, Allah dilerse lütfuyla sizi zengin kılar. Şüphesiz Allah hakkıyla
bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
29. Kendilerine kitap verilenlerden Allah’a ve ahiret gününe iman etmeyen,
Allah’ın ve Resûlünün haram kıldığını haram saymayan ve hak din İslam’ı din
edinmeyen kimselerle, küçülerek (boyun eğerek) kendi elleriyle cizyeyi verinceye
kadar savaşın.
30. Yahudiler, “Üzeyr Allah’ın oğludur” dediler. Hırıstiyanlar ise, “İsa Mesih
Allah’ın oğludur” dediler. Bu onların ağızlarıyla söyledikleri (gerçeği
yansıtmayan) sözleridir. Onların bu sözleri daha önce inkar etmiş kimselerin
söylediklerine benziyor. Allah onları kahretsin. Nasıl da haktan çevriliyorlar!
31. (Yahudiler) Allah’ı bırakıp, hahamlarını; (hırıstiyanlar ise) rahiplerini ve
Meryem oğlu Mesih’i rab edindiler. Oysa, bunlar da ancak, bir olan Allah’a
ibadet etmekle emrolunmuşlardır. Ondan başka hiçbir ilah yoktur. O, onların
ortak koştukları her şeyden uzaktır.
32. Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek
istiyorlar. Oysa kafirler hoşlanmasalar da Allah, nurunu tamamlamaktan başka bir
şeye razı olmaz.
33. O, Allah’a ortak koşanlar hoşlanmasalar bile dinini, bütün dinlere üstün
kılmak için, peygamberini hidayetle ve hak dinle gönderendir.
34. Ey iman edenler! Hahamlardan ve rahiplerden birçoğu, insanların mallarını
haksız yollarla yiyorlar ve Allah’ın yolundan alıkoyuyorlar. Altın ve gümüşü
biriktirip gizleyerek onları Allah yolunda harcamayanları elem dolu bir azapla
müjdele.
35. O gün bunlar cehennem ateşinde kızdırılacak da onların alınları, böğürleri
ve sırtları bunlarla dağlanacak ve, “İşte bu, kendiniz için biriktirip
sakladığınız şeylerdir. Haydi tadın bakalım biriktirip sakladıklarınızı”!
denilecek.
36. Şüphesiz Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısında, Allah katında
ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır.3 İşte bu Allah’ın
dosdoğru kanunudur. Öyleyse o aylarda kendinize zulmetmeyin. Fakat Allah’a ortak
koşanlar sizinle nasıl topyekûn savaşıyorlarsa, siz de onlarla topyekûn savaşın.
Bilin ki Allah, kendine karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir.
37. Haram ayları ertelemek4, ancak inkarda daha
da ileri gitmektir ki bununla inkar edenler saptırılır. Allah’ın haram kıldığı
ayların sayısına uygun getirip böylece Allah’ın haram kıldığını helal kılmak
için Haram ayı bir yıl helâl, bir yıl haram sayıyorlar. Onların bu çirkin
işleri, kendilerine süslenip güzel gösterildi. Allah inkarcı toplumu doğru yola
iletmez.5
38. Ey iman edenler! Ne oldunuz ki, size “Allah yolunda sefere çıkın” denilince,
yere çakılıp kaldınız.Yoksa ahiretten vazgeçip dünya hayatını mı seçtiniz? Oysa
ahirete göre dünya hayatının yararı, pek az bir şeydir.
39. Eğer Allah yolunda sefere çıkmazsanız, sizi elem dolu bir azap ile
cezalandırır ve yerinize sizden başka bir toplum getirir. Siz ise ona hiçbir
zarar veremezsiniz. Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir.
40. Eğer siz ona (Peygamber’e) yardım etmezseniz, (biliyorsunuz ki) inkar
edenler onu iki kişiden biri olarak (Mekke’den) çıkardıkları zaman, ona bizzat
Allah yardım etmişti. Hani onlar mağarada bulunuyorlardı. Hani o arkadaşına,
“Üzülme, çünkü Allah bizimle berâber” diyordu. Allah da onun üzerine güven
duygusu ve huzur indirmiş, sizin kendilerini görmediğiniz bir takım ordularla
onu desteklemiş, böylece inkar edenlerin sözünü alçaltmıştı. Allah’ın sözü ise
en yücedir. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
41. Gerek yaya olarak, gerek binek üzerinde6
Allah yolunda sefere çıkın. Mallarınızla, canlarınızla Allah yolunda cihad edin.
Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.
42. Eğer yakın bir dünya menfaati ve kolay bir yolculuk olsaydı, (sefere
katılmayan münafıklar da) mutlaka sana uyarlardı. Fakat meşakkatli yol, onlara
uzak geldi. Gerçi onlar, “Eğer gücümüz yetseydi, elbette sizinle beraber
çıkardık” diye Allah’a yemin edeceklerdir. Onlar kendilerini helâke
sürüklüyorlar. Allah biliyor ki onlar kesinlikle yalancıdırlar.
43. Allah seni affetsin! Doğru söyleyenler sana iyice belli olup, yalancıları
bilinceye kadar beklemeden niçin onlara izin verdin?
44. Allah’a ve âhiret gününe iman edenler, mallarıyla ve canlarıyla cihad
etmekten geri kalmak için senden izin istemezler. Allah kendine karşı gelmekten
sakınanları çok iyi bilendir.
45. Ancak Allah’a ve ahiret gününe inanmayan, kalpleri şüpheye düşüp kendileri
de o şüphelerinin içinde bocalayan kimseler senden izin isterler.
46. Onlar eğer savaşa çıkmak isteselerdi, elbette bunun için bir hazırlık
yaparlardı. Fakat Allah onların harekete geçmelerini istemedi de onları geri
bıraktı ve onlara, “Oturun oturan acizlerle beraber” denildi.
47. Eğer onlar da sizin içinizde (sefere) çıksalardı, size bozgunculuktan başka
bir katkıları olmayacak ve sizi fitneye düşürmek için aranızda
koşuşturacaklardı. Aranızda onları dinleyecek kişiler de vardı. Allah zalimleri
hakkıyla bilendir.
48. Andolsun bunlar daha önce de fitne çıkarmak
istemişler ve sana karşı türlü türlü işler çevirmişlerdi. Nihayet hak geldi ve
onlar istemedikleri halde Allah’ın dini galip geldi.
49. Onlardan “Bana izin ver, beni fitneye (isyana) sevketme” diyen de vardır.
Bilesiniz ki onlar (böyle diyerek) fitnenin ta içine düştüler. Şüphesiz ki
cehennem kâfirleri elbette kuşatacaktır.
50. Sana bir iyilik gelirse, bu onları üzer. Eğer başına bir musîbet gelirse,
“Biz tedbirimizi önceden almıştık” derler ve sevinerek dönüp giderler.
51. De ki: “Bizim başımıza ancak, Allah’ın bizim için yazdığı şeyler gelir. O
bizim yardımcımızdır. Öyleyse mü’minler, yalnız Allah’a güvensinler.”
52. De ki: “Bizim için siz, (şehitlik veya zafer olmak üzere) ancak iki
güzellikten birini bekleyebilirsiniz. Biz de, Allah’ın kendi katından veya bizim
ellerimizle size ulaştıracağı bir azabı bekliyoruz. Haydi bekleyedurun. Şüphesiz
biz de sizinle birlikte beklemekteyiz.”
53. Yine de ki: “İster gönüllü, ister gönülsüz olarak harcayın, sizden asla
kabul olunmayacaktır. Çünkü siz fasık bir topluluksunuz.”
54. Harcamalarının kabul edilmesine, yalnızca, Allah’ı ve Rasûlünü inkar
etmeleri, namaza ancak üşene üşene gelmeleri ve ancak gönülsüzce harcamaları
engel olmuştur.
55. Onların malları ve çocukları seni
imrendirmesin. Allah bununla ancak onlara dünya hayatında azap etmeyi ve
canlarının kâfir olarak çıkmasını istiyor.
56. Kesinlikle sizden olduklarına dâir Allah’a yemin ederler. Oysa onlar sizden
değillerdir. Fakat onlar korkudan ödleri patlayan bir topluluktur.
