الَّذِينَ إِذَا أَصَابَتْهُم مُّصِيبَةٌ قَالُواْ إِنَّا لِلّهِ وَإِنَّا إِلَيْهِ رَاجِعونَ
Ellezîne izâ esâbethum musîbetun, kâlû innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn(râciûne).
Diyanet İşleri | : | Onlar; başlarına bir musibet gelince, “Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah’a aidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz” derler. |
Abdulbaki Gölpınarlı | : | O sabredenleri ki onlar, bir musîbete uğradılar mı biz Allah'ınız, gene de gerisin geriye ona döneceğiz derler. |
Adem Uğur | : | O sabredenler, kendilerine bir belâ geldiği zaman: Biz Allah'ın kullarıyız ve biz O'na döneceğiz, derler. |
Ali Bulaç | : | Onlara bir musibet isabet ettiğinde, derler ki: "Biz Allah'a ait (kullar)ız ve şüphesiz O'na dönücüleriz." |
Ali Fikri Yavuz | : | Onlar, o kimselerdir ki, kendilerine bir belâ geldiği zaman teslimiyet göstererek: “-Biz Allah’ın kuluyuz ve (öldükten sonra da) yine ona döneceğiz” derler. |
Bekir Sadak | : | Onlara bir musibet geldiginde: «Biz Allah'iniz ve elbette O'na donecegiz» derler. |
Celal Yıldırım | : | Onlar ki kendilerine bir musibet dokunduğu zaman «Biz Allah'a aidiz ve sonunda O'na döndürüleceğiz» derler. |
Diyanet İşleri (eski) | : | Onlara bir musibet geldiğinde: 'Biz Allah'ınız ve elbette O'na döneceğiz' derler. |
Diyanet Vakfi | : | O sabredenler, kendilerine bir belâ geldiği zaman: Biz Allah'ın kullarıyız ve biz O'na döneceğiz, derler. |
Edip Yüksel | : | Ki onlara bir musibet geldiğinde, 'Biz ALLAH'a aidiz ve O'na dönücüyüz,' derler |
Elmalılı Hamdi Yazır | : | ki başlarına bir musibet geldiği vakit «biz Allahınız ve nihayet ona döneceğiz» derler |
Elmalılı (sadeleştirilmiş) | : | ki başlarına bir bela geldiğinde: «Biz Allah'a aitiz ve sonunda O'na döneceğiz.» derler. |
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) | : | Onlar başlarına bir musibet geldiği zaman: «Biz Allah'a aidiz ve sonunda O'na döneceğiz.» derler. |
Fizilal-il Kuran | : | Ki onların başlarına bir musibet geldiğinde; «Biz Allah için varız ve yine O'na döneceğiz» derler. |
Gültekin Onan | : | Onlara bir musibet isabet ettiğinde, "Biz Tanrı'ya aidiz ve kuşkusuz O'na dönücüyüz" derler. |
Hasan Basri Çantay | : | Ki onlar kendilerine bir belâ geldiği zaman «Biz (dünyâda) Allanın (teslim olmuş kulları) yız ve biz (âhiretde de) ancak ona dönücüleriz» diyenlerdir. |
İbni Kesir | : | Ki onlara bir musibet geldiği zaman; biz Allah içiniz ve yine O'na döneceğiz, derler. |
Muhammed Esed | : | Ki, onların başına bir musibet gelince, "Doğrusu biz Allah'a aidiz ve muhakkak O'na döneceğiz!" derler. |
Ömer Nasuhi Bilmen | : | Onlar ki, kendilerine bir musibet isabet ettiği zaman, «Biz Allah içiniz ve biz nihâyet ona döneceğiz,» derler. |
Şaban Piriş | : | Onlar, bir musibete uğrayınca: -Biz, Allah’a aitiz ve elbette O’na döneceğiz derler. |
Suat Yıldırım | : | Sabırlılar o kimselerdir ki başlarına musîbet geldiğinde, "Biz Allah’a âidiz ve vakti geldiğinde elbette O’na döneceğiz" derler. |
Süleyman Ateş | : | Ki onlara bir belâ eriştiği zaman: "Biz Allâh içiniz ve biz O'na döneceğiz," derler. |
