Ve mâ hum anhâ bi gâibîn(gâibîne).
Diyanet İşleri | : | Onlar oradan kaybolup kurtulacak da değillerdir. |
Abdulbaki Gölpınarlı | : | Ve oradan hiç ayrılmazlar. |
Adem Uğur | : | Onlar (kâfirler) oradan bir daha da ayrılmazlar. |
Ali Bulaç | : | Ve ondan ayrılıp kaybolacak değildirler. |
Ali Fikri Yavuz | : | Oradan asla çıkacak değillerdir. |
Bekir Sadak | : | Oradan bir daha ayrilamazlar. |
Celal Yıldırım | : | Oradan artık ayrılıp uzaklaşamıyacaklar. |
Diyanet İşleri (eski) | : | Oradan bir daha ayrılamazlar. |
Diyanet Vakfi | : | (13-16) İyiler muhakkak cennette, kötüler de cehennemdedirler. Ceza gününde oraya girerler. Onlar (kâfirler) oradan bir daha da ayrılmazlar. |
Edip Yüksel | : | Oradan hiç ayrılamazlar. |
Elmalılı Hamdi Yazır | : | Ve ondan gâib olmıyacaklardır |
Elmalılı (sadeleştirilmiş) | : | Ondan çıkacak da değillerdir. |
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) | : | Onlar o cehennemin gözünden kaçamazlar. |
Fizilal-il Kuran | : | Oradan bir daha çıkamazlar. |
Gültekin Onan | : | Ve ondan ayrılıp kaybolacak değildirler. |
Hasan Basri Çantay | : | Ve onlar bundan ayrılanlar da değildir. |
İbni Kesir | : | Ve orada kaybolacak değildirler. |
Muhammed Esed | : | ve ondan kurtulmaları mümkün olmaz. |
Ömer Nasuhi Bilmen | : | (14-16) Ve muhakkak ki, facirler de yakıcı ateş içindedirler. Ceza günü oraya yaslanacaklardır. Ve onlar, ondan gaip olanlar değildirler. |
Şaban Piriş | : | Onlar, oradan kaybolacak değillerdir. |
Suat Yıldırım | : | Hem oradan hiç ayrılmazlar. |
Süleyman Ateş | : | Onlar ondan (hiçbir yere kaçıp) kaybolacak değillerdir. |
Tefhim-ul Kuran | : | Ve kendileri ondan ayrılıp kaybolacak değildirler. |
Ümit Şimşek | : | Bir daha da oradan çıkamazlar. |
Yaşar Nuri Öztürk | : | Onlar ondan, görülmeyecek şekilde uzaklaşmış değillerdir. |