57. Eğer sığınacak bir yer veya (gizlenecek) mağaralar yahut girilecek bir delik
bulsalardı, hemen koşarak oraya kaçarlardı.
58. İçlerinden sadakalar konusunda sana dil uzatanlar da var. Kendilerine ondan
bir pay verilirse, hoşnut olurlar; eğer kendilerine ondan bir pay verilmezse,
hemen kızarlar.
59. Eğer onlar Allah ve Resûlünün kendilerine verdiğine razı olup, “Bize Allah
yeter. Lütuf ve ihsanıyla Allah ve Resûlü ileride bize yine verir. Biz yalnız
Allah’a rağbet eder (onun ihsanını ister)iz” deselerdi, kendileri için daha
hayırlı olurdu.
60. Sadakalar (zekatlar), Allah’tan bir farz olarak ancak fakirler, düşkünler,
zekât toplayan memurlar, kalpleri İslam’a ısındırılacak olanlarla (özgürlüğüne
kavuşturulacak) köleler, borçlular, Allah yolunda cihad edenler ve yolda kalmış
yolcular içindir. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
61. Yine onlardan peygamberi inciten ve “O (her söyleneni dinleyen) bir
kulaktır” diyen kimseler de vardır. De ki: “O sizin için bir hayır kulağıdır ki
Allah’a inanır, mü’minlere inanır (güvenir). İçinizden inanan kimseler için bir
rahmettir. Allah’ın Resûlünü incitenler için ise elem dolu bir azap vardır.”
62. Sizi razı etmek için, Allah’a yemin
ederler. Eğer gerçekten mü’min iseler (bilsinler ki), Allah ve Resûlü’nü razı
etmeleri daha önceliklidir.
63. Allah’a ve Resûlüne karşı gelen kimseye, içinde ebedî kalacağı cehennem
ateşinin olduğunu bilmediler mi? İşte bu, büyük bir rezilliktir.
64. Münafıklar, kalplerinde olan şeyleri, yüzlerine karşı açıkça haber verecek
bir sûrenin üzerlerine indirilmesinden çekinirler. De ki: “Siz alay ede durun!
Allah, çekindiğiniz o şeyi ortaya çıkaracaktır.”
65. Şâyet kendilerine (niçin alay ettiklerini) sorsan, “Biz sadece lâfa
dalmıştık ve aramızda eğleniyorduk”, derler. De ki: “Allah’la, onun âyetleriyle
ve peygamberiyle mi eğleniyordunuz?”
66. Boşuna özür dilemeyin! Çünkü siz, (sözde) iman ettikten sonra küfrünüzü
açığa vurdunuz. İçinizden (tövbe eden) bir zümreyi affetsek bile, suçlarında
ısrar etmeleri sebebiyle, diğer bir zümreye azap edeceğiz.
67. Münafık erkekler ve münafık kadınlar birbirlerindendir (birbirlerinin
benzeridir). Kötülüğü emredip, iyiliği yasaklarlar, ellerini de sıkı tutarlar.
Onlar Allah’ı unuttular; Allah da onları unuttu. Şüphesiz münafıklar, fasıkların
ta kendileridir.
68. Allah erkek münafıklara, kadın münafıklara ve kafirlere, içinde ebedî kalmak
üzere cehennem ateşini vadetti. O, onlara yeter. Allah onlara lanet etmiştir.
Onlar için sürekli bir azap vardır.
69. (Ey münafıklar!), siz de tıpkı, sizden
öncekiler gibisiniz: Onlar sizden daha güçlü, malları ve çocukları daha
fazlaydı. Onlar paylarına düşenden faydalanmışlardı. Sizden öncekilerin,
paylarına düşenden faydalandığı gibi siz de payınıza düşenden öylece
faydalandınız ve onların daldığı gibi, siz de (dünya zevkine) daldınız. İşte
onların dünyada da ahirette de amelleri boşa gitmiştir. İşte onlar ziyana
uğrayanların ta kendileridir.
70. Onlara kendilerinden öncekilerin; Nûh, Âd ve Semûd kavimlerinin; İbrahim’in
kavminin; Medyen halkının ve yerle bir olan şehirlerin haberleri ulaşmadı mı?