Tefhim-ul Kuran | : | Onlara bir musibet isabet ettiğinde, derler ki; «Biz Allah'a ait (kullar) ız ve şüphesiz O'na dönücüleriz.» |
Ümit Şimşek | : | Onlar, başlarına bir musibet geldiğinde, 'Biz zaten Allah'ınız, yine Ona döneceğiz' derler. |
Yaşar Nuri Öztürk | : | Onlara bir ıstırap gelip çattığında şöyle derler: "Biz Allah içiniz ve sonunda O'na dönüp gideceğiz." |
Bu ayet bir hidayet ayetidir, aşağıdaki meallerde ayetin sadece hidayet ile ilgili bölümü yer alıyor olabilir, dikkatinize sunarız. |
Abdullah Aydın | : | O sabırlı kimseler ki, bir musibete uğradıklarında: “Biz Allah'ın kuluyuz ve (öldükten sonra) yine O'na döneceğiz.” derler. |
Ahmet Davudoğlu | : | Ki onlar başlarına bir belâ geldiği zaman: “Biz Allah'ın (dünyada takdirine teslim olmuş kulları)yız ve biz (ahirette de) yine O'na döneceğiz.” derler. |
Ali Arslan | : | (O sabredenler) ki, kendilerine bir felâket isabet ettiğinde: “Biz Allah'danız ve şüphesiz ki O'na döneceğiz.” derler. |
Arif Pamuk | : | O sabredenler, kendilerine bir bela geldiği zaman: "Biz Allah'ın kullarıyız ve O'na döneceğiz." derler. |
Ayntabî Mehmet Efendi | : | Onlar ki, bir musîbete uğradıkları vakit: “İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râci'ûn (Biz Allah'ın kullarıyız, ancak O'na döneriz, musîbetlerine râzıyız).” derler. |
Bahaeddin Sağlam | : | Öyle sabredenler ki, bir musibet başlarına geldiğinde: “Biz Allah'ın malıyız ve O'na döneceğiz.” derler. |
Diyanet Vakfı (1993) | : | O sabredenler kendilerine bir bela geldiği zaman: “Biz Allah'ın kullarıyız ve biz O'na döneceğiz.” derler. |
Hasan Tahsin Feyizli | : | Ki onlar, kendilerine bir belâ geldiği zaman ancak: “Biz Allah için (teslim olmuş kullar)ız ve elbette (yine) biz, ancak O'na döneceğiz.” derler. |
Hüseyin Atay, Yaşar Kutluay | : | Onlara bir musibet geldiğinde: “Biz Allah'ınız ve elbette O'na döneceğiz.” derler. |
Hüseyin Kaleli | : | “Kendilerine bir musîbet geldiği zaman: “Muhakkak biz Allâh’ın (kullarıyız) ve şüphesiz biz ancak ona dönücüleriz” diyenler.” |
İsmail Mutlu, Şaban Döğen | : | O sabredenler ki, başlarına bir musibet geldiğinde "Biz Allah'ın kullarıyız; sonunda yine O'na döneceğiz" derler. |
Mustafa İslamoğlu | : | Onlar bir musibete uğradıklarında: “Doğrusu biz Allah’a aidiz ve sonunda yine O’na döneceğiz” derler. |
Nedim Yılmaz | : | O sabredenler, başlarına bir musibet gelince: “Biz Allah’a aidiz ve kesinlikle yalnız O’na döneceğiz” derler. |
Ömer Rıza Doğrul | : | Onlar ki bir musibete uğradıkları zaman: “Biz Allah’ınız (O’nun için yaşıyoruz) ve Allah’a dönücüyüz” derler. |
Talat Koçyiğit | : | Nitekim bunlar, kendilerine bir musîbet geldiği zaman: “Biz Allah'a aidiz ve elbette O'na döneceğiz.” derler. |
Ziya Kazıcı, Necip Taylan | : | Öyle sabredenler ki, kendilerine bir bela geldiğinde: “Biz Allah'ın (teslim olmuş kulları)yız. Ve biz (ahirette de) ancak O'na dönücüleriz.” derler. |
Bir Heyet | : | İşte o sabredenler, kendilerine bir bela geldiği zaman: “Biz Allah için varız, ve biz sonunda O'na döneceğiz.” derler. |