Peygamberleri onlara apaçık mucizeler getirmişti. (Ama inanmadılar Allah da
onları cezalandırdı.) Demek ki Allah onlara zulmediyor değildi, ama onlar
kendilerine zulmediyorlardı.
71. Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği
emreder, kötülükten alıkoyarlar. Namazı dosdoğru kılar, zekâtı verirler. Allah’a
ve Resûlüne itaat ederler. İşte bunlara Allah merhamet edecektir. Şüphesiz Allah
mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
72. Allah mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara, ebedi olarak kalacakları,
içinden ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde çok güzel köşkler vadetti.
Allah’ın rızası ise, bunların hepsinden daha büyüktür. İşte bu büyük başarıdır.
73. Ey peygamber! Kafirlere ve münafıklara
karşı cihad et ve onlara karşı çetin ol. Onların varacakları yer cehennemdir. Ne
kötü bir varış yeridir orası!
74. Bir şey söylemediklerine dair Allah’a yemin ediyorlar. Halbuki o küfür
sözünü söylediler ve (sözde) müslüman olduktan sonra inkar ettiler. Ayrıca
başaramadıkları şeye (peygamberi öldürmeye) de yeltendiler. Sırf, Allah ve
Resûlü kendi lütfu ile onları zengin kıldığı için intikam almaya kalktılar. Eğer
tövbe ederlerse kendileri için hayırlı olur. Şayet yüz çevirirlerse Allah onları
dünyada ve ahirette elem dolu bir azaba çarptıracaktır. Artık onlar için
yeryüzünde ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.
75. İçlerinden, “Eğer Allah bize lütuf ve kereminden verirse mutlaka bol bol
sadaka veririz ve mutlaka salihlerden oluruz” diye Allah’a söz verenler de
vardır.
76. Fakat Allah lütuf ve kereminden onlara verince, onda cimrilik ettiler ve yüz
çevirerek dönüp gittiler.
77. Allah’a verdikleri sözü tutmadıkları ve yalan söyledikleri için o da
kalplerine, kendisiyle karşılaşacakları güne kadar (sürecek) bir nifak soktu.
78. Allah’ın, içlerinde gizlediklerini ve fısıltılarını bildiğini7 ve Allah’ın
gaybleri çok iyi bilen olduğunu bilmediler mi?
79. Sadakalar hususunda gönüllü bağışta bulunan mü’minlerle, güçlerinin
yettiğinden başkasını bulamayanları çekiştirip onlarla alay edenler var ya; işte
Allah asıl onları maskaraya çevirmiştir. Onlar için elem dolu bir azap vardır.
80. Onlar için ister bağışlanma dile ister
dileme (farketmez.) Onlar için yetmiş kez bağışlanma dilesen de, Allah onları
asla affetmeyecektir. Bu, onların Allah ve Resûlünü inkâr etmiş olmaları
sebebiyledir. Allah fasık topluluğu doğru yola iletmez.
81. Allah’ın Resûlüne karşı gelerek (sefere çıkmayıp) geri bırakılanlar, oturup
kalmalarına sevindiler. Allah yolunda mallarıyla canlarıyla cihad etmek
hoşlarına gitmedi ve “Bu sıcakta sefere çıkmayın” dediler. De ki: “Cehennemin
ateşi daha sıcaktır.” Keşke anlasalardı.
82. Artık kazandıklarının karşılığı olarak, az gülsünler, çok ağlasınlar.
83. Eğer (bundan böyle) Allah seni onlardan bir zümrenin yanına döndürür de,
onlar (sefere) çıkmak için senden izin isterlerse, de ki: “Artık siz benimle
birlikte ebediyyen çıkmayacak ve benimle birlikte hiçbir düşmanla asla
savaşmayacaksınız. Çünkü siz baştan yerinizde oturup kalmaya razı oldunuz. Şimdi
de geri kalan (kadın ve çocuk)larla birlikte oturun.”
84. Onlardan ölen hiçbirine asla namaz kılma ve kabrinin başında durma. Çünkü
onlar Allah’ı ve Resûlünü inkâr ettiler ve fasık olarak öldüler.
85. Onların malları ve evlatları seni imrendirmesin. Allah bunlarla ancak,
dünyada kendilerine azap etmeyi ve canlarının kafir olarak çıkmasını istiyor.
86. “Allah’a iman edin ve Resûlü ile birlikte cihat edin” diye bir sûre
indirildiğinde, onlardan servet sahibi olanlar, senden izin istediler ve “Bizi
bırak da oturup kalanlarla birlikte olalım” dediler.
87. Onlar geride kalan (kadın ve çocuk)larla
birlikte olmaya razı oldular ve kalpleri mühürlendi. Artık onlar anlamazlar.
88. Fakat peygamber ve beraberindeki mü’minler, mallarıyla, canlarıyla cihat
ettiler. Bütün hayırlar işte bunlarındır. İşte bunlar kurtuluşa erenlerin ta
kendileridir.
89. Allah onlara, içinde ebedî kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetler
hazırlamıştır. İşte bu büyük başarıdır.
90. Bedevîlerden mazeret ileri sürenler, kendilerine izin verilsin diye
geldiler. Allah’a ve Resûlüne yalan söyleyenler ise (mazeret bile belirtmeden)
oturup kaldılar. Onlardan kâfir olanlara elem dolu bir azap isabet edecektir.
91. Allah’a ve Resûlüne karşı sadık ve samimi oldukları takdirde, güçsüzlere,
hastalara ve (seferde) harcayacakları bir şey bulamayanlara (sefere
katılmadıkları için) bir günah yoktur. İyilikte bulunan kimselerin (kınanması)
için de bir sebep yoktur. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
92. Kendilerini bindirip (cepheye) sevk edesin diye sana geldikleri zaman,
senin, “Sizi bindirebileceğim bir şey bulamıyorum” dediğin; bu uğurda
harcayacakları bir şey bulamadıklarından dolayı üzüntüden gözleri yaş döke döke
geri dönen kimselere de bir sorumluluk yoktur.
93. Sorumluluk ancak, zengin oldukları halde senden izin isteyenleredir. Bunlar,
geri kalan (kadınlarla) birlikte olmaya razı oldular. Allah ta kalplerini
mühürledi. Artık onlar bilmezler.
94. Onlara döndüğünüzde, size mazeret beyan
edeceklerdir. De ki: “Mazeret beyan etmeyin. Size kesinlikle inanmayız. Çünkü
Allah bize sizin durumunuzu bildirdi. Bundan böyle davranışlarınızı Allah da
Resûlü de görecek. Sonra hepiniz, gaybı da görülen âlemi de bilene
döndürüleceksiniz de yapmakta olduğunuz şeyleri size haber verecek.”
95. Yanlarına döndüğünüz zaman, kendilerini rahat bırakmanız için size Allah
adıyla yemin edeceklerdir. Artık onların peşini bırakın. Çünkü onlar pistir.
Kazandıklarının karşılığı olarak, varacakları yer de cehennemdir.
96. Kendilerinden razı olasınız diye, size yemin edeceklerdir. Siz onlardan razı
olsanız bile, Allah o fasıklar topluluğundan asla razı olmaz.
97. Bedevîler inkâr ve nifak bakımından daha ileri ve Allah’ın peygamberine
indirdiği hükümlerin sınırlarını tanımamaya daha yatkındırlar. Allah hakkıyla
bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
98. Bedevîlerden öyleleri vardır ki, (Allah yolunda) harcayacakları şeyi bir
zarar sayar ve (bundan kurtulmak için) size belalar gelmesini beklerler. Kötü
belâlar kendi başlarına olsun. Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
99. Bedevîlerden kimileri de vardır ki, Allah’a ve ahiret gününe inanır.
Harcayacaklarını, Allah katında yakınlığa ve Peygamberin dualarını almağa vesile
sayarlar. Bilesiniz ki bu, (Allah katında) onlar için yakınlıktır. Allah onları
rahmetine sokacaktır. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
100. İslâm’ı ilk önce kabul eden muhâcirler ve
ensar ile, iyilikle onlara uyanlar var ya, Allah onlardan razı olmuş; onlar da
O’ndan razı olmuşlardır. Allah onlara içinden ırmaklar akan, içinde ebedî
kalacakları cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük başarıdır.
101. Çevrenizdeki bedevîlerden birtakım münafıklar vardır. Medine halkından da
münafıklıkta direnenler var ki sen onları bilmezsin. Biz onları biliriz. Onlara
iki defa azap edeceğiz. Sonra da büyük bir azaba itileceklerdir.
102. Diğer bir kısmı ise, günahlarını itiraf ettiler. Bunlar salih amelle kötü
ameli birbirine karıştırmışlardır. Umulur ki Allah tövbelerini kabul eder. Çünkü
Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
103. Onların mallarından, onları kendisiyle arındıracağın ve temizleyeceğin bir
sadaka (zekat) al ve onlara dua et. Çünkü senin duan onlar için sükûnettir
(Onların kalplerini yatıştırır.) Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
104. Onlar, kullarının tövbesini kabul edenin ve sadakaları alanın Allah
olduğunu; tövbeyi çok kabul edenin, çok merhametli olanın Allah olduğunu
bilmediler mi?
105. De ki: “Çalışın, yapın. Yaptıklarınızı Allah da, Rasûlü de, mü’minler de
göreceklerdir. Sonra gaybı da, görülen âlemi de bilen Allah’ın huzuruna
döndürüleceksiniz. O da size bütün yapmakta olduğunuz şeyleri haber verecektir.”
106. (Sefere katılmayanlardan) diğer bir kısmı da, Allah’ın emrine
bırakılmışlardır. Bunlara ya azap eder ya da tövbelerini kabul eder. Allah
hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
107. Bir de zararlı faaliyetlerde bulunmak,
küfre yardım etmek, mü’minler arasına ayrılık sokmak için ve öteden beri Allah
ve Resûlüne karşı savaşanlara üs olsun diye bir mescit yapanlar vardır. Bunlar,
“Bizim iyilikten başka hiçbir kasdımız yok” diye de mutlaka yemin ederler. Ama
Allah şâhitlik eder ki bunlar mutlaka yalancıdırlar.8
108. Onun içinde asla namaz kılma. İlk günden temeli takva (Allah’a karşı
gelmekten sakınmak) üzerine kurulan mescit (Kuba mescidi), içinde namaz kılmana
elbette daha layıktır. Orada temizlenmeyi seven adamlar vardır. Allah da
tertemiz onları sever.
109. Binâsını takva (Allah’a karşı gelmekten sakınmak) ve onun rızasını kazanmak
temeli üzerine kuran kimse mi daha hayırlıdır, yoksa binasını çökmeye yüz tutmuş
bir yarın kenarına kurup, onunla birlikte kendisi de cehennem ateşine yuvarlanan
kimse mi? Allah zalimler topluluğunu doğru yola erdirmez.
110. Kurmuş oldukları binaları, (ölüp de) kalpleri paramparça olmadıkça
yüreklerinde sürekli bir kuşku olarak kalmaya devam edecektir. Allah hakkıyla
bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
111. Şüphesiz Allah, mü’minlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği
cennet karşılığında satın almıştır. Artık, onlar Allah yolunda savaşırlar,
öldürürler ve ölürler. Allah bunu Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da kesin olarak
va’detmiştir. Kimdir sözünü Allah’tan daha iyi yerine getiren? O halde, yapmış
olduğunuz bu alışverişten dolayı sevinin. İşte asıl bu büyük başarıdır.
112. Bunlar, tövbe edenler, ibâdet edenler,
hamdedenler, oruç tutanlar9, rükû’ ve secde edenler, iyiliği emredip kötülükten
alıkoyanlar ve Allah’ın koyduğu sınırları hakkıyla koruyanlardır. Mü’minleri
müjdele.
113. Cehennem ehli oldukları açıkça kendilerine belli olduktan sonra, -yakınları
da olsalar- Allah’a ortak koşanlar için af dilemek ne Peygambere yaraşır ne de
mü’minlere.
114. İbrahim’in, babası için af dilemesi, sadece ona verdiği bir söz
yüzündendi.10 Onun bir Allah düşmanı olduğu kendisine açıkça belli olunca, ondan
uzaklaştı. Şüphesiz İbrahim, çok içli, yumuşak huylu bir kişiydi.
115. Doğru yola ilettikten sonra, sakınacakları şeyleri kendilerine apaçık
bildirmedikçe, Allah bir toplumu saptıracak değildir. Şüphesiz Allah her şeyi
hakkıyla bilendir.
116. Şüphesiz göklerin ve yerin hükümranlığı yalnız Allah’ındır. O diriltir ve
öldürür. Sizin için Allah’tan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır.
117. Andolsun Allah; Peygamber ile içlerinden bir kısmının kalpleri eğrilmeğe
yüz tuttuktan sonra, sıkıntılı bir zamanda ona uyan muhacirlerle ensarın
tövbelerini kabul etmiştir. Evet, onların tövbelerini kabul etmiştir.
118. Savaştan geri kalan üç kişinin de
tövbelerini kabul etti.11 Yeryüzü bütün genişliğine rağmen onlara dar gelmiş,
vicdanları da kendilerini sıktıkça sıkmış, böylece Allah(ın azabın)dan yine ona
sığınmaktan başka çare olmadığını anlamışlardı. Sonra (eski hallerine) dönsünler
diye, onların tövbelerini de kabul etti. Şüphesiz Allah, tövbeyi çok kabul eden
ve çok merhamet edendir.
119. Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber
olun.
120. Medine halkı ve onların çevresinde bulunan bedevîlere, Allah’ın Resûlünden
geri kalmak, kendi canlarını onun canından üstün tutmak yaraşmaz. Çünkü onların,
Allah yolunda çektikleri susuzluk, yorgunluk, açlık, kâfirleri öfkelendirmek
üzere bir yere adım atmaları ve düşmana karşı herhangi bir başarı kazanmaları
gibi hiçbir olay yoktur ki karşılığında kendilerine iyi bir amel (in sevabı)
yazılmış olmasın. Şüphesiz Allah iyilik yapanların mükafatını elbette zayi
etmez.
121. Allah yolunda küçük, büyük bir harcama yapmazlar ve bir vadiyi katetmezler
ki (bunlar), Allah’ın, yaptıklarının daha güzeliyle kendilerini
mükafatlandırması için hesaplarına yazılmış olmasın.
122. (Ne var ki) mü’minlerin hepsi toptan seferber olacak değillerdir. Öyleyse
onların her kesiminden bir grup da, din konusunda köklü ve derin bilgi sahibi
olmak ve döndükleri zaman kavimlerini uyarmak için geri kalsa ya! Umulur ki
sakınırlar.12
123. Ey iman edenler! Kafirlerden (öncelikle)
yakınınızda olanlarla savaşın ve sizde bir sertlik bulsunlar. Bilin ki Allah
kendisine karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir.
124. Herhangi bir sûre indirildiğinde, içlerinden, (alaylı bir şekilde) “Bu
hanginizin imanını artırdı?” diyenler olur. İman etmiş olanlara gelince, inen
sûre onların imanını artırmıştır. Onlar bunu birbirlerine müjdelerler.
125. Kalplerinde hastalık olanların ise, pisliklerine pislik katmış (küfürlerini
artırmış), böylece kâfir olarak ölüp gitmişlerdir.
126. Görmüyorlar mı ki, onlar her yıl bir veya iki kere belaya çarptırılıp
imtihan ediliyorlar. Sonra ne tövbe ederler, ne de ibret alırlar.
127. Bir sûre indirildi mi, “Sizi bir kimse görüyor mu?” diye birbirlerine göz
ederler, sonra da sıvışıp giderler. Anlamayan bir toplum olmalarından dolayı,
Allah onların kalplerini çevirmiştir.
128. Andolsun, size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin
sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. O size çok düşkün, mü’minlere karşı da
çok şefkatli ve merhametlidir.
129. Eğer yüz çevirirlerse de ki: “Bana Allah yeter. O’ndan başka hiçbir ilah
yoktur. Ben ancak O’na tevekkül ettim. O, yüce Arşın sahibidir.”